Fıyat traduction Espagnol
247 traduction parallèle
1000 dolar çok iyi bir fıyat.
Mil dólares ya es un robo de por si. ¿ Qué?
Piyasa fıyatından biraz fazla değil mi?
Un poco superior al precio habitual, ¿ verdad?
Bana sorarsan bu çok iyi bir fıyat.
Un buen precio en la opinión de cualquiera. ¡ Archie, señor!
Böylece son olan müessif olayda araya girerek ortalığı Yatıştırmanızın taktire şayan olduğunu söyleme fırsatımız olur.
Nos sentiríamos honrados si se uniese a nosotros para poder decirle lo mucho que admiramos su conducta durante la reciente revuelta. Sinceramente, Mary Todd. "
Bir tanesi birinci sınıf bir borsacı ile evli. Paralarıyla nasıl daha akıllıca yatırım yapabileceklerini biliyor.
Una de ellas se casó con un agente de bolsa... que sabe invertir su dinero "más sensatamente".
- İçinden çıkarılmış önünde yakılan ateşin içine fırlatılmış. Annen dindar bir kadın olduğu için, tanrıları yatıştırmak istemiş.
- Se lo quitaron y lo arrojaron al fuego en sacrificio ante sus ojos pues tu madre es religiosa y desea complacer a los dioses.
Huzur içinde yat dostum.
F. Kline murió por las heridas de un accidente, 5 de abril, 1943. D.E.P.
Bay Arden, anladığım kadarıyla eşiniz Ellen, Pasifik ötesi yat yarışında bir yatta bulunuyormuş... -... yat, fırtınada kaybolmuş.
Sr. Arden, si comprendo bien... su mujer estaba a bordo de un yate en un crucero transpacífico... y se perdió en una tormenta.
Bu yat alınabileceklerin en iyisiydi ve her fırtınaya da dayanabilir.
Este yate es el mejor que se puede comprar, y soportará cualquier tormenta.
Zenci olan onu giydiriyor, tıraş ediyor, yemeğini yediriyor,..... yatırıyor, tuvalete götürüyor, dişlerini fırçalıyor.
Ese tío tiene que vestirle, afeitarle, acostarle, llevarle al servicio, cepillarle los dientes.
Ve bir dakika sonra, "aman" demeye fırsat bulamadan, kıçının üzerinde yerde yatıyorsun.
Y un minuto más tarde, está mintiendo con el culo en el suelo, Sin tiempo siquiera para decir "Ay",
Zingara'daki işgücü koşulları yabancı yatırımcılar için olağanüstü fırsatlar sunuyor.
Las condiciones laborales de Zingara ofrecen excelentes oportunidades al inversor extranjero.
Arkamı döner dönmez dışarı fırlayıp... hastalıklı oyunlarında kullanmak üzere... çer çöpe yatırıyorsun paranı.
¡ Pero, oh, no! Tan pronto como me doy la vuelta sales corriendo a gastartelo en chorradas para tus morbosos jueguecitos.
Bu aşağı sınıf yaşama alışman gerek... çünkü burada güzelllikler yatıyor.
Debes acostumbrarte a esta vida tan baja Aquí la mentira es belleza.
Erzağımın yarısını aldılar. Koca bir fıçı benzin aldılar, ve beni yere yatırdılar.
Robaron mi mercancía y gasolina, y me tiraron al suelo.
Ve... adam... yerde yatıyordu kafasındaki bir delikten kan fışkırıyordu.
Y... el estaba tumbado en el suelo con un agujero en la cabeza que no dejaba de sangrar.
Bu yatırım fırsatı ile son derece ilgileniyorum.
Estoy muy interesado en esta oportunidad de inversión.
Sizin için inanılmaz bir yatırım fırsatım var.
Te tengo una oportunidad increíble para invertir.
Bak, karşıma bulunmaz bir yatırım fırsatı çıktı.
Se me presentó una oportunidad para invertir muy original.
Bir gecelik fırçalamadan yat.
Una noche sin el no será grave.
"Home Phit marka gerçek deriden bir çift ayakkabıya yatırım yapmanız için bir fırsat."
¿ Qué? Esta es su oportunidad de tener un par de zapatos de piel hechos a su medida.
Fırçanı al ve onu biraz amonyak katacağın bir suya yatır.
Así que, coge el peine, y pónlo en el fregadero con un poco de amoníaco...
O ki, denizi ve fırtınayı yatıştırdı.
El, que detuvo los mares y las tormentas.
Bir zenciyle yatıp kalktığın için annen mezarında fırıl fırıl dönüyordur.
¿ Así haces honor a su memoria?
Çok ciddiyim. 90'lı yılların en gözde yatırım fırsatı olacaklar.
Lo digo en serio. Es la inversión número uno de los'90s. Priscilla.
Yatırım fırsatlarını televizyon olmadan, dergi reklamları olmadan nasıl sunabilirsin?
¿ Cómo presentar oportunidades de inversión sin tele visión, sin anuncios de revista? "
Fırında yatıyorsunuz galiba.
No me diga que duerme en el horno.
Bu ilaca 300.000 dolar yatırdım. Bana bir fırsat ver.
Tiene que considerarme un poco.
Sedona Bankası'nın biricik büyük yatırımcısı, 5 milyondan fazla para kaybetmiş. E R Eyaletlerarası Nakliyat. Nicholas D'Onofrio, mutasarrıf.
El inversionista mayor del banco Sedona, que perdió 5 millones... es una compañía de camiones cuyo dueño es Nicholas D'Onofrio.
Şimdi, bende olduğu gibi, eğer bir erkek cinsel organın varsa ve eğer erkeklik organı olan başka biriyle yatıyorsan... Demek ki tamamıyla onun hakkında birinci sınıf bilgiye sahipsin demektir.
Ahora, si tienes, como yo, genitales masculinos... y estás haciéndolo con alguien que también tiene genitales masculinos... entonces tendrás conocimiento de primera mano acerca de como su equipamiento funciona.
- Ona Faith deme. Lenny'i, etrafında biri "F" harfiyle başlayan bir şey söylerse... yatıştırmak çok güç olur.
Si pronuncias su nombre cuando está Lenny, tienes que calmarle.
Bütün hafta sonları... balık tutuyor... tembel tembel yatıyor... kendini yenileyebilme fırsatlarını kaçırıyorsun.
Tantos fines de semana de pesca de descanso, oportunidades perdidas por ponerte a renovar tu casa.
Geç dönem Orta Çağ'da ticaret ve dolayısıyla yatırım fırsatları büyüdükçe borç para vermenin borç verene bir risk ve yitik fırsat olarak bir maliyeti olduğu anlayışı yayıldı.
A medida que el comercio crece a fines de la edad media, las oportunidades de inversión surgieron y se reconoció que el préstamo monetario tenía un costo para el acreedor.
Napolyon ilerliyordu ve savaş koşullarında yatırım fırsatları neredeyse sınırsızdı.
Pero Rothschild usó el dinero para su propio interés.
Babam ağzından dil yerine bakteri dolu bir sünger fırlamış halde yerde yatıyor olacak.
Él estaría tirado con una esponja en la boca plagada de bacterias y con la lengua hinchada.
Ya çok büyük bir ruhsal rahatsızlığın var ve en kısa zamanda hastaneye yatırılmalısın, yada birinci sınıf psikoloji öğrencisisin.
O padece usted una grave enfermedad mental y habría que internarlo inmediatamente, o está en su primer año de estudio de psicología.
Üç kişiyi öldürmekle suçlanan birinin savunmasını kapma fırsatı çıktı. Ve bu adam aynı zamanda bu şehirdeki en büyük emlak yatırımcılarından biri.
Hay una buena posibilidad que me asignen un acusado de tres homicidios que también es uno de los mayores constructores de la ciudad.
Fırtına yatışmış olduğu zaman, bu dişleri veredada buldum.
Estaba en la entrada.
Geri sıçradım! Etrafa kan fışkırıyordu. Parmak yerde yatıyordu.
Me retiré, la sangre brotaba y el dedo estaba en el suelo.
Beni yere yatırdı yine taşı aldı ve yine ileri fırlattı.
Me empujó al suelo... recogió la piedra... y la lanzó aun más lejos.
Yatırım bankerleri ve onlardan nefret eden kadınlar Steiner, Dalton ve Brown'dan sınıf arkadaşları ve biz.
Los financistas y las mujeres que los odian los compañeros de clase de Steiner, Dalton y Brown. Y nosotras.
Tanrım! "Harika bir yatırım fırsatı."
Dios mío, una fabulosa oportunidad de inversión.
Bay Ray, annesini üçüncü sınıf bir bakımevine yatırdı... ve kendisine bir Şark halısı satın almak için annesinin evini sattı.
El Sr. Ray puso a su madre en un hogar de ancianos de tercera... y usó la ganancia de la venta de su casa... para comprarse una alfombra oriental.
Eğer özellikle,..... yoz bir yatırımcı iseniz bu bir fırsat... Kalbinde kendi çıkarından başka hiçbir şey taşımayan yoz bir yatırımcı iseniz.
Una oportunidad... en particular si usted es un inversionista corrupto... un inversionista corrupto... con nada más que interés propio en mente
Yatırım fırsatları her zaman ilgimi çeker.
Siempre estoy interesado en las oportunidades de inversión.
Ben üçüncü sınıf bir yatım!
¡ Soy un yate de clase tres!
Bu kongreye beş günümüzü ve üç bin dolarımızı yatırdık ama sonuç elde sıfır.
Cinco días, tres grandes invertidos y no obtenemos nada.
Dinle. Sana ilginç bulacağını düşündüğüm bir yatırım fırsatı sunuyorum.
Escucha, estoy presentandote una oportunidad de inversión que creo encontrarás interesante.
Dinle, şu anda bomba gibi bir yatırım fırsatı var.
Escucha, tenemos una situación explosiva en este momento.
Sana söz vermiyorum Shane. Ama neden fırsatı değerlendirmiyorsun? Elalemin yatının dibindeki midyeleri kazımaktan iyidir.
No puedo prometerte nada, pero, ¿ por qué no corres el riesgo... en vez de rascar la mierda del fondo de los juguetes de los demás?
Bu sabah gazetenin finans sayfasında çok ilginç bir yatırım fırsatı olduğunu okudum.
He visto una oportunidad muy interesante para invertir en las páginas de economía de esta mañana. Ah, sí?