Gelenek traduction Espagnol
1,386 traduction parallèle
Sıkıcı olduğunu biliyorum ama sevimli bir gelenek. Bu da büyükannemi özletiyor.
Es molesto, pero tierno, lo cual describe a mi abuela.
Eski bir gelenek olması, çocuğa işkence edilmediği anlamına gelmez.
Aunque sea una tradición antigua no deja de ser abuso infantil.
Gelenek.
Es la tradición.
Bu bir gelenek.
Es una tradición.
Gelenek mi?
Una tradición.
Ama o bir gelenek.
Pero son una tradición.
Çok saçma bir gelenek demiştik.
Acordamos que era una tradición tonta.
Bu 100 yıllık bir gelenek.
Es el resultado de cien años de endogamia.
Eminim ki varisi olacak kişi gelenek gereği otelde birkaç yenilik yapacaktır.
Se trata de una tradición a la que yo sé que sus sucesores se comprometen con un poco de necesaria modernización, por supuesto.
- Gelenek.
- Es una tradición.
Sebebi gelenek olması ya da kaçamak olması değil tek sebebi bu benim seçimim.
No porque es una tradición ni porque haya una escapatoria... sino porque es mi decisión.
Bu bir gelenek. Maçtan önce oyuncular bir çaylak seçer tarlaya götürüp soyar ve göğsüne S yazar.
Todos los años antes del gran partido eligen a un novato los desnudan completamente y les pintan una "S" en el pecho.
Vulkanlar dans etmez. Ama bu bir gelenek.
Hey, vamos, Sr. Vulcano.
Böyle bir gelenek yok, Bay Neelix.
Los Vulcanos no bailan.
Beraberce yapabileceğimiz bir gelenek var.
Existe una tradición que podemos honrar juntos.
Sanırım burada yeni bir gelenek edindik :
Supongo que tenemos una nueva tradición aqui :
- Bu bir gelenek.
- Es la tradición.
Zeyna, gelenek veya değil bu yıl pratik şakalar yok tamam mı?
Xena, tradición o no, no quiero bromas pesadas este año, ¿ está bien?
Bence, en kötü haliyle, evlilik düşmanca politik bir eylemdir. Küçük zihinli erkeklerin, kadınları evde tutabilmek için uydurdukları bir şeydir. Bunu da gelenek ve din maskelerinin ardına saklanarak yapıyorlar.
En el peor de los casos es un acto político hostil una forma de que los hombres mantengan a las mujeres en casa y fuera del camino, disfrazadas de tradición y y tonterías conservadoras religiosas.
Bu gelenek Worf.
Es tradición, Worf.
- Ne hoş bir gelenek!
- Lindas, esas tradiciones...
Kuşaklar boyu süren bir gelenek.
Es una tradición que pasamos.
Bin yıllık tarih, felsefe, gelenek.
Mil años de historia, filosofía y tradición.
Bana gelince her dönem olduğu gibi bir gelenek ile başlarım.
En cuanto a mí, bueno... me gusta empezar cada semestre con una vieja tradición.
Bir gelenek, farkettim, bunun koruyuculugu... su anda bana ait.
Una tradición, me doy cuenta, que es ahora mía y que... deberé mantenerla guardada.
O ortadan kaybolduğunda, ailemdeki tek kişi o olduğu için ve doğumgünümü hatırlayan tek kişi, bu gelenek şeyi onunla birlikte kayboldu.
Cuando él se fue, como yo era la única en mi familia que me quería, y la única que recordaba mi cumpleaños, la tradición se fue con él.
Bir gelenek yaratmanın ne kadar zor olduğunun farkında değiller.
No se dan cuenta de lo difícil que es inventar una tradición.
Hindistanlılara ait bir gelenek mi?
¿ Una leyenda india?
Gördün mü, gelenek, görenek. Olmayı istediğimizde bile kendimiz olamıyoruz. Niçin böyle olsun?
Vé ya estamos, convencionalismos no podemos ser auténticos aunque queramos ¿ porqué ha dicho eso?
Eski Bağımsız Devletlerde bir gelenek vardı. Büyük cesaret eylemlerinde bulunanlara ödül olarak madalya verilirdi.
Era una tradición en la vieja Mancomunidad otorgar una medalla especial por los especiales e inigualables actos de coraje.
Zamanın süzgecinden geçmiş bir gelenek.
- Es una larga tradición. - Vaya.
"Binlerce yıllık gelenek", dediler.
Miles de años de tradición, dijeron
Görünüşe göre bu bir gelenek ailemdeki erkekler büyük günde fazlasıyla "havadar" oluyorlar.
Al parecer, la tradición dicta... que los hombres en mi familia se casen ligeros de ropa.
Öğretmenlik yöntemlerim biraz gelenek dışıdır.
Mis métodos se consideran poco ortodoxos.
Bu bir gelenek bizler de Devington'da geleneklerin devam ettirilmesi taraftarıyızdır.
Es una tradición, y nos gusta mucho la tradición aquí en Devington.
Kuran'ın köleliği yasaklamasına rağmen günümüzde de devam eden şeytani bir gelenek var.
A pesar de la prohibición de la esclavitud en el Corán, hay una tradición malvada que continúa hasta este día.
- Biliyorum ama bu bir gelenek.
- Lo sé, pero es tradición.
- Bu çok eski bir gelenek.
- Es una tradición muy rara.
- Burada küçük bir gelenek.
- Es una tradición que tenemos aquí.
Asırlardır süren bir gelenek var.
Son siglos de tradición.
Hepsi kur yapar, bu bir gelenek.
Todos son así. Es parte del ritual.
Bu biraz... Bu bir gelenek.
Es como una pequeña tradición.
Cadılar Bayramı, bütün kutsal gecelerin ve bir Katolik bayramı olan Azizler Günü Yortusu'nun düzensiz bir karışımıdır. Bu gelenek "Büyük Kıtlık" sırasında İrlandalı göçmenler tarafından Amerika'ya sokulmuştur.
Hallowen es la fiesta de todos los santos que es un feriado católico llevado a América por famílias Irlandesas.
- Eski bir gelenek. Neler yaptığımıza dair çeşitli yazılar yazar, ne kadar kaldığımıza dair işaretler bırakırdık.
- Es una vieja tradición la gente que viene deja marcas para contar las noches que han estado.
Escalade Mustang'a çarptı ve bu takip sona erdi. ... ıslak betona atlayınca başlayan bir gelenek.
El Mustang impacto con el Escalade y esta persecución llegó a su fin... frente del Teatro Grauman... donde alguien estaba obteniendo su estrella.
Bu bir gelenek. Ölülerin arkasından mum yakarlar.
Es una tradición encender una vela a los muertos.
- Güzel bir şey giy, bu bir gelenek
- Ponte algo lindo, es tradición.
- Gelenek mi?
- ¿ Una tradición?
Çok eski bir gelenek olan mezuniyet sonrası seks geleneğini uygulayacak mısın?
¿ "Nosotros"? Formo un equipo.
Bizde gelenek olmuştur bu.
Es una tradición gala.
Ve gelenek devam ediyor.
.