Geçici traduction Espagnol
7,483 traduction parallèle
Her zaman yanımda geçici bir silah taşırım.
Mantenga siempre un arma provisional sobre su persona.
~ Geçici değil, kalıcı olsun istiyorum. ~
¶ No temporal, sino alguien permanente. ¶
Sadece geçici bir süreliğine.
Es algo temporal.
Kore Geçici Hükümeti'nin burada olduğunu söylediler.
Dicen que el gobierno provisional de Corea está aquí.
Kim Koo, Kore Geçici Hükümeti Yardımcı Başkanı. Görüşmeyeli çok oldu.
"Kim Koo, vicepresidente provisional" Cuánto tiempo sin vernos.
Onbaşı Ahn Okyun Kore geçici hükümetine nakil edilecek.
Se transfiere a la cabo Ahn Ok-yun al gobierno provisional de Corea.
Geçici hükümet yanlarına yer alıp bedavaya Japon askeri öldürmeni ister.
El gobierno provisional te pedirá que te unas a ellos y te ordenará matar japoneses sin cobrar.
Demek burası geçici hükümetin şu ünlü Seul bürosu.
Así que aquí está el departamento de Seúl del gobierno provisional.
Kore Geçici Hükümeti, Çin 1945
Gobierno provisional de Corea. China, 1945.
- 10 seneden fazla oldu. Para ve geçici Japon hükümeti hakkında bilgi veren bu kişiyle tanışmak isterim.
Llevamos más de 10 años recibiendo dinero e información sobre el gobernador japonés.
- Geçici personelim.
- Sí, yo... Soy pasante.
- Eğer o da geçici personelse sevebilir.
- Si es pasante, le gustará.
Benim geçici işimde çöplerle oldukça sık uğraşıyorum.
En mi pasantía... lidio con la basura frecuentemente.
d Hayır, onun aklı kiralık değil d d Ne bir tanrıya ya da devlete d d Hep umutlu, dargınlık yok d d Değişiklerin geçici olduğunu biliyor d d Ama değişim d
# Su mente no se alquila # # a ningún Dios y a ningún gobierno # # Siempre ilusionado, pero insatisfecho # # Sabe que los cambios no son permanentes #
Bu geçici bir durumdu, ve lütfen özrümü kabul et.
Fue un lapsus momentáneo. Por favor, disculpa eso.
- Evet, geçici ya aslında kendi işimi kurarken öyle idarelik işte...
- Si, es... es temporal, tu sabes, Me estoy estabilizando mientras comienzo mi propio negocio consultoria web, optimizacion en buscadores
Geçici ama.
- Es solo temporal
- Geçici bir durum bu.
- Eso es sólo temporal.
Her şeyin ne kadar gelip geçici olduğunu fark ettiriyor.
Hace que te das cuenta de lo temporal que lo es todo.
Hepsi gelip geçici, eğer bir dağa tırmanmak istiyorsan ya da bir kaplan beslemek istiyorsan veya oradaki çocuğa asılmak istiyorsan sadece yap gitsin.
Todo es temporal, así que si quieres subir una montaña o acariciar a un tigre o ligar con ese chico de allí, es mejor que lo hagas.
Sadece geçici bir...
Es solo temporal...
Biz sisteme sızmaya çalışırken, ve düşmanla geçici sanal bağlantı kurmaya çalışırken,
Mientras estabamos intentando penetrar el sistema, y establecer una comunicacion virtual temporal con el enemigo,
Geçici süreliğine.
Es solo temporal.
Polis ve sağlık birimleri geçici bir kontrol bölgesi oluşturdu ve Sorgenfri sakinlerinin şu sınırları geçmemelerini talep ediyor :
La Policía y autoridades sanitarias han establecido un área controlada... y piden a los habitantes de Sorgenfri que no crucen los siguientes límites :
Sorgenfri'de geçici bir seyyar hastane kuruldu.
Una unidad médica móvil ha sido establecida en Sorgenfri.
Lisede de geçici İngilizce öğretmenime aşık olmuştum.
En la Secundaria, me enamoré del sustituto del profesor de inglés.
Hayatımızdaki diğer her şey gibi bunun da geçici bir şey olması gerekiyordu.
Como todo en la vida, supuestamente sería temporal.
Gölgelik geçici bir şey elbette.
Esto solo es temporal. Por la sombra, por supuesto.
Geçici personel, başımın belaları!
El personal temporal...
Bunlar isyancılar. Amerikan güçlerine ve geçici Irak hükümetine karşı... savaşan gerillalar.
Ellos son los insurgentes, las guerrillas que pelean contra los estadounidenses y contra el gobierno interino iraquí.
Son kararını verene kadar gelip geçici bir heves.
Un estado de negación hasta que finalmente haga una elección.
Neden sadece kendi kısımlarını kaydedip... öldüğünde de Corinne seninle ya da kimin geçici hevesi varsa... onunla albüm çıkarmıyor?
¿ Por qué no sólo grabas todas tus partes ahora, así cuando estés muerto, Corinne puede... sólo sacar un disco contigo... y el que sea el sabor del mes?
Sadece geçici bir borçlanmayı savunmuyorum.
No estoy simplemente defendiendo una moratoria temporal.
İkiside geçici bir bırakmanın yeterli olmadığını söyledi.
Ambos dijeron temporal excedencia no es suficiente.
Gurbetçiler geçici bir süreliğine yaşamak için geliyor göçmenler ise temelli.
Bueno, supongo los emigrantes viven temporalmente en el extranjero,... y un inmigrante está ahí para quedarse.
"New York, geçici modasıyla meşhur."
Ciudad de Nueva York Nueva York es reconocida por sus modas transitorias.
Tutku böyle gelip geçici bir şey işte.
La pasión es una cosa tan pasajera.
Meğerse bana verdiğin karışık CD beni geçici olarak tutuyor.
Aparentemente ese CD mezclado era una entrada para la droga.
Böylece geçici olarak Bogotá'ya gelmeyi kabul eder ve biz de Katedral'deki güvenliği arttırırız.
Eso nos daría la posibilidad de traerlo a Bogotá mientras le hacemos el ofrecimiento de que vamos a mejorar La Catedral.
Katedral'i onun için daha güvenli bir yere getirirken geçici bir yer değişimi olduğuna inanması için gideceksin.
Y le dices que esto es solo temporal mientras renovamos La Catedral para que sea más segura.
Gidip bunun sadece geçici bir yer değişimi olduğuna ikna edeceğim.
Pues pienso entrar y explicarle a Escobar que esto es un traslado temporal.
Bogotá'daki geçici bir hapishaneye nakliniz için size eşlik etmek için geldim.
Tengo órdenes de escoltarlo a una prisión en Bogotá, temporal.
Biraz geçici çalışma yapmak istersen sana yardımcı olabileceğimizi annene anlattım.
Le dije a tu mamá que si quieres hacer algo de trabajo temporal... en mi Agencia, podemos ayudarte.
Geçici olarak bir üçlü ilişki kuruldu.
Era una especie de... fugaz "menáge-a-trois"
Hafıza kaybı var gibi görünüyor ama bu geçici de olabilir.
Parece tener pérdida de memoria, pero puede ser temporal.
Bana sorarsan, bence geçici olması iyi işime yarıyor.
si me preguntas, creo que ocasional está bien funciona para mi...
Bu yolculuktan önce, geçici hareketin yolda beni biraz rahatlatacağını düşünmüştüm ama hayır, ama daha da sertleşti.
Pensé que pasando el movimiento antes de este viaje me va a dar un poco de alivio en el camino. Pero no, todo se endureció adentro.
Vurulmadan hemen önce havada bir şey sezdin geçici birşeydi.
Justo después de ser golpeado... había un aroma en el aire, un ligero aroma...
O olay, geçici bir hevesti.
Todo el asunto fue... un capricho.
- Geçici bir heves mi?
- ¿ Un capricho?
Ama pek... geçici hevesleri olan birine benzemiyorsunuz. - Öyle mi?
No parece...