Fışt traduction Espagnol
7,754 traduction parallèle
Acaba bana paslayacağın güzel kalçalı bir fıstık var mıdır?
Me pregunté si tenía alguna dulce-culo mieles podría enviar a mi manera
Patlamış mısın, fıstık, ve çocuklar için hediye!
¡ Palomitas, cacahuetes y un premio para los niños!
F.C. diye imzalanmıştı.
Estaba firmada por F.C.
Eğer şanslıysan sana bir paket fıstık alırım.
A lo mejor, si tienes suerte, te compraré una bolsa de cacahuetes.
Adı Eva Perkins 38 numara giyiyor, Terazi burcu, fıstığa alerjisi var.
Su nombre es Eva Perkins... calza un siete, libra, alérgica a los cacahuetes.
Evet masaya fırlatıp atmıştın.
Sí. Y luego lo lanzó lejos.
Beni geriye uçurduğun anda fırlatmıştım. O kadar kolay yenilecek değiliz herhâlde!
¿ creías que me dejaría ganar tan fácilmente?
Bu bir fıstık.
Es un cacahuate.
Howard'ın yer fıstığına alerjisi var.
Howard es alérgico al maní.
Ona topu fırlattığında gerçekten canını yakmıştın.
Y cuando le tiraste la pelota es como que bueno, realmente lo lastimó.
Yer fıstığına alerjim var.
Soy alergico a los cacahuates
Selam, fıstık. Dans etmek ister misin?
¿ Oye, quieres bailar?
- Kalamar ve fıstık!
¡ Calamar y cacahuates!
- Fıstık ezmesi sevmiyorum.
- No me gusta la crema de cacahuete.
Ben yanındaki fıstığa ulaşsam kafi.
Yo llegaría hasta el asiento de la señorita, amigo.
- Fazladan fıstık ezmesi sosu var mı?
- Sí.
Sen niye fazladan fıstık ezmesi sosu almadın?
¿ Por qué no pediste salsa de maní extra?
O fıstık ezmesi sosu konusunda hâlâ kızgınım.
Todavía estoy molesto por la salsa de maní.
Altıncı sınıf boyunca o kalemle çıkmıştım.
Salí con ella durante todo sexto grado.
Önceden o gece neler olduğunu anlattığında, yıldırım fırtınası, içindeki adam falan sadece babasını hapisten kurtarmaya çalışan bir çocuk hikayesi sanmıştım.
Antes, tu historia de lo que en verdad pasó esa noche la tormenta de rayos, el hombre en el medio de ella creí que era un niño intentando proteger a su padre de prisión.
- Bu müthiş, fıstık.
Eso es impresionante, chica.
Fırsat bulamamıştık.
Nunca llegamos a hacerlo.
Ben fırsat bulamamıştım.
Nunca llegué a hacerlo.
Anneme fıstık ezmesinin bittiğini söyle, olur mu? Şah mat. - A
Solo dile a mamá que nos hemos quedado sin mantequilla de cacahuete, ¿ vale? Estoy realmente contenta de que estemos haciendo esto.
Evet ama fıstık ezmesi bulamadım bir türlü.
Sí, aunque no he podido encontrar mantequilla de cacahuete.
Daha çok şam fıstığına benziyor.
Es como los pistachos.
Will P. Rush, sınıfın birincisi.Tanıştığıma memnun oldum.
Will P. Rush, primero en mi clase. Un placer conocerte.
Eski bir fotoğraf makinesi kılıfına saklamıştım.
Lo metí en el estuche de una cámara.
Zor bir şey değil, yeniden çalıştırıp şifrelerini sıfırlayabilirim.
Probablemente podría arrancarlos y restaurar las contraseñas de usuario root.
Karımın matematik dersine girdiği dokuzuncu sınıf öğrencileri ya da bir öğretmen arkadaşı görmeden önce kaldırtmaya çalıştım. Ya da aynı okula giden oğlum görmeden önce.
Intenté que las eliminaran antes de que uno de sus estudiantes de 15 años de su clase de matemáticas u otro profesor se enterara, o mi hijo, que va al mismo colegio, las viera.
- Karamelli tuzlu fıstık.
- Caramelo salado.
- Fıstık ezmeli rom.
- Mantequilla de maní con ron.
Hey Nolan 40 dolara fıstıklı öğütülmüş eski tenis topu yer misin?
Oye, Nolan ¿ por 40 dólares te comerías una vieja bola de tenis molida con maníes?
Bunu yapma Nolan. Fıstığa alerjin var.
No lo hagas, Nolan, eres alérgico a los maníes.
Sıradan kahvaltı nachosu da değil kahvaltı nachosu "a la Jimmy ve Gretchen" üstünde fıstık koydum çünkü Gretchen'ın onları sevdiğini biliyorum.
No sólo los nachos desayuno, nachos desayuno "a la de Jimmy y Gretchen" con los cacahuetes en la parte superior, porque yo conozco cómo Gretchen le gusta la crisis.
Size "a la Jimmy ve Gretchen" nachosu yapıyordum ama fıstığımızın bittiğini fark ettim.
Uh, sólo que... yo te estaba haciendo chicos nachos "a la de Jimmy y Gretchen" y resulta que estamos fuera de los cacahuetes.
O zaman fıstıksız yap sen de.
Entonces...? Hacer sin los cacahuetes.
İlk ay içerisinde benimki güvenli bölgenin 20 birim altından güvenli bölgenin 20 birim üstüne fırlamıştı.
En el primer mes sólo mía saltó del 20 por debajo de la línea de seguridad de 20 por encima de la línea de seguridad.
Diğer fıstıklarla çıktı.
Se fue con una tía mayor.
Sınıf arkadaşım, dayak yediğinde kendimi hemen öne atmıştım.
Si golpeaban a un amigo de mi grupo... lo ayudaba.
Efendim, Mısır fıstığı için bir RVP idiydim.
Señor, yo era a RVP para las nueces de maíz.
Ve eğer herhangi bir Mısır Fıstığı görmediysem,
Y si no veía ninguna nuez de maíz,
Hepimizin elinde fıstık var.
Vamos a coger una fruto seco.
Bildiğiniz fıstık.
Una fruto seco cualquiera.
Diyelim ki bu bir fıstık değil.
Pero no es un simple fruto seco.
Fıstık ile bütünleştim.
El fruto seco es una parte de mí.
- Fıstık yiyoruz.
- Vamos a comernos el fruto seco.
- Fıstık yemek için otuzbin mi verdin?
- ¿ 30 mil coronas por comer frutos secos?
Mesele fıstık değil, kafanız.
No tiene que ver con eso, tiene que ver con tu cabeza.
- Selam, fıstık. Nasılsın?
- Hola, preciosa. ¿ Qué pasa?
Bir şeyler onu arabanın önüne fırlamaya zorlamıştır.
Algo le hizo ponerse delante de ese coche.