Güler traduction Espagnol
880 traduction parallèle
Önemli şeyler söylerim ve insanlar bana güler!
"Digo cosas serias... ¡ y la gente se ríe de mí!"
İnsanın yüzüzne karşı arkasından konuşur... -... sonra da arkasından yüzüne karşı güler. - Evet.
Es de los que te dan una palmada en la espalda... y luego se ríe de ti a tus espaldas.
- Büyük insanların çoğu güler.
- La mayoría de la gente grande lo hace.
- Edgar delirtircesine güler. "
- "Edgar sonríe con exasperación."
Sebebini bilmiyordum ama kısa boylu, zayıf ve güler yüzlü bir adam görmeyi bekliyordum karşımda.
No sé por qué lo imaginaba pequeño y sonriente...
Bir de bana her gün aşk mektupları yazan ama bu mektupları güler yüzlü kocası getirdiği için el yazısını değiştiren postacı eşi de vardı.
O la esposa de un cartero, que me escribía a diario una carta de amor falseando su escritura... ya que era su propio marido... quien me la entregaba, sonriente, cada mañana.
Esmer, geniş alınlı, kalın kaşlı güzel gözlü, kıvrık burunlu ciddileştiğinde trajik bir hal alan ama güler gülmez çocukça bir ifadeye bürünen suratı.
Morena, grandes pestañas... hermosos ojos, la nariz respingona adornando su bello rostro... dotado a menudo de un aire trágico pero luminoso cuando sonreía.
Kılavuzlar, Baş Lamaya güler.
¡ Los porteadores se ríen del Gran Lama!
Dostlarına karşı güler yüzünü, düşmanlarına ise bıçağını hemen gösterir.
- la sonrisa fácil para los amigos y un cuchillo para los enemigos
Schumacher bunu görse, kahkahalarla güler bana.
Si Schumacher viera esto, se burlaría de mí.
Belki de burdaki ironiye sadece güler.
O tal vez se ría de la ironía del destino.
- Barış partisinin iyi, kibar, güler yüzlü başkanı Bay Fisher.
- El bueno, amable y simpático líder del Partido de la Paz, herr Fisher.
Üzgünüm gitmem gerek sizin güler yüzlerinize rağmen, işime geri dönmeliyim.
Ahora, lamento tener que dejar sus dos rostros sonrientes... pero tengo cosas que hacer.
Zaman zaman bana güler ve burnu büyük derdin.
Estaba acostumbrado a reírme de mí mismo y considerarme un gran tonto.
Onların bir anneyi ağlattığını bildiğinizde yine güler miydiniz?
¿ Habríais llorado de saber que harían que una madre llorara?
İnsanların beni sevip bana inanmalarını ve bana karşı güler yüzlü olmalarını istiyorum.
Quiero que la gente me ame y crea en mí y sea amable conmigo.
Bazen sorardım... ama sadece güler ve birine verdiğini söylerdi.
A veces se lo preguntaba, pero ella se reía y decía que lo había regalado.
"Gül ve dünya seninle birlikte güler," derdi.
"Ríe y el mundo reirá contigo", diría el.
- Polis bize güler.
La policía se reiría de nosotros.
Aman boşver be arkadaş, sonra beni görünce yine yüzün güler.
No importa, compañero, pronto te alegrarás de verme.
Burda sanatçılar değil, seyirciler güler.
Aquí no se ríen los artistas, sino el público.
Senin gibi bir güler yüzlü ihtiyar cinayet işliyor.
Muchos viejos amables como usted cometen asesinatos.
İyi niyetli insanlara şans güler.
Si quieres 2000 yenes no ganarás.
# Âşıklar kol kola yürür Güler geçer giderler gece vakti #
Los amantes pasean abrazados, ríen y flirtean en la oscuridad,
O kibarca güler ve hayır der.
Sólo sonríe educadamente y dice "no".
Bu güler yüzlü karşılama, görevimizin başarılı olacağının iyi bir alametidir.
Esta magnífica recepción es un buen augurio para el éxito de nuestra misión.
Hep güler yüzle karşılıyordun, kaderin acı tatlı, bütün cilvelerini.
De la suerte, con igual talante, has recibido favores y reveses.
Evet bayım, güler, dans eder, konuşur ve insanı savaştan eve döndüğü için mutlu ederler.
Sí, señor. Reír, bailar, hablar y conseguir que un hombre se alegre de haber vuelto de la guerra.
Son gülen iyi güler.
Quien ríe el último, ríe mejor.
- Gerçekten mi? - Gerçekten sert olanlar Earp'e güler.
- Los tipos duros se reirían de Earp.
Ve güler yüzlü ol, suratsızlık yapayım deme.
E intenta ser agradable, y no tan gruñón como acostumbras.
Daima gevezelik eder, güler eğlenir, piyano, müzik ve şarkılarla uğraşırdık.
Siempre había voces, risas, música de piano, canciones.
Ve sonra kumar masalarında, oradaki diğer kadınlardan daha yüksek sesle güler.
y en las mesas de juego, más tarde, ríe más fuerte que las otras mujeres...
Çoğu insan buna güler.
La mayoría se ríen con ése, señor.
Ve orta ringte, Tüm zamanların yeri doldurulamayan, gözüpek trapezcisi, göklerin güler yüzlü kralı Büyük Sebastian!
Y en la pista central, el temerario más excepcional de todos los tiempos, el galante rey de los cielos, ¡ El Gran Sebastián!
Bu hafta, ertesi hafta, Seyirciler palyaçoların yaptığı komikliklere güler Beceri ve deneyim ürünü gösterilerle eğlenmeye devam ederler.
Y semana tras semana, un público nuevo se ríe de las gracias de los payasos... y se emociona con proezas increíbles.
Ona bu bilgilere nasıl ulaştığını her sorduğumuzda, o sadece güler.
Le preguntamos de dónde saca su información y sólo se ríe.
Sonradan güler bunlara, yaşarsa.
Que no muera... pues sobrevivirá y se reirá de esto.
Söğüt üfürürüm, Pakala güler, kuşların şarkısını, Stejer'in iniltisini...
El murmullo del sauce, la risa de Pakala, el canto de los pájaros, los gemidos de Stejar...
İyi güler beyler.
Buenas tardes, caballeros.
Sürekli güler.
Sonríe todo el rato.
O herzaman Whitey'e iğneli laflar söyler, ona güler ve deliye döndürür.
Siempre se mete con Whitey, se ríe de él y lo vuelve loco.
Çok yalnızım ve eve dönemem yoksa herkes bana güler.
Se ríen de mí en mi casa.
Güler eğlenirdik hep.
Nos divertíamos, reíamos.
O içer ve güler ve içer...
Pablo bebe, ríe, bebe...
Arkadaşları şakalarından ziyade onların haline güler.
Y sus amigos se reirán más de ellos que de sus chistes.
Güler gibi ağlar, ağlar gibi gülerdi.
El lloraba como quien se ríe
Son gülen iyi güler.
Veremos quien ríe el último.
Frida güler,
Frida ríe.
Roberto güler.
¿ Qué es lo que puede destruir... de nuevo el orgullo en un alma ya quemada?
( Komutan güler ) - Sizce de ben çok komik değil miyim?
- Dime, ¿ de qué te ríes?