Fuerza traduction Espagnol
26,521 traduction parallèle
Özel ekibin ifadelerinin alımında yer alırım sanıyordum.
Pensé que formaría parte del interrogatorio de la fuerza especial.
Özel ekipteki herkes şüpheli listesinde.
Todos los de la fuerza especial están en la lista de sospechosos.
Lobos özel ekibi bitti artık.
La fuerza especial de Lobos se terminó.
Ajan Donovan, aslında bu özel ekipte görev almıyordunuz.
Agente Donovan, originalmente no fue asignado a esta fuerza especial.
Hayır, Ajan Donovan. Knox ve özel ekipteki bir savcı arasında bir husumet yaşandı.
No, agente Donovan, hubo un incidente entre Knox y una fiscal federal en la fuerza especial.
Sonra bir gün Greg Vibora Ruiz'le içeri girdi ve sanki ekipten hiç çıkmamış gibi geri döndü.
Luego un día Greg rastreó a Vibora Ruiz y volvió a la fuerza especial como si nunca se hubiera ido.
Valdes, Knox'un özel ekibe geri dönmesiyle ilgili bir itirazı yoktu. Ve Ruiz de Lobos davası için önemli birisidir.
Valdes no tenía ninguna objeción con que Knox regresara a la fuerza especial, y Ruiz era un activo valioso para el caso Lobos.
Felipe Lobos'un John Doe davasını özel ekibin dışındaki biriyle konuştun mu hiç?
¿ Alguna vez habló de la acusación de un desconocido de Felipe Lobos fuera de la fuerza especial?
En sonunda işi bitirdiklerini düşünüyor musun?
¿ Cree que al final la fuerza especial se terminó?
Özel ekibe geri dönmeyi istemenizin nedeni bu değil miydi? Valdes'i yakalamak?
¿ No es por eso que quería regresar a la fuerza especial, para atrapar a Valdes?
Ekibinde bir köstebeğin izlerini bulundurmayan tek adam sensin.
Usted es el único en la fuerza especial que no tiene ningún indicio de espía.
Bu ekipten birisi aynen bu riski aldı.
Alguien en esta fuerza especial tomó justo ese riesgo.
Bağlılık seni hassaslaştırır. Ama sen hassaslığını gücün hâline getirdin.
Los vínculos te hacen vulnerable, pero hiciste de la vulnerabilidad tu fuerza.
Artık kimse onların ateşiyle isimlerini haykırmıyor.
Nadie que está tiene la fuerza para seguir gritando sus nombres.
Bu biraz bayat olurdu ama ateşini kaybetme.
Esto va a sonar cursi, pero no pierdas esa fuerza.
- Derin derin nefes alıyorum.
- Respiro con fuerza.
Omuzlara vurun!
¡ Golpearlo con fuerza!
Şu anda seni köpek cennetine yollamamak için kendimi zor tutuyorum.
Me está costando cada pizca de mi fuerza de voluntad no enviarte al paraíso de los caninos ahora mismo.
- İyice göz kırp.
- Pestañea con fuerza.
Kahraman olmak demek, merhamet ve affetmeyle ilgili değil. Güçle ilgili!
Ser un héroe no es tener compasión y perdonar. ¡ Es tener fuerza!
Meksika Narkotik Polisi mi?
¿ Fuerza antidroga mexicana?
Ama güvenlik ekiplerindeki kimseyi, özellikle seni tehlikeye atacak bir şeyi asla yapmayacağımı bimen gerekiyor.
Pero necesito que sepas que nunca haría nada que pusiera en peligro a nadie de la fuerza especial, especialmente a ti.
Polislik sadece güç ve dayanıklılıktan fazlasıdır.
Ser policía es más que fuerza y resistencia...
Destek Noktası kaldıraçların etrafında döndüğü noktadır.
Primero, el pivote. Lo que sostiene la fuerza.
Kuvvetin uygulandığı noktaya Efor Noktası denir.
Luego, el punto de ezfuerso, donde se toma la fuerza.
Lütfen birazcık daha güç ver bana.
Dame sólo un poco más de fuerza.
İnsan kafatasını ezmek için yaklaşık 230 kg'lık kuvvet gerekiyor.
Se necesitan casi 230 kilos de fuerza para aplastar un cráneo.
SSCB hala ABD'ye saldıracak ve Avrupa'daki müttefiklerini tehdit edebilecek kadar kuvvetli bir pozisyonda.
La URSS sigue siendo una fuerza capaz de un ataque exitoso a los Estados Unidos y puede amenazar a sus aliados en Europa.
Güç uygulanmalı, gerekirse.
Con la fuerza, si es preciso.
Senle ben zorla meclisi almak için hazırlanmalıyız!
Vos y yo debemos tomar la Signoria por la fuerza.
Gayret etmek zorundasın ve aynı zaman da koyvermelisin.
Tienes que hacer fuerza y soltar al mismo tiempo.
O zaman oraya tüm gücümüzle gitmeli neyle karşı karşıya olduğumuzu görmek için sistemin savunmalarını gözlemlemeliyiz.
Así que vamos con fuerza, y exploramos el sistema por defensas para ver a qué nos enfrentamos.
Bu tür savaşçılar sadece güçten anlarlar.
Guerreros como esos solo entienden a la fuerza.
Sizi yenecek güçleri olduğuna ve bunu destekleyecek kaynağa sahip olduklarına inanıyorum.
Creo que tienen la fuerza para vencerlos y los recursos para respaldarlo.
Güç'e benziyor.
- Suena como la Fuerza.
Güç'ün birçok ismi vardır Ezra.
- La Fuerza tiene muchos nombres, Ezra.
Sizin Güç'ünüz ve bizim Ashla sayesinde kehanet gerçek oluyor.
Y es a través de tu Fuerza, nuestro Ashla que viene la profecía.
İnsanlarım gücümüzün bir simgesi olarak onun gökyüzünden alevler içinde düştüğünü görmesi gerekiyor.
Mi pueblo tiene que ver cómo cae del cielo en llamas, como símbolo de nuestra fuerza.
Benim tecrübelerime göre, tam Güç'ü anlamış gibi göründüğünde aslında onun hakkında ne kadar az şey bildiğini anlıyorsun.
Por experiencia propia, justo cuando piensas que entiendes la Fuerza, descubres lo poco que realmente sabes.
Ben öncelikle Güç'ü anlayabileceğimi hiç düşünmüyorum.
Para empezar, no creo que nunca haya entendido la Fuerza.
Güç sizinle olsun.
Que la Fuerza te acompañe.
Fakat bir zamanlar bir Güç yönetendim, çok uzun zaman önce.
Pero una vez, hace mucho tiempo, fui portador de la Fuerza.
Tutkuların sana dayanma gücü verir.
Tus pasiones te dan fuerza.
Ve dayanma gücü sayesinde güç elde edersin.
Y a través de la fuerza, se obtiene el poder.
Evet, fırlat beni. Ben atlarım, sen de Güç'ü kullanarak beni fırlatırsın.
Sí, lánzame, yo saltaré, y entonces usarás la Fuerza y me impulsarás.
Eğer sen ve Kanan burada durursanız, Güç'ü kullanarak tapınağı açabilirsiniz.
Si Kanan y tú se paran aquí podrán usar la Fuerza para abrir el templo.
Asla öğrencini korumak için yeterince güçlü olamayacaksın ve bu başarısızlığın senin sonun olacak.
Nunca tendrás la fuerza suficiente para proteger a tu aprendiz y perecerás por tu fracaso.
yakınında kalsın evet datlum öyle bi şeler işte hodgins in sana bugun senle konuşurken sert davrandığını gördüm evet fakat sanırım o sadece travmayla baş etmeye çalışıyor böyle bir şeye katlanmak zorunda olman adaletsiz görünüyor biribirimize destek olacağımız konusunda anlaştık iyi günde kötü günde
Bueno, entonces, "que la fuerza se mantenga cerca". Sí, cariño, algo por el estilo. No pude dejar de notar que Hodgins te está hablando desagradablemente.
el ve kollardaki yaralar kendini savunduğunu gösteriyor daha sonra darbelerin şiddetiyle o arakaya doğru düştü ve boynunu kesin yatay bir şeye vurdu bu seneryoya göre bu zarar kurbanın omruliğinin kopmasına sebep olarak ölmesine sebep olmuş fakat hala onu öldüren objeyi veya öldürüldüğü
Primero, la víctima fue aplastada en la cara con un objeto contundente, triangular. Hiriendo sus manos y antebrazos al tratar de defenderse a sí mismo. Entonces, la fuerza de los golpes lo empujó hacia atrás y le hizo caer y golpear su cuello en algo con un borde afilado, horizontal.
Yeterince güçlü değilim.
- No tengo la fuerza suficiente.
- Zorla kenti alacağız.
Tomar la ciudad por la fuerza.