Kanımca traduction Espagnol
358 traduction parallèle
Kanımca benimle kafa bulman hiç adil değil.
"No es justo que encima te burles."
- Ekselansları, George'un eski bir şövalyesi olabilir, şimdi, sürgün.. kanımca..
Su Excelencia, un ex Caballero de la Orden de San Jorge solicita su permiso para dar la orden por sí mismo para su propia ejecución.
Kanımca, ben daha da ileri gideceğim.
Por mi parte, voy a ir más allá.
Kaptan Bligh, sandalla denizi aşmanız, kanımca denizcilik tarihinin en olağanüstü başarılarından.
Capitán Bligh, en mi opinión, su viaje en barco mostró la conducta más destacada en la historia de la navegación.
- Kanımca günün en güvenilir bahsi.
- Es la mejor apuesta del día.
Ama kanımca onu unutmalı, hatta belki affetmelisin de.
Pero debería olvidarla. E incluso perdonarla.
Böylece seni yenemeyeceğimi düşünücektim ama kanımca bu sefer yendim seni! Yapayalnız asına karşı elimdeki iki papazla.
Pero sé que te he ganado... con mis dos reyes contra tu solitario as.
Ama kanımca önce bunu duymanız gerekir.
Creí que usted debía oírla antes.
Bunu söylemek çok korkunç, biliyorum, efendim ama kanımca, tekne batırılmış.
Sé que es algo terrible, señor, pero, para mí, lo echaron a pique.
Kanımca kendisinin bıraktığı yerden Rainier işletmelerinde devam etmenizi.
Creo que esperaba que el señor se hiciera cargo de los negocios de la familia.
Kanımca.
Me imagino.
Norval, kanımca kalpsizin tekisin.
Norval, creo que no tienes corazón.
Kanımca dünyaya gelmiş en harika insan.
Creo que es el hombre más maravilloso del mundo.
Bırak da istediği şey hakkında konuşsun, kanımca sanat hakkında da konuşmayacak.
Déjalo charlar de lo que quiera, te hablará de arte.
Kanımca İsveçli ve ben, iki insanın birbirine yakın olabileceği kadar yakındık.
El sueco y yo estábamos lo más unidos que 2 hombres pueden estar.
Kanımca asıl bu evin beni içki içmeye sürüklemesi büyüleyici.
Supongo que es fascinante que esta casa me lleve a la bebida.
Kanımca, hayatımda tanıdığım en inatçı genç bayansınız.
En mi opinión, usted es la joven más obstinada que he conocido.
Kanımca öyle, efendim
Eso opino yo.
Polis yapılabilecek her şeyi yapıyor kanımca.
- Iba a decir que vine de vacaciones y me pregunto si puedo ayudar en algo.
Kanımca Jane'in bizi çok fazla birlikte görmemesi iyi olur.
No es bueno que Jane nos vea tanto tiempo juntos.
Kanımca, sınıf arkadaşlarınıza olan etkiniz pek de tekin değil. Oldukça sağlıksız - ama bu da olabilir.
Ejerce sobre sus compañeros una influencia... que, no sólo me resulta incomprensible, sino que además, es nefasta.
Kanımca ortalık sakileşene dek birkaç günlüğüne uzaklaşman en hayırlısı.
Creo que es mejor que te alejes unos días.
Evet, kanımca zaten biliyorum.
¿ Qué negros destinos ves en ella?
Bu olay beni aşar ama kanımca meteor düşmesine benziyor.
Eso suena como un meteorito.
Meseleyi daha ileri taşımadan önce kanımca ne kadar paraya ihtiyacın olduğunu bilmeliyim.
Ante todo, querría saber de cuanto quiere disponer.
Şunu aklında tut, bayım... kanımca sen hala kokuşmuş birisin.
Que quede claro, señor... a mí usted todavía me huele mal.
Annemin olduğu gibi benim kanımca da yegâne çözüm buydu.
- Parecía ser la mejor solución.
Kanımca böyle bir rivayet ancak her iki Majestenin birlikte derhal halk arasına çıkmasıyla bastırılır.
Tales rumores sólo desaparecerán si te presentas en público... en la compañía de dos damas supremas.
Kanımca aşılamayan ayrılık yoktur.
En mi opinión, insuperables diferencias no existen.
Benim değerli rakibim, kanımca kötü atıcılığımdan haksız yarar sağladı ve bunu tekrar yapmamızda ısrar etti.
Mi digno oponente ha tomado lo que yo considero una ventaja injusta de mi mala puntería e insistió que nosotros examinemos esto otra vez.
Fakat kanımca onlar için normal olan şey herkes için normal olmalı.
Yo pienso que lo que está bien para ellos, debería estarlo para todos.
Kanımca ölümü ani olmuş... ve doğrudan doğruya bu yaradan kaynaklanmış.
En mi opinión, la muerte fue casi instantánea... y la causó directamente esta herida.
Kanımca bunun yardımı olabilir.
Se me ocurrió que esto nos serviría.
Kanımca bu mektuba acilen cevap vermeye gerek yok.
Supongo que esta carta no tiene apuro.
Kanımca daha fazla... ne desem? Veri elde etmeden kimsenin ona inanmayacağını düşündü.
Me parece que pensaba que no le creerían hasta tener más... cómo decirlo...
Kanımca bunu zaten biliyordu.
Bueno, creí que ella lo sabía. Yo...
Hâlihazırdaki kalp rahatsızlığı ile kanımca er ya da geç olacağını biliyordu.
Con una insuficiencia cardiaca, debía saber que tarde o temprano...
Yeraltında tutulan azılı suçlular... ve vasat sicil kâtipleri... kanımca en güvenli konumdalar... çünkü ateş geçirmez odalardalar... ve etrafları bilinen en iyi yalıtkanla dolu : Kağıt.
Los peores convictos, aquellos encerrados en aislamiento penal... y los archiveros más ordinarios... probablemente de grandes compañías aseguradoras... porque estarían en cuartos aislados del fuego... protegidos por toneladas del mejor aislante en el mundo : el papel.
Kanımca, elle tutulur bir sorunu yok.
Según yo, no tiene ningún problema.
Kanımca, General Gordon kabul etmeyecektir.
A mi juicio, el general Gordon se negaría.
O Crater'la evlendi ve kanımca beni çoktan unutmuş olmalı.
Se casó con Crater y tal vez me olvidó completamente.
Kanımca bu operasyonu yürüten subay ya emirleri görmezden gelmiş ya da onları açıkça ihlal ediyor.
En mi opinión... ... el oficial al mando de esta operación... ... ha hecho caso omiso de sus órdenes o las desobedece flagrantemente...
Benim kanımca :
¡ Entonces ahora diré lo que se me viene a la mente!
Demek istediğim, uzun süredir, buraların patronu... biliyorsun kanımca, böyle birşeyin olması son derece aptalca!
Quiero decir, jefe, que eso es lo que se comenta, ¿ sabe? Estoy pensando... algo tan loco que es imposible que haya pasado.
Kanımca, karşılıklılığın müthiş bir örneği.
En mi opinión, es un ejemplo perfecto de reciprocidad.
Kanımca, klorohidrat oranı üstünde yeterince çalışmadık.
Yo... le digo... yo creo que... se trata de los clorohidratos de la gasolina.
Fakat Bernhard Mühlhausen'de henüz iki yıl bile geçirmemişken babası, sadece ordaki hesabını değil, kanımca taşınmasına sebep olmuş başka bir faturayı, ve birkaç gümüş para değerindeki bazı borçlarını da ödemek zorunda kaldı.
Pero después llevar apenas dos años en Mühlhausen, su padre tuvo no solo que pagar su comida, sino también una letra de cambio, y aún más, dejar unos ducados para amortizar algunas deudas.
Kanımca sen yaşlanıyorsun.
En mi opinión, te estás haciendo viejo.
Kanımca tek bir hayat her şeye değer insanın döktüğü gözyaşı teker teker hesaplanmalıdır.
En mi opinión, una vida vale todo... y las lágrimas humanas deben ser contadas una por una.
Kanımca mesleğinin zirvesine ulaşacak.
No trabaja para mí, lamento decirles pero estoy orgulloso de ella.
Papalık bana borçlu zaten. Kanımca razı olur.
Así que creo que sí.