Gelir traduction Espagnol
35,250 traduction parallèle
Hemen benimle gelir misiniz?
¿ Puede venir conmigo?
Doğrusu, Paige için yaptıklarınız için elimden yalnızca teşekkür etmek gelir.
Honradamente, solo puedo darte las gracias por todo lo que has hecho por Paige.
Bu sabaha kadar burada kalacağı anlamına gelir.
Bueno, eso lo mantienen aquí hasta el amanecer, por lo menos.
İki şey birinden gelir.
Dos cosas vienen de una.
Ve üçünden iki şey gelir.
Y tres cosas vienen de dos.
eminim Bunun için babam seninle bile yanına gelir.
Estoy seguro que mi padre se desquitará contigo por eso.
Üçüncü Prensin aklı başında gelir.
Así que es la mente del tercer príncipe la que prevalece.
Burada olduklarını bilseydim buraya gelir miydim dersiniz?
¿ Creen que habría venido aquí abajo... si supiera que estaban allí?
Aslında bu ona iyi gelir.
De hecho, creo que le vendría bien.
Ambulans çağırdık. Ama ne zaman gelir Tanrı bilir.
Hemos llamado a la ambulancia, pero Dios sabe cuándo conseguirá llegar hasta aquí.
Bazılarına diğerlerinden de ağır gelir.
y es más difícil en algunos países que en otros.
Tahminimce yarına kalmaz gerekli belgeleri toplar buraya gelip kanıtlarınızı elinizden alır ve olay tamamen IŞİD'e odaklanmış federal bir vaka hâline gelir.
Mi conjetura es, en algún momento futuro, que va a tener la documentación necesaria venir aquí, tomar sus pruebas, y esto se convertirá en un caso federal centrado exclusivamente en ISIS.
- Chris en büyük gelir kaynağınızdıysa kapıya konulduğunuzda epey bozulmuş olmalısınız.
Si Chris era su mayor fuente de dinero Usted debe haber estado muy molesto cuando fue descartado
Dostum. - Fuhuş bir suçtur, Eric ama fuhuştan gelir elde etmek daha da ciddi bir suçtur.
La prostitución es un delito, Eric, pero un delito aún más grave es beneficiarse de la prostitución.
Aynı o Dwight Darnell şerefsizi gibi Henry de kendini temsil etme konusunda ısrarcı, yani işimize gelir.
Y al igual que la basura de Dwight Darnell Henry insiste en representar así mismo. Eso ayuda
- Belki baban duruşmana gelir.
Bueno, tal vez su padre aparecerá en el juicio
- Belki de gelir. Belki ona değerli bir asker olduğumu kanıtlarım.
Tal vez lo hará y tal vez le voy a demostrar que yo era un digno soldado.
Benim muskam o. Başıma talihsizlik gelir sonra.
Es mi talismán, me daría mala suerte.
Dr. Grey, benimle dışarı gelir misin?
Dra. Grey, ¿ puedes venir conmigo un segundo?
Biraz gelir misin lütfen?
¿ Puedes venir un minuto, por favor?
Onun gelir artışı senin verdiğin verginin artmasına neden oluyor.
Al aumentar sus ingresos se incrementan tus contribuciones fiscales.
Warren, buraya gelir misin?
Warren. ¿ Podrías...?
Pekala Gretchen, asansör gelir gelmez yukarı çıkıp ağrınla ilgileneceğiz.
Bien, Gretchen, tan pronto llegue el ascensor te subiremos y te cuidaremos, ¿ sí?
Pekala Gretchen, asansör gelir gelmez yukarı çıkıp ağrınla ilgileneceğiz.
Tan pronto llegue el ascensor, te subiremos y te cuidaremos, ¿ sí?
Ve tabii ki D.C. metrosu ve Gelir idaresi ile irtibata geçmelisin.
Esta es una hermosa foto de Frankie.
Umarım o sıcaklık süper bir kontratla beraber gelir.
Espero que esa calidez venga con tremenda oferta.
Umarım bir gün bir çocuk Elidee'ye gelir ve o hissettiklerini hisseder. Tahtakuruları ve kan lekeleri hariç.
Espero que un día, algún niño vaya a Elidee y sienta exactamente lo mismo que yo menos los chinches y manchas de sangre.
Vasat bir yılın ardından yüksek düzeyde bir teklif gelir ve Aşil tendonu yırtılması olur.
Tuvo un año mediocre luego de su jugoso contrato. Y ahora una lesión sospechosa.
Aynı evde yaşamamıza rağmen o da benim mesajlarımı görmezden gelir.
También ignora mis mensajes y vivimos en la misma casa.
- Kısa sürede kendine gelir mi?
- ¿ Va a despertarse pronto?
Bilanço yok, gelir veya nakit akışı tahmininiz yok.
No tienen saldo contable, ni previsión de ingresos o flujo de caja.
Brüt gelir kazancımız bok gibi.
El rendimiento en ganancia bruta es una cagada.
- Bu onu önemsediğim anlamına gelir.
Eso significaría que me importa.
Ama senin de çok iyi bildiğin gibi kahramanlık her şeyden önce gelir.
Pero tú sabes mejor que nadie... que el heroísmo está primero.
- Devamlı söylüyorum. İyi şeyler kötü insanların başına gelir.
- Te digo que le pasan cosas buenas a la gente mala.
Biz de telefon sistemlerini hackleriz yani... -... tüm aramalar bize gelir...
( Línea de Llamada ) Nos hackear su sistema de teléfono para todas las llamadas llegan a nosotros.
Birazdan adamlar gelir buraya.
No va a ser hombres aquí en cualquier momento.
- Onun evinin çevresine bulunmamak diğer korunmak isteyen insanları korumadığımız anlamına gelir.
- Evitar su casa significaría no cubrir a muchas otras personas que sí lo desean.
Richard Locke bir gece eve gelir ve sevgilisi Patty'yi vurur.
Richard Locke dispara a su novia Patty una noche cuando vuelve a casa.
- Alicia sence bu şaraplar yeterli gelir mi?
Alicia, ¿ crees que tienes suficiente vino?
Saat dört gibi gelir bir sutyen takıver.
Ella vendrá sobre las cuatro, así que, ponte un sujetador.
Andre'nin başına gelenlerden kendini suçlu hissetmen onu önemsediğin anlamına gelir.
¿ Que te sientas culpable por lo que le pasó a Andre? Eso significa que te importa.
Ve bu da yazarları korumak anlamına gelir.
Y eso significa proteger a los autores.
Elliott ve Charlotte buraya sık gelir miydi?
¿ Elliott y Charlotte venían aquí seguido?
Tren, istasyona gelir gelmez gaza basıp gideceğim. Telefonunu ceketinde bırakarak ceketini koltuğa bırakacağım ve ineceğim.
Ni bien llegue el tren, me subiré, dejaré su chaqueta con su celular en el bolsillo en un asiento y me iré.
İnsanlar bu kasabaya gelir ve giderler.
La gente viene y va en esta ciudad.
Karşınıza geçip gülmeyi ne kadar istesem de ki güleceğim bir zaman gelir ki tüm ilişkilerin düzeni bozulur.
Por mucho que me ría con vosotros, y lo hago, hay un momento en que toda relación tiene que... llegar a su fin.
Bu da işimizi doğru yapmadığımız anlamına gelir.
Significa que no hacemos bien nuestro trabajo.
Bir saniye gelir misin?
Ven conmigo un segundo.
Rahip Tim Alice'le birlikte akşam yemeğine gelir misiniz acaba?
Pastor Tim...
En iyilerimizin başına gelir.
Nos pasa a todos.