Gır traduction Espagnol
92,405 traduction parallèle
Birinin aynaya gidebileceğini bilmeseydim... Ve inan bana, Keşke bunu bilmeseydim... Bunun bir kavgada da kırıldığını düşünürdüm.
Si hubiera sabido que alguien podía pasar a través de un espejo... y créeme, ojalá no lo supiera... creo que esto también acabaría en una pelea.
Çok kısa bir şey soracağım, çok özür dilerim ama ağır güneş yanığıyla güneş çarpması arasındaki farkı nasıl anlarım?
Discúlpeme un momentito, pero ¿ cómo diferencio una quemadura de una insolación?
Sen de kır dök, dağıt ortalığı.
Entonces, rompa algo, arme lío.
Tek düşündüğüm sabah altıda burada olduğun defterleri incelediğin, uygulamaya hazır olmadığım ve şu an kafama oturan bir harekat planı hazırladığın.
Lo que pienso es, que viniste a las 6 : 00 a.m. a investigar los libros, ideando un plan que yo no estaba listo para implementar, y ahora lo estoy.
Ve onca zamandır senin bunun farkında olmadığına inanmak çok zor.
Y me cuesta creer que vos no sabias nada de eso.
Yönetici ortak olmaya hazır olmadığım anlamına geliyor.
Significa que no estoy listo para ser Socio Principal
Çünkü Louis'in yönetici olmaya hazır olmadığını söyledim ama belki sen de değilsindir, çünkü etrafında olanlardan yeterince haberdar değilsin.
Porque dije que Louis no estaba listo para ser Socio Principal, pero vos tampoco quizas lo estes porque no estas mucho aca para enterarte de lo que ocurre.
Ya adım atıp dizginleri ele alırsın ya da başka iş bakarsın çünkü Louis'e onun yönetici olmaya hazır olmadığını söylemezsen her türlü batacağız.
De igual manera, hacete cargo y toma las riendas o empeza a buscar otro trabajo, porque si no le decis a Louis que no esta listo para liderar, nos vamos a quedar sin firma de una u otra manera.
Hayır, Harvey hepimizin olmadığını açıkça belirtti.
No, Harvey dejó claro que no hay un nosotros.
Thai lokantası servis yaptığı sürece ayakkabı kutusunda yaşarım demek istedin sanırım.
Creo que quisiste decir que vivirías en una caja de zapatos siempre y cuando el lugar tailandés entregue comida.
Harvey, bunu asla yapmamalıydım ve bundan dolayı 20 yıldır üzgün olduğumu anlatmaya çalışıyorum ama düne kadar, ölü ya da diri olmamın umurunda olmadığına ikna etmiştin beni.
Harvey, nunca debí haberlo hecho y he intentado decirte que lo lamento durante 20 años, pero hasta ayer, me dejaste claro que no te importaba si vivía o moría.
Hata yapılmıştır dedim, ama seninle ben öyle olmadığını biliyoruz yani bunu halletmemiz lazım.
- ¿ Qué crees que le dije? Que tenía que ser algún tipo de error, pero ambos sabemos que no lo es, lo que significa que debes arreglarlo.
Siz bunu yapın, ben de binanın boş olduğunu gösterir şekilde hazırladığınız planları mahkemeye sunayım ki bu da ceza kanununda yaptırım gerektiren bir fiil.
Hace eso y le mostraré a la corte que registró los planos de construcción a la ciudad alegando que el edificio estaba vacío, lo que se considera un delito.
Çünkü senin gibi dürüst bir adam başka çaresi kalmadığı sürece benim gibi birine gelmez benim sana ihtiyaç duymamdan çok senin bana ihtiyacın var, o yüzden gerçeği söylemeye hazır olunca beni ara.
Porque un tipo tan limpio como tú no acude a un tipo como yo a menos que no le quede de otra, y me necesitas mucho más de lo que yo te necesito, así que llámame cuando estés listo para decir la verdad.
Çünkü onun hazır olmadığını düşünüyorsun.
Porque no crees que esté listo.
Yani müvekkilinin uyarıldığını kabul ediyor bu sebeple müvekkilim tüm sorumluluklardan muaftır.
Entonces admite que fue notificada y por lo tanto mi cliente debe ser absuelto de cualquier responsabilidad.
Onlarlayken keyif almamaya başladığımda öylece ayrılır, bir daha aramaz sormazdım.
Y cuando dejé de divertirme con ellos, me iba. Por lo general, ni siquiera llamaba o nada.
Evlilik yeminim için son 3 saniyedir araştırırken toplamda 231,600 şarkı, film, şiir ve romanın ana temasından anladığım üzere aşk da sanırım işte böyle bir şey.
Y según el tema central de 231.600 canciones, películas, poemas y novelas que he investigado para estos votos en los últimos tres segundos, de eso es lo que trata el amor.
Düşünmeye ve hissetmeye başladığımdan beri sanırım ben de buraya ait değilim.
Jason no pertenece aquí, y ahora que puedo pensar y sentir, tampoco pertenezco aquí.
Otuz yıldır aldığım en güzel ve tek iltifat.
Eso es lo mejor y lo único que alguien me haya dicho en 30 años.
- Seni hayal kırıklığına uğratmışım gibi hissediyorum.
Siento que te fallé. No.
Bunun o şekil bir saldırı olmadığını söyledim.
Recién les dije que esto no es un ataque terrorista islámico.
Asıl bilmek istediğim senin gibi bayanların inanç yeterli gelmediğinde ne yaptığıdır.
Así que lo que realmente quiero saber es ¿ qué hace una mujer como tú cuando la auto-creencia simplemente no es suficiente?
Hayır. Britney'ye yaptığından sonra hayatta olmaz.
No después de lo que le hizo a Britney.
Hayır, çünkü bir depremden düşüp köpek balığı dolu bir suya dalamazsın.
No, porque no te puedes caer de un terremoto y aterrizar en aguas plagadas de tiburones.
Ve senin yaptığının, etik kurallarına aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Y pensamos que lo que hiciste viola nuestro código ético personal.
Barmenlerin yaptığı, biri sana bağırırken onu görmezden gelme pasif agresifliğinden vazgeç!
¡ Deja de hacerte el camarero pasivo agresivo y de fingir que no ves que alguien te grita!
Yatırım hesabın, mal varlığın falan olmalı.
Tienes que tener ahorros y bienes inmuebles y tal.
Çünkü Mike'ı çok önemsediğini biliyorum onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- Porque sé lo importante que es Mike para él y no quería decepcionarlo.
- Seni hayal kırıklığına uğratmayacağız.
- No te decepcionaremos, Louis.
Hayır sen tanıdığım en tecrübesiz puşt olabilirsin anca.
- No, tú eras el idiota menos experimentado que he conocido.
- Hayır ama onda var. Evlilik hayatı umurumda olmadığından onu öne çıkmaya ikna edeceğim.
No, pero él sí, y me vale mierda su matrimonio, así que haré que declare en tu contra.
Aşırı kalabalıktan sorun yaşadığımız belli kaynaklarımız yetersiz, bazen de makineler bozuluyor.
Obviamente, tenemos problemas de sobrepoblación, de falta de fondos y, a veces, se rompe una máquina.
Tanrı tam bir çığırtkan ve çok bağırıyor.
Dios es un pregonero experto y grita mucho.
Santa Fe'de sigorta dolandırıcılığı.
Una estafa al seguro en Santa Fe. Robar e incendiar.
Bu da demek oluyor ki benim ısırığıma karşı bir ilaç yapmış olabilir.
Lo que significa que hay una posibilidad de que tenga la cura de mi mordisco.
Isırığımdan kurtulmayı bir şekilde başardın. Ve buraya geri gelecek kadar hadsizsin.
¿ Encuentras la forma de sobrevivir a mi mordisco y tienes el descaro de volver?
Biliyorum. Ama bana sadece çiğ tavuk ve sığır eti yiyeceğini söyledi.
Lo sé, pero me dijo que iba a comer carne y pollo crudos.
Baban tavuk istiyor, ben sığır eti.
Tu papá quiere gallina, yo quiero carne.
Alacağınız sığır, eskiden iç çamaşırı giyerdi. " demek istiyorum.
Sé que la comida que compran usa ropa interior ".
Binanızın yakın bir zamanda, Güney Kaliforniya'nın en büyük devre mülk yatırımcısı tarafından satın alındığını biliyor musunuz?
¿ Sabía qué hace poco este edificio lo compró la compañía de condominios más grande del sur de California?
Evet, iki kere daha koklasan yaptığın ağır suça girecek ama.
Ya, estás a dos olisqueos de un delito.
Ben de diyordum ki hazır sen Bream-Hall'da Keenan Feldspar ile bir anlaşma ayarladın ve hazır kilit adamısın belki bize Melcher'la yaptığımız gibi bir veri depolama işi ayarlayabilirsin?
Pensaba que, ya que Bream-Hall y tú le dieron un gran cheque a Keenan Feldspar y que tú eres su hombre clave, quizá podrías arreglar un contrato de almacenamiento.
Bu Bream-Hall'dan aldığım yatırımdan çok daha fazlası, ve hepsini nakit istiyorsun.
Es más de lo que Bream-Hall invirtió en mi proyecto. Y quieres todo en efectivo.
Dünyanın en çığır açan teknoloji etkinliği
El evento más transformativo de tecnología del mundo,
Yine de, eğer dedikleri kadar zekiysen seni hapis cezasından kurtardığımı anlamışsındır.
Sin embargo, si eres tan lista como dicen, sabrás que te salvé de que te metieran en la cárcel.
Simmons, onunla tanıştığımdan beri 3 kez falan kaçırıldı sanırım.
Creo que han secuestrado a Simmons unas
Kandırıldığınızı biliyorsunuz değil mi?
Sabéis que os están mintiendo, ¿ verdad?
Sizi kimin kiraladığı konusunda ancak tahmin yürütebilirim. Muhtemelen köpek maskesi takan iri yarı adamlardır ama onlar Senatör Nadeer için çalışıyor. Onun gerçekten istediği şey bu çantanın içinde.
Solo puedo especular sobre quién os ha contratado, probablemente unos tíos fornidos con máscaras de perro, pero trabajan con la senadora Nadeer y lo que quiere está dentro de este maletín.
Tesadüf olamaz. Kitabı Billy'ye verdiğimi bilebilecek tek kişi May. Yani sanırım kimin kaçırdığını biliyoruz.
May es la única que sabía que se lo di a Billy, así que está claro quién fue.
Sadece bir yığın ıvır zıvır.
- Solo un montón de galimatías.
giriş 54
girin 1627
giriyorum 40
girdi 35
girdim 50
girebilir miyim 330
girme 22
girmeyin 16
girelim mi 20
girit 24
girin 1627
giriyorum 40
girdi 35
girdim 50
girebilir miyim 330
girme 22
girmeyin 16
girelim mi 20
girit 24
girebilirsiniz 39
girebilir miyiz 46
girdik 20
girelim 38
giremezsiniz 38
giremezsin 31
girebilirsin 33
girsene 159
gir hadi 17
giriyoruz 30
girebilir miyiz 46
girdik 20
girelim 38
giremezsiniz 38
giremezsin 31
girebilirsin 33
girsene 159
gir hadi 17
giriyoruz 30
girin lütfen 30
girin içeri 48
girsenize 17
gir şuraya 93
gir içeri 356
giriş reddedildi 25
gırtlağını kes 51
gir bakalım 28
girin içeri 48
girsenize 17
gir şuraya 93
gir içeri 356
giriş reddedildi 25
gırtlağını kes 51
gir bakalım 28