English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ H ] / Hasan

Hasan traduction Espagnol

672 traduction parallèle
Hasan'ı çağırayım da kapıya kadar bıraksın.
Hassan te acompañará.
Selim'in öldüğünü anlar anlamaz, Hasan'ı çağırdım, muhafızı çağırdım.
En cuanto hemos visto que estaba muerto, he llamado a Hassan y a la guardia.
- Hasan Barani'deki kuyuya.
- Al pozo de Hasan Barani.
Ali, Hasan'ın oğlu!
¡ Alí, el hijo de Hassan!
- Evet Kazım, Moğollara karşı ihanet ettiğin dostun Hasan'ın oğlu.
Sí, Cassim, el hijo de Hassan, el amigo que traicionaste por los mongoles.
- Hasan öldü.
Hassan está muerto.
Hasan'ın oğlu olduğunu nereden biliyorsun?
¿ Cómo sabes que es el hijo de Hassan?
Nöbetçi!
¡ Hasan!
Emir Hasan.
El emir Hassan.
Milletler Cemiyeti'nin bize vermiş olduğu ve Emir Hasan ile yandaşlarının kabul etmeyi reddettiği manda yönetimi nedeniyle geldik.
Venimos por un mandato de la Liga de Naciones... que el emir Hassan y sus seguidores se niegan a reconocer.
Beni Emir Hasan'la buluşmaya gönderebilirsiniz.
Podría enviarme a ver al emir Hassan.
Belki de en iyisi Emir Hasan'a birini göndermektir.
Tal vez enviar a alguien a ver al Emir sea lo mejor.
Emir Hasan'a selamlarımı ilet.
Salude al emir Hassan de mi parte.
Sen ve senin Emir Hasan.
Usted y su Emir Hassan.
Emir Hasan'ı tanıyor musun?
¿ Conoce al emir Hassan?
Bana Emir Hasan ile bir görüşme ayarlayabilirsen şehri terk etmeni sağlarım.
Si puede concertarme una reunión con el emir Hassan, le daré un salvoconducto que le permitirá salir de la ciudad.
Albay Feroud ile Emir Hasan'ın buluşmasını sağlamışsın diye duydum.
Me dicen que usted concertó una reunión entre el coronel Feroud y el emir Hassan.
Emir Hasan budala olduğumu söyledi.
El emir Hassan dijo que yo era un tonto.
Bağırmayı kesin de Hasan ne söyleyecekse duyayım.
Paren de gritar hasta que pueda oir lo que Hassan está diciendo
Başında saçı olmayan Hasan, ve yüzünde saçı olan babam.
Hassan no tiene pelo sobre su cabeza, y mi padre tiene pelo en su cara.
- Allah rahatlık versin Hasan Efendi. - Güle güle efendim.
Espero que estés cómodo.
Hasan efendi! Hasan Efendi!
- Hasan, ayúdame..
Hasan Efendi yardımınıza gelemez.
Hasan no puede ayudarte más.
Beni de Hasan.
A mí me pasa igual, Hasan.
- Mahsul kalktıktan sonra Hasan.
- Cuando acabe la cosecha.
Ben seninim Hasan...
Soy tuya, Hasan.
Hem de bir güzel var. Bahar'ı kaçır Hasan.
Hay una solución fácil : ve y llévatela.
Osman suyu kesse bile Hasan bu işe razı gelir mi gayrı?
Aunque Osman lo haga, Hasan está de nuestra parte.
Olacak iş mi bu? Hasan ne güne duruyor? Osman suyu keserse Hasan bu işe razı gelir mi gayrı?
Si Osman intenta cortar el agua, Hasan no lo dejará.
Sen bilirsin Hasan... Sen nasıl istersen öyle olsun.
Hasan, sabes que estaré de acuerdo con todo lo que digas.
Gelin kıza iyi bak Hasan. Sonra karışmam. Çok çok çocuk yapın!
Hasan, trátala bien, quiero muchos niños.
Aslan Hasan, göreyim seni. Bizim ailenin şanını korumasını bil.
Venga, Hasan, defiende el honor de la familia.
Hasan, çocuk istiyorum. Söz değil mi?
Quiero niños. ¿ Me lo prometéis?
Hasan vallahi talihli adam.
Hasan es un hombre con suerte.
Koş Hasan, bu herifler bir kötülük yapmadan biz varalım ark başına.
¡ Corre, Hasan, que vienen!
Şey, sen Osman'a uyma Hasan. Ben onu sevmiyorum.
Hasan, no me gusta Osman, no le hagas caso.
[SİLAH SESİ] Hasan neredesin?
¿ A dónde vas, Hasan? ¡ Ven aquí!
Maktul Veli Sarı'nın öldürülmesi neticesi Hasan Kocabaş'ın itirafıyla suçu sabit olmuş ve Türk Ceza Kanunu'nun 448. maddesi mucibince 24 yıl ağır hapsine.
Hasan Kocabas ha confesado que mató a Veli Sari y lo han declarado culpable. De acuerdo con el artículo 448 de la ley penal turca, el acusado es condenado a 24 años de cárcel.
Ben Hasan'a mahpushanede çok iyi gibi bakacağım.
No te preocupes, yo me aseguraré de que esté bien en la cárcel.
Kardeşine bile düşman bu vicdansız. Suçu Hasan'ın üzerine yükledi.
No tiene conciencia, incluso ha traicionado a su hermano.
Delikanlı haksız yere damda yatıyor gayrı.
Hasan no hizo nada, pero está entre rejas.
Bu sesler Hasan'ımın bulunduğu şehirden geliyor.
Es el ruido de la ciudad donde está Hasan.
Daha haftası olmadan Hasan'ı unuttun gitti.
Lo has olvidado en una semana.
Görmüyor musun işler baştan aşağı hele bakalım bu günlerde bir fırsatını bulursak varıveririz Hasan'a.
¿ No ves cuánto trabajo hay aquí? Pero iremos a verlo dentro de unos días.
İyi değilim Hasan. Sen olmadıktan sonra ben nasıl olurum.
No muy bien. ¿ Cómo voy a estar sin ti?
Günler geçmiyor Hasan...
Pasan muy lentos.
- Olur Hasan. Sen ne dersen ben onu yaparım.
Vale, haré lo que dices.
Osman bekâr, her ne kadar Hasan'ın ağası da olsa bir dam altında oturmanız kötü söz oluyor.
Osman no está casado y aunque es hermano de Hasan no está bien que viváis juntos.
- Hasan görmek için su üstüne çıktık ve gemi gitmişti
Fuimos a la parte superior a examinar los daños, y el barco se había ido.
Nasıl Hasan? Bir şeyler var mı?
¿ Cómo va, Hasan?
Hasan, iyi düşündün değil mi?
¿ Lo has pensado?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]