Göl traduction Espagnol
5,409 traduction parallèle
Göl!
¡ Un estanque!
Burada da Göl Dünyası'na gitmişiz.
Y esto es cuando fuimos al Lago Mundo.
Sen küçükken, bütün çocuklar... Göl Dünyası'na gitmek konusunda övünüyorlardı, biz de seni götürdük.
Cuando eras pequeño, todos los otros niños fanfarroneaban sobre ir al Lago Mundo, así que te llevamos.
Ve ertesi gün bahsettiğin tek şey Göl Dünyası'nda ne kadar harika vakit geçirdiğindi.
Y la mañana siguiente, de todo lo que podias hablar de lo bien que te lo pasaste cando estuviste en Lake World.
Heykeltıraş Etrüsklerin göl kenarında ayinlerini kutlamalarını tasavvur etmiş.
El artista imagina a los etruscos, celebrando el ritual al lado del Lago.
Hayır, göl hayat veriyordu. Hastalıklarını iyileştiriyordu.
No, no, el Lago daba vida, el Lago curaba sus enfermedades.
Göl rüyalarıma girip duruyor.
Sigo soñando con el Lago.
Göl kurtuluştur.
El Lago, es salvación.
Göl hayattır.
El Lago es vida.
Shore Drive Göl'ünün ortasında duruyordun.
Estabas parado en medio de la carretera Lake Shore.
Shore Drive Göl'ünde tanıştığımız o akşam çamaşırlarımla orada titrerken koca ayaklı adamın teki montunu getirip üstüme sardı.
Esa noche que nos conocimos en Lake Shore Drive y me estaba congelando en mis calzoncillos, un hombre del tamaño de Pie Grande se sacó su chaqueta de carpa de circo y la envolvió alrededor de mí.
Aynı sessiz, durgun bir göl gibi!
Go Dok Mi es una persona tan tranquila como un estanque de agua de la naturaleza.
Suları çekilmeye başlayan bir göl düşün,
Solo imagine un lago, donde las aguas comienzan a desvanecerse.
- Burası göl, köpekbalığı olmaz.
Esto es un lago, no hay tiburones.
Batan güneş sudaki bomba deliklerini aydınlatıp altın bir göl gibi görünmesini sağlıyordu.
El sol que se ponía había iluminado el agua en los hoyos y parecían charcos de oro.
Güzel bir göl manzarası da var.
Tiene una linda vista panorámica del lago.
Bogorya Gölü yeraltındaki kaynar sulardan yayılan uçsuz bucaksız bir göl.
Lago Bogoria donde hirvientes termas del inframundo se vierten en un vasto lago.
Bazen, su koşulları uygun olduğunda göl kitleler halinde minik yosunlar üretir. Bu flamingolara çok lezzetli gelir.
Ocasionalmente, cuando las condiciones del agua son las adecuadas, el lago florece con masas de pequeñas algas un manjar para los flamengos.
Yakında hepsi gitmiş olacak ve göl sonraki yıla kadar bomboş kalacak.
Pronto todos habrán dejado vacío el lago un año más.
Bastır! Gol!
¡ Gol!
Pusan'a gideceklerse, Young Dam Gol'dan geçmeleri gerek.
Si se dirigen a Pusan, deben pasar por Young Dam Gol.
Evet, biz Young Dam Gol'u geçmeden önce geleceğini söyledi.
Sí, dijo que vendría antes de pasar por Young Dam Gol.
Druthers vurdu ve gol! Üzgün mü?
¡ Druthers tira y encesta!
Göl kenarı.
A la orilla del lago.
- Gol Ta, gidelim.
- Vengan conmigo.
Bayan Roids iki yudum sonra... şut ve gol.
La señorita de los esteroides toma unos dos tragos más antes de... Ponte a cubierto.
Ben kaleci olacağım, kafamla gol girmesini engelleyeceğim.
Voy a jugar de portero, bloquear un gol con la cabeza.
Baba, Blackhawks'lar az önce gol attı!
Papá, los Blackhawks acaban de anotar!
Galibiyet golünü taa kaltak metresinden attık.
Iniciamos el gol de campo ganador desde la línea de "puta yardas".
Müthiş bir gol oldu da. "
Un tremendo gol ".
Gol mü oldu? "Seninle maça seve seve gelirim." Anne, süper bir haberim var!
¿ Hubo un gol? "Me encantaría ir al juego contigo".
Vermillion'a yakın, göl olan.
El lago.
Vurdu ve gol!
¡ Tira y marca!
Bu mikrofonların üzerinde, daha iyi bir "göl sahnesi"
Vamos a cortar a su alrededor, pero ¿ qué sigue? Con estos micrófonos, será mejor que consigamos la escena a orillas del lago.
Ben ortaladım, sen gol attın.
Genial. Lancé, y bateaste afuera.
Güzel gol!
¡ Ho-ho! ¡ Gran gol!
Tamam. Gol çizgisindeyiz. Londra kaleyi geri çekip duruyor.
Estamos en la línea de gol, pero Londres mueve hacia atrás los postes del arco.
Topu stadın dışına attım, gol.
Sacó la bola del campo. ¡ Jonrón! - ¡ Felicidades!
Tamam, birinci gol, karın burada değil.
Bien, ¿ primer strike? Ella no vino.
İkinci gol, iyileşme programını geçememişsin.
¿ Segundo strike? Falló el programa de rehabilitación.
Kazanmamız için on bir gol atmamız lâzım.
Necesitamos anotar 11 goles para ganar.
Tek kale oynayacağız.
Jugaremos por un gol.
Sen de bir gol atmalısın, seni bu yüzden getirdik.
Vas a meter un gol, no te trajimos hasta aquí para nada.
- Tirke Brezilya karşısında gol attı!
- ¿ Tirke le metió gol a los brasileños?
İki gol. İşte bu!
¡ Dos goles!
Brezilya'ya gol attın değil mi?
Marcaste un gol contra Brasil.
Evet, gol attın.
- Sí, gol.
Evet, gol.
- Ah, gol.
İkinci yarıda olabildiğince çabuk bir gol atın.
Ahora va la segunda parte. Lo importante es marcar un gol cuanto antes.
Yani en az iki gol atmalıyım.
Entonces tengo que meter por lo menos dos.
- Niçin pas atmadın, dostum? - Üzgünüm, bir gol daha atmalıyım.
Perdona, por favor, solo tengo que marcar uno más.