Kalabalık traduction Espagnol
5,916 traduction parallèle
Kalabalık bir yere götürdüm ve terk ettim.
Lo llevé a un sitio lleno de gente y lo solté allí.
Genç Robin ağzına götürürken son lokmayı kalabalık kesmişti konuşmayı.
Por fin, la joven Robin se llevó el último bocado a los labios la multitud enmudeció.
Bir tanesi doğrudan televizyon alıcısı diğeri de Fısıltı 2000 böylece kalabalık restoranlarda insanlardan yüksek sesle konuşmalarını istemiyor.
Una es una antena de DirectTV y la otra es un Whisper 2000 así que tiene que preguntarle a la gente si quiere hablar en restaurantes.
Biraz kalabalık hissediyorum.
Me siento un poco llena.
Kalabalık odaya doğru yürüyen sonra da " Siktir edin be!
Estamos hablando del tipo de persona que entra en una habitación repleta y grita,
Kalabalık Cumhurbaşkanı'nı alkışladı ve First Lady el salladı.
Las multitudes animaban a medida que el Presidente y la Primera Dama saludaban.
Eğer kalabalık bunu anlayamadıysa benim suçum değil.
Si la multitud no lo entendió no es mi culpa.
Tanıkların ifadelerine göre kayıp kişilerin en son görüldükleri yerler : Bu uğrak kafe, spor salonu ve diğer kalabalık yerlerden oluşuyor.
Según sus conocidos, las mujeres fueron contactadas por última vez... en lugares públicos, como cafés y gimnasios.
Pek kalabalık değildir oralar.
No había mucha gente ahí.
Onların bizden daha kalabalık olmasını istiyor.
Quiere más negros que blancos.
Daha kalabalık bir yerde özrünüzü dileyin.
Empecemos de nuevo frente a la multitud.
İkiniz misiniz, kalabalık mı?
¿ Sola? ¿ O va a haber otras personas?
Amerikalılar da orada, kalabalık hem de.
Los estadounidenses también están allá, muchos.
Hayal kırıklığı yaratan bir kalabalık, değil mi?
Una asistencia decepcionante, ¿ no?
Aşağıya, eyalet binasına bakıyoruz... büyük bir kalabalık var, bunu söylemenin gerçekten başka bir yolu yok, bunlar... canavarlar.
Ese es el edificio Commonwealth que está repleto de... no hay mejor palabra monstruos.
En iyi tavsiyemiz, yoğun olarak kalabalık olan alanlardan uzak durmaktır.
Recomendamos no acercarse a zonas densamente pobladas.
Bu akşamki kalabalık için büyük bir konuşma ayarladın mı doktor?
Gran bocadillo alinearon para estas personas esta noche, Doc?
Güzel kalabalık, değil mi?
Buen público, ¿ no?
Bize New York'taki durumu anlatabilir misiniz? Sıradan bir sabah yollar kalabalık, insanlar işlerine gidiyor.
¿ Nos puede describir la situación en Nueva York una mañana ordinaria con las calles transitadas, todos ocupados?
Bugün yüce mahkemenin önünden size sesleniyoruz 100 binlerce insanın toplanmış bulunduğu bir kalabalık var
Estamos afuera de la Corte Suprema Donde decena de miles de personas...
Bu sabah saat 9 sıralarında, kalabalık bir binada.
Justo antes de la 9 am, en un edificio del ayuntamiento.
Ben ilk kalabalık binadaki adamı hallettiğini gördüğüm anda.
Cuando vi lo que estaba pasando empecé a grabar a la gente.
Yarın ; Amerikan Bobby Fischer, Rus dünya şampiyonu Boris Spassky ile final maçında karşılaşırken, rekor bir kalabalık onu izleyecek.
Mañana, una multitud récord verá al estadounidense Bobby Fischer enfrentarse al campeón mundial ruso Borís Spaski en el match final.
Görünüşe göre epey kalabalık toplamışsınız.
Parece que se está reuniendo mucha gente.
Vekiller şu anda sizler tanıksınız! Bu kalabalık mülkümü işgal ediyor ve biz de yalnızca kendimizi savunuyoruz!
Policías, son testigos de que estas personas invadieron mi tierra y que solo estamos defendiéndonos.
Gitmeniz gereken insanların kalabalık olarak bulunduğu her yer.
Dondequiera que haya muchas personas. Ahí es donde tenemos que ir.
Chavez açlık grevine başladığından beri kalabalık bir halde geliyorlar.
Cada vez son más desde que Chávez dejó de comer.
Dawid Bowie, Life on Mars'ı söylüyordu, ve kalabalık, bizi itmeye başladı, bedenlerimiz birbirine yapıştı.
El hombre David Bowie, canta'Vida en Marte'y la multitud, es una abatida, presionando nuestros cuerpos juntos.
Kalabalık sokağın ortasında?
¿ En la calle?
Pekala, iyi bir kalabalık vardı.
Bueno, fue un muy buen grupo.
Büyük, büüyk bir kalabalık.
Fue un gran, gran multitud.
Ancak hepsi bir araya geldiğinde, bunu elde edersiniz denizin altındaki kalabalık bir şehir.
Pero cuando las condiciones se dan, obtienes esto una concurrida ciudad bajo el mar.
Ve çok kalabalık olması, komşular ile iyi geçinmeyi gerektiriyor.
Y siendo tan populada, vale la pena llevarse bien con los vecinos.
Kalabalık coşmuş durumda.
La multitud ruge levantada.
Ve kalabalık da Marquez'in kazandığını düşünüyor.
y la multitud parece que cree que Marquez esta ganando.
Anladığım kadarıyla çok kalabalık bir yerde yaşıyorsun.
Como yo lo entiendo, es muy apretado dónde vives,
# Şarkı söylediğim zaman kalabalık coşacak #
# La multitud se vuelve loca, cuando canto
Kalabalık panikledi.
La multitud entró en pánico.
Kalabalık istiyorsanız, gösteri yapmak zorundasınız.
Y si quieren gente, hay que hacer un espectáculo.
Tiyatronun önündeki kalabalık beklerken Postacı Pat'in gelmesi için heyecan daha da artıyor!
Emoción en el teatro es alta como multitudes esperan la llegada de sensación en los medios Postman Pat!
Belki tüm kalabalık onları takip ediyor, bağırıyordur. Ve... - Bilirsin, belki adamın biri...
Tal vez la gente los persigue y aplauden... entonces
Ben şimdi bu adamı kalabalık ediyorum?
Estoy hacinamiento este tipo ahora?
- Çok kalabalık bir yer.
Lugar Bastante público.
Bir suç ortağı perdelere kan püskürtür ve bu şekilde, açık intiharına aşağıdaki korkmuş kalabalık tanıklık etmiş olur.
Un cómplice rocía las cortinas con sangre y por lo tanto su aparente suicidio está atestiguado por la muchedumbre asustada continuación.
Burası neden bu kadar kalabalık?
¿ Por qué está el área tan lleno de gente?
Kalabalık vaazlarında bu konuya neden değinmiyorsun?
¿ Por qué nunca se escuchan sermones al respecto?
Ya da kalabalık bir caddede veya tren istasyonunda gözüme çarpıp ucuz filmlerdeki gibi birbirimize doğru koşacakmışız gibi.
O la divisaré en una calle atestada o en una estación de tren y correremos hacia la otra, como en una película cursi.
Hepsi kalabalık bir bar da
Todo eso en un bar lleno.
Umarım bir gün, kız çocuğu sahibi olmanın mutluluğunu yaşarsın. Bu sayede her voleybol maçında, tiyatro oyununda ve piyano resitalinde seni kalabalığın içinde seçtiği zaman yüzünde oluşan gülümseyi görebilirsin.
Algún día espero que experimente la alegría de tener una hija, para que pueda ver la sonrisa en su cara cuando ella le vea en las gradas de todos los partidos de voleibol, obra de la escuela, y recitales de piano.
O günler daha az kalabalık oluyormuş.
Al parecer es menos concurrido.
İnsanların kalabalık olduğu yer hani?
Ya sabe, ¿ dónde se reúnen las personas?