Flat traduction Espagnol
463 traduction parallèle
"Pençe" Nathan'ın Ölümü Paddy Ryan'ın Çetesini Zayıflatıyor
La Muerte de "Nails" Nathan Debilita a la Pandilla de Paddy Ryan
Nefret insanları zayıflatır.
El odio hace a la gente débil.
Paradise Flat'e gittim oradan geliyorum.
Fui a Llanuras Paraíso.
Paradise Flat gerçek bir şehir olacak, küçük bir...
Llanuras Paraíso será un pueblo de verdad en vez de...
Kişiliğini zayıflatır.
Te debilita.
Beklemek sadece hayalleri zayıflatır.
Los sueños hay que hacerlos realidad.
Mum ışığı onları zayıflatıyor.
Se me debilitan con la luz de las velas.
Pek çoğu vatansever, hayal kırıklığına uğramış liberal ya da şantaj kurbanıdır. Çoğu zaman işe duygularını katarak pazarlık güçlerini zayıflatırlar ve bu da iş konusunda makul kararlar vermelerine engel olur.
Son patriotas, liberales frustrados o víctimas de la coacción en esos casos lo emotivo del ambiente debilita su actitud comercial y anula su sentido negociador.
Adobe Flat diye bir yere gitmek istiyorum.
Quiero ir a un lugar llamado Adobe Flat.
Adobe Flat mi?
¿ Adobe Flat?
Az önce trenden bir adam indi ve Adobe Flat'i sordu.
Un hombre acaba de bajar del tren y preguntó por Adobe Flat.
Adobe Flat denen bir yere gitmem gerekiyor.
Tengo que ir a un lugar llamado Adobe Flat.
- Ne olmuş Adobe Flat'e?
- ¿ Qué pasa con Adobe Flat?
Adobe Flat'e gitmek istiyor.
Quiere ir a Adobe Flat.
Adobe Flat'de ne arıyordunuz?
¿ Qué buscaba en Adobe Flat?
Evet, iş adamlarının Adobe Flat'le ilgilendiklerini söylediğinizde size inanıyorum.
Sí, le creo lo que dice del empresario... interesado en Adobe Flat.
Adobe Flat, Smith'indi.
Smith era dueño de Adobe Flat.
Adobe Flat'de hiç su yoktu.
Nunca hubo agua en Adobe Flat.
aralarında süre gelen bir sürtüşme var ve... bu ada savunmasını zayıflatıyor ".
"... por la jurisdicción. " " Hay tantas discusiones entre ellos por insignificancias... " "... que las islas están indefensas ".
Kimin ihtiyacı var zayıflatıcı rutine?
¿ Quién necesita reducir peso?
Ve kocam olacak o pisliği 18 kilo zayıflatın.
Y quítale 18 kilos al cerdo de mi marido.
Ve bence bu ahlak yapısını zayıflatıyor.
Eso debilita la fibra moral.
Başından beri beni zayıflatıyordu sanırım.
Me he ido viniendo abajo desde el principio, supongo.
Farklılıklar bizi zayıflatır.
Las diferencias nos debilitan.
Senin gibi adamlar Noge'ye karşı elimi zayıflatıyor.
Son tipos como tú los que debilitan mis argumentos.
Seni zayıflatır.
Te ablanda.
- Gözlerimi zayıflatıcı bir etken mi?
- ¿ Es que afecta a la vista?
İhtiyacın olan silahları verdik..
Tiene todas las que necesita. Las tengo aquí pero no en Moccasin Flat.
Benimle Marcesson Flat'a gelebilirsin..
Así que si usted quiere seguir conmigo hasta Moccasin Flat.
Evladım ekselansları... Bu silahları Marcesson Flat'a teslim edince.. O başına bir delik daha açacağım.
Amigo Excelencia, en cuanto entregue esas armas en Moccasin Flat voy a disparar una bala que atravesará esa cabeza de Baldasar.
Bu iş bitince seninle halletmemiz gereken bir mesele var...
Que usted y yo tenemos algo que hacer en Moccasin Flat.
Marcesson Flat'a vardığımızda ne yapmayı düşünüyorsun?
Cuando lleguemos a Moccasin Flat ¿ qué piensas hacer?
Marcesson Flat'a hoş geldiniz Ben Clyde Norton..
Bienvenido a Moccasin Flat.
Davet için teşekkürler ama Kasaba'dan silah sesleri geliyor...
Gracias por la invitación, pero se oyen disparos procedentes de Moccasin Flat.
Gelişiniz Mocessen Flat için şanslu bir gündü adamım....
Fue un día afortunado para Moccasin Flat cuando llegó usted, amigo.
- Tüm çarpışma bitmeli, dilityum kristalleri tükenmeden önce uzaylı zayıflatılmalı.
- Hay que detener la lucha para debilitar al alienígena antes de que se descarguen los cristales.
"Düz Burun Curry ve Haberler Carver'ın da soyguna bulaştıkları sanılıyor."
"Se sabe que participaron en el atraco Flat Nose Curry y News Carver".
Logan'ın işin başına geçeceğini unutun, tamam mı?
¿ Nos olvidamos de Logan, verdad, Flat Nose?
Sağ ol, Düz Burun.
Gracias, Flat Nose.
Belki bu cinsel iştahını biraz zayıflatır.
Quizás eso le calme su apetito sexual.
Bak, buna kafa yorma, aklnı zayıflatır.
No pienses en ello. Sólo te debilitará el coco.
Bu korkunç, zayıflatıcı sosyal hastalıkla savaşmanın tek yolu...
La única manera en la que podemos combatir esta terrible, debilitante enfermedad social...
Çöl sıcağı öldürücüdür Tenini yakar, direncini kırar hareket kabiliyetini zayıflatır, vücudundaki nemi kurutur Su içmedikçe kanını pıhtılaştırır.
El calor del desierto es mortal, quema vuestra piel, mina vuestras fuerzas, limita vuestra eficacia, y deshidrata vuestro cuerpo y espesa vuestra sangre a menos que bebáis agua.
Keskinleştirilmiş uçlar, zayıflatılmış mızraklar.
Puntas afiladas, lanzas debilitadas.
Tuz Flat, küt hoş geldiniz.
Bienvenido a Salt Flat, Stubby.
Salt Flat burada ne nelerdir.
Qué haces aquí en Salt Flat.
Marcesson Flat ta...
Esos colonos de Moccasin Flat...
Marcesson Flat'a gidip adam toplarsak... Geri gelir.
Si vamos directamente a Moccasin Flat y regresamos con algunos hombres.
Kızılderililer karşısında duran senin gibi birini aramızda görmek isteriz...
Después de verle enfrentarse a esos indios nos sentiríamos orgullosos de que se quedase en Moccasin Flat.
Nikotin, alkol ve diğer kötü alışkanlıklarla zayıflatılmış vücutlarda gelişir.
y...
Sağı des - teklemek için merkezi zayıflatırsa o zaman bu İngiliz soylusunun çapını öğrenmiş olurum.
Entonces, sabré el calibre de este aristócrata inglés.