Hüküm traduction Espagnol
3,242 traduction parallèle
Umalım da bugünkü ceset sayısı yediyi aşmasın. Zira ne kadar ceset varsa, o kadar cinayetten hüküm giyeceksiniz! - Bilmiyorduk.
Y esperemos que los cuerpos de hoy... no pasen de siete, porque si es así, los dos caerán...
Asurlular'ın hüküm sürdüğü üç yüzyıl boyunca dört milyondan fazla insanı sürgün ettiği tahmin edilmektedir. Köleler de efendileri adına zafer anıtları yapmak için çalıştırıldı.
Se estima que los asirios deportaron a más de 4 millones de personas a lo largo de 3 siglos de dominación - mano de obra esclava que construía monumentos para gloria de sus capturadores.
Bu zamana savaş tehlikesi hüküm sürüyordu.
La amenaza de una guerra estaba presente esos días.
Hüküm ölümdü.
Fue sentenciado a muerte.
"Kafirliğin hararetli bir savunucusu" olarak hüküm giydi.
Él fue juzgado "Vehementemente sospechoso de herejía".
Sonunda dördü de yakalanıp hüküm giydi ancak hiç birisi konuşmadı.
Entonces, finalmente los cuatro fueron capturados y condenados, pero ninguno de ellos habló.
3. derece soygundan 5 yıl hüküm giymişsin.
Te pillaron hace cinco años por robo en tercer grado.
Önceden saldırıdan hüküm giydiğini tahmin edemezdik, aradığımız kişi olabilir.
Nunca hubiera imaginado que tenía condenas por agresión.
Bu bahar festivali şampiyonasına hüküm süren birine hiç yakışmadı.
Pon a ese dragón bajo control. Esto no se ve bien para el actual campeón de Thawfest.
Sessiz kalmak için çok kaypak olduklarına hüküm getirdim.
Creo que son demasiado inestables para estar callados.
Benim gibi hüküm verseydin her şeyi tertemiz görürdün.
Si te sientas en un trono para juzgar como yo, todo se vuelve muy claro.
Ancak kendisi henüz bulunamadığı için hüküm yerine getirilememektedir.
Y todos los criminales, incluyendo al Ministro Min, serán liberados.
Thror kendinden çok emin hüküm sürüyor hanedanının sürmesinden hiç kuşku duymuyordu çünkü soyu, oğlunun ömrü boyunca güvende olacaktı ve torununun.
Thror gobernó con entera seguridad sin dudar de que su dinastía perduraría con su linaje seguro en las vidas de su hijo y su nieto.
Bu diyarda karanlık bir gücün hüküm sürdüğü zamandan beri.
No desde que el poder oscuro reinó estas tierras.
10 yılda 12 bomba yapmaktan hüküm giymişsin. Avrupada ve Güney Amerikada aranan birisin.
Le da a usted culpa a la fabricación de bombas, que se utiliza cuando los doce atentados en Europa y Sur Latina durante la última década.
İşlediğiniz suçlar için, hüküm giyeceksiniz.
Por sus delitos cumplirán una condena.
Hiç kimse hakkında hüküm vermedik.
Nunca hemos juzgado a nadie.
Ama Tenorio'nun Ultima hakkında hüküm vermesine izin verdiniz.
Pero dejaron que Tenorio juzgara a Última.
Ama suçlular olarak hüküm giyip sürgüne zorlandık.
Pero fuimos condenados como criminales forzados al exilio.
Seni Cehennem'in en alt çemberine gitmeye hüküm edeceğim.
Te enviaré al círculo más bajo del Infierno.
Üzerinde nefretin hüküm sürdüğü ruhları gör.
Mira las almas sobre las cuales la ira ha prevalecido.
Beatrice, Şeytan ile evlenip Cehennem'de hüküm sürecek ve sen de bizimle beraber sonsuza kadar lanetleneceksin.
Beatrice se casará con Lucifer y reinará en el infierno, y tú estarás condenado con nosotros para siempre.
Diyelim ki hırsızlıktan hüküm giymiş sana geliyor, hikâyesini anlatıyor sen de ona bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorsun ona iş veriyorsun, bir yıl kadar sonra evindeki paran kayboluyor.
entonces supon que fue condenada, por, digamos, robo y viene a ti, te cuenta su historia, y tu juzgas que ella merece un cambio, entonces le das un trabajo, y luego despues de un año o algo asi, el dinero de la casa desaparece.
Alice davayı yeniden ele almak istiyor. ve hayatına devam etmek. Eğer ölüm cezasına hüküm verebilirse,
Alice quiere juzgarlo de nuevo y encerrarlo para siempre, aunque preferiría la pena de muerte.
New York artık vahşi renklerin sizi tüm gücünüze ulaştırdığı insanların çok güzel, genç ve parıl parıl olduğu sükunetin, güzelliğin, seksüelliğin hüküm sürdüğü göklere kadar uzanan yasaklı bahçelerin şehri.
Nueva York se ha convertido en una ciudad de jardines suspendidos hasta el cielo. Los locos colores te embriagan, las personas son muy hermosas, jóvenes y radiantes. Resplandecientes de serenidad, de belleza, de sexualidad.
Geldiğinde göreceğiz bakalım hüküm günü neymiş?
¿ Que hay del Día del Juicio final? Lo veremos cuando se aproxime.
Adrian Lamo, "evsiz hacker" olarak biliniyordu. Başkalarının evinde kalan bu bilgisayar korsanı The New York Times'ın bilgisayarına girmekten hüküm giymişti.
Adrian Lamo era conocido como "el pirata sin hogar", un infiltrado informático de sillón que fue condenado por piratear The New York Times.
" Evet, hüküm giydim, ama bu haksızlıktı.
" Si, me condenaron, pero fue injusto.
Bir kopyayı da Kevin Poulsen'a vermişti, bir dostu ve eskiden hüküm giymiş bir hacker'dı.
También le dio una copia a Kevin Poulsen, amigo y expirata convicto, Había hecho una nota sobre la internación de Adrian.
1993 yılı, Sırplar arasındaki etnik savaş,... Müslümanlarla Hırvatlar arasında hüküm sürmektedir.
La guerra étnica entre serbios, musulmanes y croatas estaba en su apogeo en Bosnia.
Birisi, başka birisi için hüküm verirken ne kadar parası olduklarına, veya ne kadar zeki olduklarına yalnızca görünüşüne göre karar veriyor.
Cuando alguien hace juicios sobre otra persona. como cuanto dinero tiene, o lo inteligente que es, basado sólo en las apariencias.
Sultan'ın mesajı, Bombay üzerinde hüküm sürmeye layık olan tek kişi, Shohaib.
Mensaje de Sultan, Shohaib digno de reinar sobre Bombay.
Hüküm giymiş biri olduğunu anlamıştım.
Ya me parecía que era un convicto.
- Hüküm veremem.
Lamentablemente, no puedo juzgarlo.
Şimdi, ya beni onu görmekten men et, ya da yanımda hüküm sürebileceğini söyle.
Ahora, prohíbeme verla, o di que ella puede reinar a mi lado.
Yalan makinesinden geçti, hüküm giymedi.
Pasó el polígrafo, sin condena.
- Peki Sayın Yargıç. Mahkeme savaş hakkında hüküm vermelidir.
Sí, su señoría, la corte debe pronunciarse sobre la guerra.
Çoğu 70'inde dokuz adam... neden cinsellik hakkında hüküm versinler?
¿ Por que 9 hombres, en su mayoría en los setenta años, deben emitir juicios sobre la sexualidad?
Ben tüm gerekçeler dâhil olmadan nihai bir hüküm veremiyorum. Bütün argümanlar analiz edilene kadar.
Como yo lo veo, no puedo hacer un juicio final hasta que todos los hechos se encuentren, hasta que todos los argumentos han sido analizados.
Aarno Lamminparras, mâli suçlarınıza devam etmeniz hâlinde altı ay hüküm giyeceksiniz.
Aarno Lamminparras, por la presente quedas sentenciado... a seis meses en prisión por violaciones a la contabilidad.
İki bombalamadan hüküm giydi.
Fue declarado culpable de dos bombardeo.
Daha önce iki kere tutuklanmış ve bir kez hüküm giymiş.
Dos arrestos previos y una condena.
Hüküm giymiş bir sübyancı.
Él es... un pedófilo condenado.
Suçlarından hüküm giymesi hiç mümkün olmayan bir suçlu.
Un criminal que nunca podría ser condenado por sus crímenes.
Hüküm günü geliyor, kardeşim.
Estamos condenados El día del juicio se acerca, hermano.
Belli ki bu durumlara hüküm verebilecek kapasitede değilsin.
Es obvio que no eres capaz de juzgar estas situaciones por ti mismo.
Hatırlayacağınız gibi, Carroll 2004'te üniversiteli 14 genç kadını öldürmekten hüküm giymişti. Carroll aynı üniversitede edebiyat profesörüydü. - Alo?
Como pueden recordar, fue condenado en 2004 por los asesinatos de 14 mujeres que iban a la universidad donde fue profesor de literatura...
Nöbet, Kral 1. Jaehaerys hüküm sürerken orayı terk etmiş.
La Guardia lo abandonó durante el reinado del rey Jaehaerys I.
Nöbet, Kral 1. Jaehaerys hüküm sürerken orayı terk etmiş.
La Guardia lo abandonó durante el reinado de Jaehaerys I.
Başarın hakkında yanlış hüküm verme.
Ahora no dejes tu éxito Aarohi.
Hüküm giymedi.
Convicto.