Kano traduction Espagnol
467 traduction parallèle
Dinleyin, adadaki yerlileri taşıyan bir kano sulara gömülmüş.
Una canoa con nativos de ahí se perdió en el mar.
Mızrak, kano, yiyecek.
Quiero lanzas, canoas, comida.
- Mızrak, kano tamam mı?
- ¿ Traes lanzas, canoas y lo demás?
Şefe mızrak, et ve kano vermesini söyle.
Dile al jefe que nos dé lanzas, comida y canoas.
İkimiz için bir kano yap, içinde gider geliriz.
Si consigues una canoa, echo una cana al agua.
Belki kano ya da bisikleti vardır.
Quizá una canoa o una bicicleta.
- Ya da kano.
- O una canoa.
- Bir kano alınabilir.
- Se podría comprar una canoa.
Kano senin.
Es tu canoa.
Kano benim.
La canoa es mía.
Bu kano değil.
Esto no es una canoa.
Bana, buradan gidebilmek için, bir kano, kamyon ya da paten filan bulamaz mısınız?
¿ No me dará una canoa, un camión o unos patines para salir de aquí?
Varınca Kenya durağına ulaşana kadar nehirden aşağıya gidebilmek için Makualar bize kano ve kürekçi çocuklar verecekler.
Allí los makuas nos darán canoas y remeros iremos río abajo hasta el puesto de Kenia.
Bir sonraki kostümü giy, kano için olanı.
Ponte el próximo traje. La piragua.
Her zaman bir öncü kano her yeri gözleyecek şekilde ilerde olacak.
Mantendremos una canoa de avanzadilla siempre.
- Hiçbir şey demeden gitti. - Kano'ya sordun mu?
- Se ha ido sin decir nada.
Bay Kano'dan korktum.
Me da miedo el Sr. Kano.
Ben kano almak.
Yo remar en canoa.
"Ünlü ressamlar Kano ile Sesshu'nun resimleri."
"Cuadros de los grandes artistas Kano y Sesshu."
Kano, katamaran, hepsini kullanırım.
Canoas, catamaranes, sé cómo usarlos todos.
İlk insanlar da bu ormanı kayın kabuğundan bir kano ile keşfetmişler.
Y así la exploró el primer hombre :
Pittsburgh mu? Bir kano dolusu kürkü var gibi, baba.
Parece que su canoa está llena de pieles, papá.
Bu bir araba, kano değil.
Es un coche, no una piragua.
Bir kano görmüş olmamız istilacıların geldiği anlamına gelmez.
Que hayamos visto una canoa no significa que vayan a invadirnos.
Belki de büyük bir kano dışında hiç bir şey yoktur.
Quizá no haya más que una gran canoa.
KANO OTSUKA ve JIRO TOMODA
KANO OTSUKA y JIRO TOMODA
Altı-üstü, tam bir kano gibi.
Toda una embarcación.
Son çizdiğim kano da hazır.
¡ Es una birria! ¿ Y el nuevo kayak qué?
Kano falan görmek istemiyorum.
¡ El kayak! ¡ Qué impaciente estoy por ver el kayak!
Orada bir kano daha var.
Ahí hay otro kayak.
Merak etmeyin, kano projemi size sakladım.
No se preocupe, a usted le he reservado mi kayak.
Kano beni ilgilendirmiyor!
¡ Me importa un rábano su kayak!
Bir tür kano.
Una canoa.
Arundel'de kano kullanırdım.
Tenía una canoa en Arundel.
Çok hoş, küçük bir kano, Wonka.
Es bonita la canoa.
- Baksana, ilerideki kano değil mi?
- Mirad, ¿ no es una canoa?
Bir yelkenli görüyorum yüksek bir ağaçta kıç tarafında bir kano asılı.
Veo un barco con velas, en la copa de un árbol. Y de la cubierta cuelga una canoa.
Siz kano işinden ne anlarsınız?
¿ Qué demonios sabes de piragüismo?
Kano ha?
¿ En piragua?
Kano gezisi.
Un viaje en piragua.
Bu kano parçasını tanıdınız mı?
¿ Reconoce este pedazo de piragua?
Söylesene, bir kano nasıl olur da akıntıya karşı sürüklenir?
Dígame cómo puede una piragua ir río arriba.
Bu bir kano. Ve yabancı biri var yanlarında.
Una canoa... y hay un extraño con ellos.
Bir kano bul.
Consígueme una canoa.
Kano boylarında bir muzla koşmanın kolay olduğunu mu sanıyorsun?
¿ Crees que es fácil correr con un plátano del tamaño de una canoa?
Kano, hadi Jackie'ye hoş bir şeyler göster.
Kano, mostremos a Jackie algo bonito.
- Hızlı hareket ediyor.
- Se mueve rápido. - ¿ Kano?
- Kano? - Bilgisayar'dan daha bir yanıt yok.
- Nada en la computadora aún.
Evet Kano.
Sí, Kano.
Gün doğumu mu Kano?
Salida del sol, Kano?
- Kano. Güç durumu nedir?
- Kano. ¿ cuál es la situación de energía?