Işıl traduction Espagnol
6,002 traduction parallèle
Işıltılı bir geçit töreni.
Rutilantes desfiles.
O plağın tüm izlerini başarılı bir şekilde ortadan kaldırmıştım ama hâlâ yarım kalmış bir iş vardı.
Había hecho un buen trabajo eliminando todo rastro de ese disco, pero aún quedaba un cabo suelto.
Bu işte başarılı olsaydık, iş tamamdı :
Si tenemos éxito a pesar de esto, el trabajo hecho...
O iş biteli yıl oluyor.
Y ya se ha acabado.
Seninle konuşup durursa bu iş nasıl olacak?
Entonces ¿ cómo vamos a hacer esto - si ella sigue hablándote?
Donuyorum. Sonuçta bu bir iş olduğuna göre maaşınızı nasıl alıyordunuz?
- Si era un trabajo, ¿ cómo cobraba?
İş bulman için sana yardım ettim, karşılığı bu mu olacak?
Trataba de ayudarte a conseguir un trabajo, ¿ y así es como me pagas?
Bu kızlar büfede 5 dolar karşılığında iş yapıyorlar. Elbiselerinin içinde altın madeni taşıyarak etrafımızda dolaşıyorlar.
Estas chicas ganan 5 dólares a la semana en el comedor, pero son minas de oro andantes.
Bu iş nasıl yürüyecek?
¿ Cómo va a ser exactamente?
Mükemmel Asiago, mükemmel kadın ve on yıl önce yapılmış iş için tekne dolusu para.
La rosquita perfecta, la mujer perfecta... y un montón de dinero por trabajo hecho hace una década.
Joe Cranfield'ın dokuz yıl önce ortadan kaybolan iş ortağı.
Es un socio de negocios de Joe Cranfield que desapareció hace nueve años.
İngiltere turnuvaya tekila ile sarhoş olarak hazırlanmış.Bu nasıl bir iş?
- Inglaterra se ha preparado para - la liga emborrachándose con tequila. - ¿ Qué clase de ejemplo es ese?
Eğer bu iş başarılı olursa ilk arayacağım sen olacaksın ve olmazsa da söz veriyorum yarın gönlünü almak için elimden geleni yapacağım.
Si esto sale bien, usted será mi primera llamada, y si no lo hace, le prometo voy a pasar mañana por lo que es de usted.
Jack, iş hayatında parmağıma takılı bir alyansın faydasını gördüğüm zamanlar çoktan geçti.
Jack, la época en la que era profesionalmente útil para mí tener una alianza en el dedo hace mucho que ha pasado.
Bu şartlar altında nasıl iyi iş yapayım ben Ray?
¿ Cómo se supone que haga un jodido buen trabajo en esas condiciones, Ray?
Sonra o nasıl iş yapacak?
¿ Cómo lo hace?
Satıcılık yaparken bu kadar parayla asla iş yapmadım.
Diablos, ni cuando estaba traficando moví esa cantidad de dinero.
Böyle büyük bir iş nasıl yönetilir onu bile bilmiyorum.
Ni siquiera sabría cómo llevar a cabo una operación de ese tamaño.
Gel göster şu mankafaya bu iş nasıl yapılırmış.
- ¿ Sí? Te necesitan aquí un momento.
Sean Walker her sayfa bir dakika olacak dedi ama nasıl olacak o iş anlayamadım.
¿ Sabes? Sean Walker dijo que cada página se supone que es un minuto, pero no creo que sea así.
- Nasıl olacak bu iş?
- ¿ Cómo va a ir la cosa?
Biri elinde kağıtlarla buraya "müdahale yöneticisi" göreviyle gelip iş arkadaşlarımın sadakatini ve bağlılığını sorguladığında savunmaya geçiyorsam beni mazur göreceksiniz o zaman.
Así que me perdonará si me ofendo cuando algún burócrata a cargo de "coordinar una respuesta" viene cuestionando el compromiso y la lealtad de mi compañera.
Bianca'nın evinde sonraki iş için, tepki veren koruma sayısını ne kadar sürede vardıklarını, nasıl davrandıklarını güçlü yanlarını ve özellikle zayıf yanları gibi kritik olan bilgileri almak için küçük bir ekibimiz vardı.
Teníamos a un pequeño equipo en Bianca... apuntando el número de guardias que respondieron... la rapidez con la que llegaron, sus maniobras... sus puntos fuertes, y especialmente sus debilidades. Es una información vital para lo que está por venir.
Bu iş nasıl olacak?
Entonces, ¿ cómo funciona esto?
Bir grup hava bükücüyle birlikte Kuzey Tapınağı'ndalarmış ve hepinizin ona katılmanızı istiyor. Sabah ilk iş buradan ayrılıyoruz.
Está con un grupo de maestros aire en el Templo del Norte y quiere que vayamos.
Astranom Shep Doeleman'ın kariyeri bir iş için çağrılınca başladı ve o buraya geldi.
La carrera del astrónomo Shep Doeleman se lanzó cuando contestó el llamado a la aventura y aterrizó... aquí.
Böyle bir iş karşılığında, hak ettiğinden hayli az, sevgili Isaac.
Mucho menos de lo que mereces, dulce Isaac, por hacer tal trabajo.
Açılış töreni için geri döneceğim,... zaten daha başka bir iş bulmadım ki.
Tengo que regresar para la ceremonia, y aún no he encontrado otro trabajo.
Işın kılıcı mı?
¿ Sable láser?
İş ilişkimiz başarılı değildi ne yazık ki ama ikinizi de temin ederim ki Danton Black katil değil.
Desafortunadamente, nuestra relación trabajando no fue exitosa, pero les puedo asegurar a ambos una cosa. Danton Black... No es un asesino.
Bu ülkenin seçtiği en büyük başkanlardan biri olmadan önce iş hayatında başarısız oldu, büyük bir yıkım geçirdi. İki senotaya girme çabasında da başarısız oldu ve başkan yardımcılığını kaybetti.
Uno lo podréis reconocer de la lectura de anoche falló en los negocios, tuvo una crisis nerviosa, fue derrotado en las dos cámaras del Congreso, y perdió como vicepresidente, hasta que finalmente fue elegido como uno de los mejores presidentes que este país ha tenido.
Bir Avcı'nın görev başında kaybolması akıl almaz bir ölümden çok daha beterdir! Senin iş başına gelmenden önce yıllık ortalama 0,6 kişiydi.
es más extraño que uno muerto de forma imprevista. teníamos un promedio de 0.6 Cazadores desaparecidos al año.
İlk iş, Vincent'ı nasıl koruyacağıma karar vermem gerek.
Primero, tengo que encontrar la manera de proteger a Vincent.
İş gezisinden dönen Reseda'lı bir plastik satıcısı.
¡ Gordon Tooley! Vendedor de plástico de Reseda regresando de un viaje de trabajo.
Altı yıl kadar önce, sen şerif yardımcısı olmaya karar vermeden bastırdığım... iş kartları.
Había quienes Impreso hasta hace seis años Antes de que usted decidió ser diputados. Tarjetas de visita.
Joan bize iş arkadaşları arasındaki bağı nasıl güçlendireceğimiz hakkında makale dağıtacak.
Joan está a punto de distro un artículo que nos mostrará cómo aumentar la conectividad compañero de trabajo.
Bu canavarların konuşmayı istediklerini nasıl anlamış o iş arkadaşın?
¿ Qué es lo que hace a este colega tuyo pensar siquiera que esos monstruos quieren hablar?
Bu akıcı konuşmaya karşılık olarak sanrım iş olacak.
En base a esa estimulante conversación... creo que trabajo gana.
İş için kişisel farklılıklarımızı bir kenara koyabilmeliyiz.
Deberíamos poder poner nuestros asuntos personales a un lado y trabajar, ¿ no?
Bu iş yeri satılıktır.
Este edificio y este negocio están a la venta.
İşte bu iş böyle yapılır!
¡ Así es como se hace!
Orada bir sürü Rus vardı ve çoğu iş vaadiyle kandırılıp ellerinden pasaportları alınarak uygun olmayan çalışma şartlarında zorla çalıştırılıyordu ya da daha kötüsü oluyordu.
Hay muchos rusos por allí y muchos vinieron con promesas de trabajo... Les quitan sus documentos y los obligan a trabajar en talleres clandestinos. O lugares peores...
Polis bu meşru iş etkinliklerinin meşru bir cinayet nedeni olabileceğini düşünüyor.
La policía de L.A. cree que estos negocios legítimos podrían ser el móvil legítimo del asesinato.
Zaten, sıradan bir muhafız nasıl bir grup süper suçluyla iş çevirebiliyor ki?
Quiero decir ; ¿ cómo un guardia al azar pudo involucrarse en un grupo, de súper-criminales?
İş arayışın nasıl geçti?
¿ Cómo va hoy tu búsqueda de empleo?
Hı-hı, ve neredeysebu yüzden başıma iş açılıyordu.
Casi lo aporreo por ello.
Onlarla iş yaptığını biliyorken ona nasıl hala güvenebiliyorsun?
¿ Cómo se puede seguir confiando en ella cuando usted sabe que está trabajando con ellos? Ella no está trabajando con ellos.
Nasıl iş yapacak?
¿ Cómo va a hacer algo?
Görünüşe bakılırsa kendisi oldukça cömert bir iş adamı olmalı.
- Sí. Y uno muy generoso, por lo que se ve.
Nasıl bir örneksin Işinizde o kadar iyi iş çıkardınız ki.
como eres un ejemplo, has estado haciendo muy bien tú trabajo.
Ailemle birlikte olmak istiyorum, patronlarımı senin kârlı bir iş olduğuna çabucak nasıl inandırabilirim?
Quiero estar con mi familia, así que, ¿ cómo puedo convencer a mis jefes de que eres rentable rápidamente?