English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ H ] / Hanım

Hanım traduction Espagnol

38,213 traduction parallèle
Hey, küçük hanım, unutma ki halen gözetim altındasın.
Oye, recuerda, aún estás en libertad condicional, pequeña dama.
Hanımefendi, kendisinin 1985 model bir Cadillac Fleetwood'u var mıydı?
Señora, ¿ tenía un Cadillac... Fleetwood de 1985?
- Hey, küçük hanım burada diyor ki, Onu on yıldır tanıyormuşum..
Hey, poco Missy dice aquí que he conocido sus diez años.
- Tamam, hadi, küçük hanım.
Bueno, vamos, pequeña señorita.
Ne kadar bozukluk lazım küçük hanım?
¿ Cuánto cambio quiere, señorita?
DEO'ya hoş geldiniz Başkan Hanım.
Bienvenida al DOE, señora presidenta.
- Maalesef hayır Başkan Hanım.
- Lo estoy, señora presidenta.
- Başkan Hanım.
Señora presidenta.
Bizim için bir şerefti Başkan Hanım.
Fue un honor, presidenta.
Başkan Hanım, hala politikalarınız hakkında şüphelerim var.
Señora presidenta, todavía sigo algo escéptico con su política.
İyi akşamlar küçük hanım.
Buenas noches, señorita.
Sosyete hanımı.
A una dama de la Sociedad.
Hanımınız güvenilir ellerde.
Está en buenas manos.
Hanımım o benim!
¡ Es mi señora!
Benim hanımım o!
¡ Es mía!
- Bana ihtiyacı var! Hanımım o benim!
- ¡ Siéntese, señora, tranquilícese, señora!
Leonard Vole yüzünden hanımınızla kavga ettiğinizi mi söylüyorsunuz?
¿ Me está diciendo que discutió con su señora por Leonard Vole?
Hanımımın üzerinde bir etkisi vardı.
La había engatusado.
Sürekli "hanımım", "O benim" diyor.
"Mi señora", no deja de repetir. "Es mía".
Hizmetkârlar böyle "Hanımım, Efendim" diye konuşur.
Es como hablan los sirvientes. "Mi señora", "Mi señor".
Tuhaftır, isminiz sürekli karşımıza çıkıyor meclis üyesi hanımefendi.
Es raro. Su nombre no para de salir, concejala.
Bir eş ve iki çocukla, kırsalda filan bir ev hanımı olacağını, böylece seni tüm sorularımdan kurtarabileceğimi düşünmüştüm.
Creí que serías una ama de casa... con un marido y dos hijos en... una urbanización en algún lado... y podría tacharte de mi lista de preguntas sobre todo.
GZK'nin ortağıyla ilgili bir cinayet davası yürüttüğümüzü hatırlatmama gerek var mı Avukat Hanım?
¿ Debo recordarle, letrada, que estamos en mitad de la investigación de un homicidio del cómplice del ACP?
Küçük hanım.
Señorita.
Devlet çalışanıyım, hanımefendi.
Soy del gobierno, señora.
Teşekkür ederim, arı kovanı saçlı hanım.
Bueno, gracias, señora del cabello de colmena.
Tasarımcı mı olmak istiyorsun? Etkinlik organizatörü mü? Yoksa gerçek bir ev hanımı mı?
Fácil... ¿ Quieres ser diseñadora, organizadora de eventos, una ama de casa?
Patron hanım. Etinizi nasıl istersiniz?
Oiga, señora jefa.
Başarmadan da dönme genç hanım, yoksa akşam dizileri yok sana!
Y no vuelvas sin resultados, jovencita, sino se acabó Must See TV para ti.
Etrafımızı sardılar. Kapana kısıldık!
Nos han encerrado. ¡ Estamos atrapados!
Kanımı aşı için aldılar.
Han estado tomando mi sangre para hacer la vacuna. Lo siento.
Okul aradı ve annen burada değildi, o yüzden ben açmak zorunda kaldım.
Han llamado de la escuela, y tu madre no estaba, así que tuve que contestar yo.
İhtiyaçlarımız değişti ve korkarım sana verecek bir işimiz yok.
Nuestras necesidades han cambiado, así que me temo que no tengo un trabajo que ofrecerte.
Düşmanlarımız kahraman kılığında aramıza karıştı.
Y nuestros enemigos han venido disfrazados como héroes.
Ortaklarımız nüfuz sahibi olduklarını kanıtladı.
Nuestros socios han demostrado ser muy influyentes.
Efendim, ajanlarımız Juliana Crain'nin yerini New York'ta belirlemiş ve ayarlamaları yapıyorlar.
Señor, nuestros agentes han localizado a Juliana Crain en Nueva York y están haciendo planes.
Heyecanlarımın sönmüş olması gerekse de hâlâ kontrolsüzce coşkulu.
Todos mis ardores deberían haberse apagado. Pero se han enfurecido sin control.
Hizmetçileri hazırlıksız yakalamaya asla hevesli olmadım.
Nunca me han interesado empleados tan serviles.
Bu konuda sessiz kalacaktım ama olayın peşini bırakmadınız.
Y habría seguido en la sombra... pero no han dejado esto en paz.
- Polisi aradınız mı peki?
¿ Han llamado a la policía? No.
Onu buldular mı?
- ¿ La han encontrado?
- Arkadaşlarımın hepsi vebadan öldü.
- Y todos mis amigos han muerto por la plaga.
Anne, anne bizi öldürmeyecekler tamam mı?
Mamá, mamá, no nos han matado, ¿ vale?
Aklım çok değişik yerlere gitti.
Se me han pasado por la cabeza muchas cosas.
Araştırmalara göre marihuana kullanımı ezikliği azaltıyormuş.
En realidad, estudios han demostrado que la marihuana puede reducir el ser totalmente soso.
Bunun Kanal 6 spikeri olarak yaptığım son yayın olduğunu söylediler.
Me han informado que este es mi último noticiario como reportero de noticias del Canal 6.
- Oscar cömert... - Oscar'ın arabası hakkında konuşalım.
¿ Y han trabajado juntos desde hace cuánto?
Saatler geçti, ben hâlâ mükemmel kalça benzetmesini toparlayamadım.
¿ Qué me pasa? Han pasado horas y aún no tengo la metáfora perfecta para el culo.
Mars'a gönderilen sondaların görevlerinin herhangi bir bölümünü başarıyla tamamlamasındaki başarı oranımız muhtemelen sadece % 50.
El historial es que probablemente un 50 por ciento de las sondas enviadas a Marte han completado con éxito cualquier parte de su misión.
Bir seçim yapmamı istediler çabalamaya devam mı edelim, sizi eve mi getirelim diye.
Hana... me han pedido que decida, si seguir adelante o traerte a casa.
Ajanlarımız, Yüksek Şato'nun en son sığınağının yerini belirlediklerine inanıyor.
Nuestros agentes han localizado la guarida más reciente del castillo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]