Ince traduction Espagnol
6,411 traduction parallèle
Teyzeniz en ince noktaya kadar ilgileniyordu.
Su tía estaba al pendiente de todos los detalles.
Bunu kabul etmen senin adına ne ince bir davranış.
Qué lindo gesto de tu parte reconocerlo.
Bu fizik kuralları ile insanüstülüğün arasındaki o ince sınır.
Sería una hazaña sobrehumana, cercano a lo imposible.
Kendini korumakla vahşet arasında çok ince bir çizgi vardır.
Hay una delgada línea entre la defensa propia... -... y la violencia depravada.
İsa için bir fedakarlık yaptığında... çikolata yemeyerek veya ince bir battaniyeyle uyuyarak.
No comer chocolate o dormir con una manta delgada.
Bunun, muayehaneyi almak için yaptığın ince bir plan olduğunu düşünüyorum.
Supongo que eso es algún tipo de sutil intento para recuperar tu consultorio.
Atmosferin ince ve soğuk üst yarısına ulaştığında radyasyonun burada yerdekinden iki kat fazla olduğunu buldu.
Al llegar a la delgada y fría parte superior de la atmósfera encontró que ahí había más del doble de radiación que en la tierra.
Onu yıldızlararası uzaydaki ince gaza karşı genişletir.
Empujando el delgado aire del espacio interestelar.
Araştırmacılar manganez yumrularının yüzeyinin altındaki ince tabakada bu demire işaret eden izler buldular.
Los investigadores hallaron rastros informativos de este hierro, en una delgada capa de la superficie de los nódulos polimetálicos.
Kurşunlar midesini delmiş ve ince ve kalın bağırsakları delip geçmiş.
Los disparos perforaron el estómago y penetrado en la gran y el intestino delgado.
Evet, ama cinayetin kendisi oldukça basitti- - karotid artere tek bir kesik ince keskin bir bıçakla.
Sí, pero la muerte en sí fue muy sencilla... un único corte en la arteria carótida con una hoja delgada y afilada.
BELL : Sadece ince maske içinde bir adam.
Solo un tío con una máscara bastante reveladora.
Şahsen ben olsam daha ince bir şey yapardım.
Personalmente, habría optado por algo un poco más sutil.
Hepsini ince toz haline getirin 12 damla mercanköşk yağı ekleyin.
Mezclarlo todo y hacer un finísimo polvo, añadir 12 gotas de aceite de mejorana.
Bu ince noktalardan biri açıldığında dünyalar arasında yolculuk etmek mümkün oluyor.
Cuando uno de estos puntos es abierto, es posible viajar entre mundos.
Belki de Mara, Sam'in orada bunu yapıyordu. Bu ince noktalardan birini açmaya çalışıyordu.
Quizá eso es lo que Mara estaba haciendo en casa de Sam, intentando abrir uno de esos puntos.
Mağarada olduğu gibi kapıyı açmak için Jennifer'a ihtiyacı var. Haven'da bu ince noktalardan kaç tane var?
Necesita que Jennifer abra la puerta, tal y como hizo en la cueva. ¿ Cuántos de esos puntos hay en Haven?
Bu beş ince noktanın olduğuna inanılan yerleri gösteriyor.
Que muestran donde creen que están los cinco puntos.
Ama onu Wiliiam'dan uzak tutmak için içimizden birinin ince noktaları mühürlediğini düşünüyor.
Pero cree que uno de nosotros está tratando de mantener el punto abierto para mantenerla lejos de William.
Peki neden bizi arayıp ince noktaları mühürlediğini söylemedi?
¿ Entonces por qué no se ha reportado para decirnos que ha estado sellando los puntos? .
Bir de ince dilim pasta lütfen. Teşekkürler.
Y un trozo muy pequeño de pastel, por favor.
Ve şimdi bunun için yapabileceğimiz bir şey yok. Ama istiyorum ki bu iş için normalde olduğumuzdan biraz daha ince düşünelim.
Y no hay nada que podamos hacer ahora al respecto, pero creo que debemos ser un poco más diplomáticos que, tú sabes, lo usual.
Eğer ondan kontrol etmesini istersen ince eleyip sık dokuyacak, sen de ne kadar süreceğini asla bilemeyeceksin.
Si le pides que lo revise... lo analizará y nunca sabes cuánto tardará.
Yok, bu çok ince.
No, es demasiado delgado.
Birkaç yıllık, çok ince tabanlı.
Varios años de edad, suelas finas como el papel.
Markaların plastik ve ince olmasının bir sebebi var.
Las fichas son plásticas y finas por una razón.
"Bana iki kez söz vermek zorunda kalabilirsin Spencer. " Sadece 305 m. yükseklikteki ince bir yolda katıra bindiğim için değil ayrıcalıklı olması için ödediğim için.
" Tal vez tengas que internarme dos veces, Spencer, porque no solo monté una mula en un pequeño camino con una caída vertical de 300 metros, pagué por el privilegio.
Omuzlarımı geniş, belimi ince ve kaslarımı sekizinci sınıfmışım gibi gösteriyor.
Me ensancha los hombros, adelgaza mi cintura, y me lucen los músculos como alguien de secundaria.
Bu işin arkasında her kim varsa bu seçeneği çok daha ince hesaplarla ve etkili bir biçimde ortadan kaldırmıştır.
Quienquiera que esté detrás de esto ha eliminado esa opción con mucho cálculo y un gran gasto.
Çocuğu neden bu kadar ince giydirdin?
Aigoo, ¿ por qué lo hiciste usar ropa tan ligera?
Kızın çocukken, sarhoş bir salak olmanı telafi etmek için çok ince bir hareket.
Es adorable cuando sobrecompensas por haber sido una borracha perdida cuando ella era niña.
Bilmiyorum, sanırım çalışmak için ince bir çizgi.
No sé, supongo que es un buen equilibrio para trabajar.
Vali ince ayrıntıları pek umursamayacaktır.
Un matiz que probablemente se perdió el Virrey.
Ben yedek gerekirse görmeye geldi, ama Randall ince... görünüyor.
Vine a ver si necesitabas refuerzos, pero, Randall, pareces... estar bien.
Çok ince bir şey yapmışsın.
Es algo muy bonito de tu parte.
Sıvı çipin organik kısmını en ince ayrıntısına kadar klonlayacağız ve DNA nano-devre ile birleşecek.
Clonas la parte orgánica del chip líquido hasta el último detalle y el ADN se integra con los nanocircuitos.
Bu sandalyeye bağlı olmasaydım boynunu ince bir dal gibi kırardım.
Si no estuviera en esta silla... os partiría el cuello como si fuera un ramita.
Onca yıl boyunca, kardeşim dediğim adam bir yalanı yaşadı ve ben en ince ayrıntısına kadar ona inandım.
Todos estos años... un hombre al que llamaba hermano vivía en una mentira, y yo... me lo tragué... Anzuelo, sedal y plomada.
Çok ince.
Exquisito.
Sütle beslenmiş, yine de çok ince.
Alimentados con leche, sin embargo, tan delgado.
O kadar ince ki arkasını görebiliyorum.
Es tan delgada, puedo ver a través.
Duvarlar ince.
Las paredes son delgadas.
İnce.
De lujo.
- İnce bir damağı ve üstün koku alma becerileri olan şef neden derisini kaplayan toksinin kokusunu alamadı?
- ¿ Por qué el chef, que tiene el paladar refinado y habilidades olfativas superiores, no olió la toxina que cubría su piel?
İnce farklara bak.
Fíjate en las diferencias sutiles.
İnce noktayı açmayı başardı mı?
¿ Logró abrir el punto?
Hayır ama ona ince dedi.
.
En ince ayrıntısına kadar olanları biliyorum.
Conozco cada detalle, a conciencia.
Ama malûmat ve bilgi arasında çok ince bir çizgi vardır. Hat çıkışında sayıları söyleyebilirim.
Señor, ¿ qué mensaje le gustaría transmitir a youngistaan?
İnce duvarlar.
Las paredes son delgadas.
- İnce ayrıntı...
- El matiz, es una...