Ilaç traduction Espagnol
20,343 traduction parallèle
Belki de küçük bir ilaç hafızanı tetikler.
¿ Tal vez un poco de medicina pueda desencadenar algún recuerdo?
Yaptığınız silahlara karşı panzehir ve ilaç araştırması yapıyoruz sadece.
Solo investigamos cómo crear antídotos y medicamentos para las armas que sabemos que están fabricando.
Bir süreliğine dertlerimden uzaklaşmak ilaç gibi geldi.
Olvidarme de mis problemas era lo que necesitaba.
Öyle bir ilaç milyarlarca dolar eder.
Una droga así puede valer miles de millones.
Kemoterapi yerine geçen bir ilaç onlara trilyonlar kaybettirirdi.
Una droga que reemplace a la quimioterapia les costaría billones.
İyileşmesi için suya bir kaç damla ilaç damlatmak yeterli.
Un par de gotas de medicina en el agua y estará bien.
Simpson Hanım, işin doğrusu bu bunaklar ilaç almazlarsa Boardwalk Empire'ı izleyemem.
Señora Simpson, es un hecho. Si estas personas no están medicadas, no puedo hacer maratón de Boardwalk Empire.
Büyükbaba, küçük kâğıtlar içinde değillerse ilaç kullanmamalısın.
Abuelo, no tienes permitido tomar drogas peligrosas a menos que estén en un pequeño vaso de papel.
E bu ilaç değil ki.
No es medicinal.
Daha yeni bir sürü ilaç getirdik.
Acabamos de traer más medicina.
Yiyecek, ilaç ve o ineklerden bir tanesini istiyoruz.
Queremos comida, medicina y una de esas vacas.
Doktoru yok ve daha önce ilaç tedavisi altına alınmadı mı?
¿ Y no tiene médico y nunca ha sido tratado con medicación?
İkiyüz yıldır ki, Boghosian'lar atalarından kalma formüller kullanarak bitkisel ilaç yapıyor.
Durante 200 años, los Boghosian prepararon medicinas mediante fórmulas legadas por nuestros ancestros.
Ama bitki ve minerallerden ilaç yapmak yeterli değildi.
Pero preparar pociones con hierbas y minerales no era suficiente.
Pitsburg'da iyi sonuçlar vaat eden deneysel bir ilaç için aday oldu.
Es un candidato para un ensayo de drogas en Pittsburgh que está dando resultados bastante interesantes.
Pittsburg'da oldukça iyi sonuçlar vadeden bir ilaç denemesi için aday oldu.
Es candidato para el ensayo de una droga en Pittsburgh que ha estado dando resultados bastante interesantes.
Baban senin için ilaç çalmaya kalkarken yakalanıp idam ediliyor ve annen ölümüne içiyor.
Su madre bebió hasta morir después de que su padre fuese flotado por robar medicinas para salvarle.
Belki küçük bir ilaç hafızanı tetikler.
Quizá un poco de medicina disparará tu memoria.
Hatta Kızıl Haçın bedavaya şişelerce ilaç dağıttığına bile inanmıştı.
Hasta pensó que... la Cruz Roja estaba repartiendo la cura en la calle.
Ayrıca bu 5 yaş çocuklar için antidepresan ilaç isimleri denemekten ya da takıntılı annelerin hangi renk ayakkabılara bayıldığını araştırmaktan çok daha ilginç.
Y es más interesante que probar nombres de antidepresivos para niños de cinco años o qué color de deportivas hará babear a las mamás.
Ağacın ilaç olduğunu söyledin.
Dijiste que el árbol tenía medicinas.
Görünüşe göre mucizevi ilaç alıyorsun.
Parece que hoy en día el tío está tomando medicina mágica.
İki şirket arasında örtüşmeyen çok şey var. Fakat sadece Transia'nın Zirai ilaç üreten bir yan kuruluşu var.
Hay mucha superposición entre las dos compañías... pero solo Transia tiene una incursión subsidiaria... el campo agroquímico.
Efendim, Zira ilaç tesisine yaklaşıyoruz. Ayrıca ilk oraya gitmekte haklıydınız.
Señor, nos acercamos a la instalación agroquímica... y tenía razón en venir aquí primero.
Onlara ilaç verdiğini mi söylüyorsun?
¿ Crees que les droga?
Kanalda çarptığın şırıngalar, sodyum tiyopental içeriyormuş. Ki bir çeşit anestezik ilaç olarak kullanılıyormuş.
La jeringuilla que hemos encontrado contenía tiopentato de sodio, que tiene cualidades anestésicas.
Bay Jackson'a yatıştırıcı ilaç verdim.
Le he recetado al Sr. Jackson un medicamento suave.
İlaç sırasında kazayla yanlış ilaçları alıp çıldırmıştı, sonra da... diğer gözüne de kaşal * saplamıştı.
¿ Cuando se equivocaron, le dieron otro remedio, se volvió loca y se clavó un tenedor en el otro ojo?
Senin ilacın bende!
¡ Aquí tengo tu medicina!
Brooklyn'in ilacı yine bitti ve babaları, San Juan Adası'nda ruhani rehabilitasyonda, yani Brooklyn'in dediğine göre cep telefonları ve giysileri yokmuş, ama...
A Brooklyn se le acabaron los medicamento otra vez, y sus padres están en las Islas San Juan en su retiro espiritual, sin móviles ni ropa, según Brooklyn, pero...
İlaç araştırma şirketi yönetiyordu.
Tenía una empresa de investigación farmacéutica.
İlaç şirketi mi?
¿ Farmacéutica?
- Ronald ilacı onlara satmak istemedi çünkü hasıraltı edeceklerini biliyordu.
- Ronald no quería venderles la droga porque sabía que la enterrarían.
İlacı örtbas etmesi için Ronnie'ye servet vadettiler ama reddetti.
A Ronnie le ofrecieron una fortuna para eliminar la droga, pero se negó.
- Dale şunu demek istiyor. Bill Stearn, Vaccarizine adlı bir ilacın ticari sırları için Pepsum araştırma görevlisine rüşvet vermiş.
- Pero a lo que se refiere Dale es que Bill Stearn sobornó al investigador de Pepsum por información confidencial de una droga llamada Vaccarizine.
Sonra Gıda ve İlaç Dairesi sinir uyarıcı cihazı reddedince de hisse değeri 13'e düştü. Bunun olacağını öngörmüştük.
Entonces la Administración de Drogas y Alimentos retiró su estimulador nervioso, y la acción se hundió hasta los 13 dólares.
İlaç götürüyoruz.
Traíamos medicinas.
İlacını buldun mu?
¿ Encontraste la medicina?
Haber kaynağı üst makamdaki Gıda ve İlaç Kurumu'nda bir yönetici. - İsmi?
La fuente de información privilegiada... él es un chico de alto rango de la FDA.
Yanıldığında da ilacını alıp devam edersin.
Y cuando lo haces, aceptas las consecuencias y lo superas.
Acılarımın ilacı oralarda mı, Anlatsan... "
"¿ Hay... bálsamo en Galaad?"
" Acılarımın ilacı oralarda mı, anlatsan Yalvarırım anlatsan...
"¿ Hay... bálsamo en Galaad?" "Dime, dime, te lo imploro".
Acılarımın ilacı oralarda mı, Anlatsan... "
¿ hay... bálsamo en Galaad? "
İlaç göndereceğiz sana bak.
Vamos a necesitar pastillas de hierro.
Ürünlerinizin, müşterilerinize zarar verecek kadar müshil ilacı ile karıştırıldığından eminiz.
"Algunos de sus productos alimenticios han sido contaminados con un purgativo perjudicial para sus clientes. Los síntomas son náuseas y dolor estomacal."
Müshil ilacı mı?
¿ Un purgativo?
Anneannen sana bu hikayenin bir halüsinasyonu olduğunu söyledi. Anti-sıtma ilacı, bal.
Tu abuela te dijo que esa historia fue una alucinación... por la medicación anti-malaria, cariño.
GT zirai ilacı. Ne işe yarıyor?
'GT Agrochemical'.
- Tabiat'ın ilacı, bu.
El remedio de la naturaleza.
Annem işini kaybedebilir, ben Tokyo'ya doğru ilacı göndermediğim için kovulabilirim.
Mi madre perdiendo su trabajo, mi jefa despidiéndome porque no le envié el laxante correcto a Tokio.
Ayrıca kancalı kurtu tedavi ettiği iddia edilen ünlü kocakarı ilacını bulmuştu.
Además, preparaba un famoso remedio casero para los parásitos intestinales.