Ilkbahar traduction Espagnol
599 traduction parallèle
The Western and Atlantic Ekspres 1861 ilkbaharında Marietta, Ga.'ya hızla ulaşabiliyordu.
El rápido de la Western and Atlantic va a toda velocidad hacia Marietta, Georgia, en la primavera de 1861.
Harvey, en azından ilkbahar dönemi bitene dek okuldan uzaklaştırıldı.
Harvey queda rusticado temporalmente durante lo que queda del trimestre.
1891 ilkbaharındaki kısa tatilimden sonra, Baker Caddesi'ne geri döndüğümde, belli bir süre, Holmes ile görüşemedim.
Cuando volví a Baker Street de unas breves vacaciones en la primavera de 1891, hacía un tiempo que no había visto a Holmes.
Ilık ilkbaharın esintisiyle badem ağaçları gün ışığıyla nefes alıyor.
El almendro respira bajo el sol y el cálido aire primaveral.
O seneki ilkbahar boyunca Orsay istasyonu havaalanı ve diğer istasyonlardan, kamyon ve otobüslerle gelenler için bir karşılama merkezine dönüştürüldü.
Durante toda la primavera, en la estación de Orsay, transformada en centro de bienvenida, camiones y autobuses llegaban desde estaciones de tren y aeropuertos.
Kompartımana ansızın ilkbahar girmişti.
La primavera había entrado de pronto en el vagón.
Kayran içindeki orman perilerinin ilkbaharı fikrini vermeli.
- Dos abrigos... - Hola. ¿ Dónde está Kay?
Mevsim ilkbahar
Aquí tenemos el sol.
Hikâye bir ilkbahar gecesinde başladı.
Todo empezó una noche de primavera.
Yaşadığımız çiftlik... en iyisi olsun ya da olmasın yine de... ilkbahar gelmişti.
Al mundo que todos conocemos, que puede ser o no el mejor mundo posible, había llegado de nuevo la primavera.
Ama ilkbaharın büyüsü, büyük çiftlikteki... sefaleti örtmek için yeterli değildi.
Pero toda la magia de esta estación no era suficiente para aliviar la tristeza reinante en la Granja Manor.
Evet. Her ilkbahar ve sonbaharda.
Cada primavera y otoño.
Bayan Janni telefon açıp ilkbahar modelini istediğini onayladı zayıflama kürüne girdiği için de genişletilmesine gerek olmadığını söyledi.
Ha llamado la señora Janni para confirmar el modelo Primavera, pero se lo probará en 15 días porque está a régimen.
İ.Ö. 334 yılının ilkbaharında, Makedonyalı İskender 22 yaşında...
En la primavera de 334 a.C., a la edad de veintidós años,
Genç, sarışın, ve bir ilkbahar sabahı gibi.
Era hermoso, tan joven y rubio como una mañana de primavera.
# İlk alarm, 1952'nin bir ilkbahar günü öğle vaktinde çaldı.
La primera señal de alarma se dio un mediodía de primavera en 1952.
- En çok ilkbaharı seviyorum.
- Mi estación preferida.
Hatırlıyorum da 1942 ilkbaharında bir sabah- -
Recuerdo que en la primavera del 43...
Tam bir müsriflik, sonbaharın başından ilkbaharın sonuna kadar Leydi cam altında tutulmalı ve o cam altındayken aşırı külfete katlanarak uçan sinekler tedarik etmeliyiz.
Es una extravagancia, que de otoño a primavera tenga que estar bajo vidrio y haya que darle moscas vivas, lo que es muy costoso.
Ayrıca arkada bu ilkbahar açılacak şekerleme dükkânı var.
Una confitería que abriré la próxima primavera ahí detrás.
Ama bir ilkbahar sabahı, o ağaçta küçük yeşil bir incir buldum.
Pero una mañana de primavera, Ví que había un pequeño fruto en ella.
Ne ilkbahar ama!
¡ Qué clase de primavera es ésta!
Kış soğuk ve uzun geçer ve o, pencereden gelen ilkbahar esintisine benziyor.
Ha sido un invierno largo y frío... y Michelle es como la llegada de la primavera.
1908 ilkbaharının fırtınalı bir gecesinde Taiga'da bulunan bir cesedin cebinde kartvizitimin bulunduğu haberini aldım.
Ocurrió una noche tormentosa, en la primavera de 1908 Fui informado que un hombre muerto fue encontrado en la taiga. El hombre muerto tenía mi tarjeta de presentación en su bolsillo.
Bu arada ilkbahar geldi. Delikanlıların ilkbaharda neler yaptıklarını iyi bilirsin.
Y ya sabes lo que pasa con la fantasía de un joven en primavera.
Bütün ilkbahar süresince poliklinikte derslerimi verdim ve bir sürü öğrenciyi imtihan ettim.
Los días pasan como siempre. Doy clases y examino a estudiantes.
Bir gün, buraya döner, ilkbahar çiçeklerini toplarız.
Un día, volveremos aquí a recoger flores en primavera.
Yılın bu zamanında hava ilkbahar şarabı gibi burada.
El aire es como vino de primavera en esta época del año.
d Fakat ilkbahar geçince d d Tekrar gün yüzüne çıkarlar d
Pero después entrada la primavera Florecen de nuevo
Rodin'in "İlkbahar"
Rodin : "La primavera"
İlkbahar...?
¿ La primavera?
İLKBAHAR
PRIMAVERA 1 904
- İlkbahar ve sonbahar.
- Primavera y otoño.
" Bir yılda dört mevsim vardır. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. Baharda her şey canlanır.
" En aquellos días en los que Nils Holgersson volaba con los gansos había un pato salvaje en el lago.
İLKBAHAR BAŞLARI, 16. YÜZYIL İÇ SAVAŞ DÖNEMİ OMI İLİNDEKİ BIWA GÖLÜ
Durante la Guerra Civil a principios de la primavera en la costa norte del lago Biwa en la provincia de Omi.
İlkbahar ve yaz geldiğinde, istediğin yere götürebilirsin.
Cuando llega la primavera o el verano, la recoges y te mudas fácilmente.
LONDRA. 1943 İLKBAHAR
"LONDRES. PRIMAVERA DE 1943"
İlkbahar yine geldi
"La joven primavera surge"
İlkbahar, umuttu.
La primavera era promesa.
İlkbahar için bir şarkı yazdım.
He escrito una canción sobre la primavera.
İlkbahar havasında, Orly, protokol gereği kraliyet çiftini bekliyor.
Bajo un cielo primaveral, Orly aguarda a la pareja real.
- İlkbahar gelmek üzere.
- La primavera está al llegar.
Toprakla kendimi neşredeyim. İlkbaharın neşesi gibi uzak ve bol.
Permíteme fundirme con la tierra, y esparcirme por todas partes, como la alegría de la primavera.
İlkbaharın geldiğini hissediyorum.
Siento que llega la primavera.
Bize sonsuz ilkbahar esintisi getiriyorsunuz, oğlum.
Sois el aliento de la primavera.
İlkbahar olduğunu biliyorum, Deanie. Ama biraz dikkatli ol.
Sé que es primavera, pero debo pedirte que prestes más atención.
Bu yıl ilkbahar erken geliyor, Tennyson.
La primavera se está adelantando este año Tennyson.
İlkbahar geldi ama bahar hâlâ gelmedi.
Aún no es primavera, pero ya está ahí.
İLKBAHAR - 1942
PRIMAVERA 1942
İLKBAHAR - 1961
PRIMAVERA 1961
İlkbahar geliyor.
¡ Dios mío, la primavera se acerca!