Koltuk traduction Espagnol
3,743 traduction parallèle
3. sınıftayken Ricky koltuk değnekleri kullanıyordu.
Cuando estabas en 3er grado y Ricky estaba en muletas,
Kap bir koltuk.
Siéntese.
Koltuk minderinin arasındaki on sent gibi.
Monedas entre los almohadones del sofá.
Şunu bir düşünsene, mesela kıç deliğinin koltuk altında olduğunu.
Solo estoy diciendo, por ejemplo : ¿ Y si tu ano estuviera en tu axila?
Bir hediye verebilirim. Şapka veya koltuk minderi.
Puedo darles un souvenir una gorra o un cojín.
Şapka veya koltuk minderi ister misin?
¿ Quieres una gorra o un cojín?
Şapka veya koltuk minderi istiyor musun?
¿ Quieres una gorra o un cojín?
Vagon 10, koltuk 7.
Vagón 10, Asiento 07.
Koltuk size mi ait?
¿ Era este su asiento?
Koltuk hep size mi aitti?
¿ Fue siempre este asiento?
Burası tribündeki en iyi koltuk.
Ahora tienes el mejor asiento del estadio.
Bu koltuk değneği atmadan gibidir.
Es como tirar las muletas.
Arka koltuk ile bagaj arasındaki kapağı açtım.
Quité el seguro entre el asiento trasero y el maletero.
Ön koltuk benim.
Yo voy adelante.
Karşılığında sadece tek bir şey istiyorum Asgard'ın yanışını izlemek için manzarası iyi bir koltuk.
Solo pido una cosa a cambio. Un lugar desde donde pueda admirar la caída de Asgard.
Artık koltuk değneği veya sahte bacak yok!
¡ No más muleta ni pierna marchita!
Başka bir hastane görevlisi silahlı bir adamın, helikopterde koltuk istediği için bir hemşireyi rehin aldığını söyledi.
Otro funcionario del Hospital dijo que un hombre armado, trató de tomar de rehén a una enfermera exigiendo un asiento en un helicóptero...
Bu koltuk değneklerinden daha iyiyim.
soy mejor que esos malditos muletas.
Bugün koltuk arkalarına koyacaklar mı?
¿ Van a estar hoy en los asientos traseros?
Ne yazık ki, onun koltuğunda koltuk arkası dergileri yoktu.
Desafortunadamente, el asiento que se le había asignado no tenía bolsillo trasero.
Hayır, bilet sadece koltuk için.
No, solo le garantiza un asiento.
Koltuk boş, Brian.
- Este lugar está vacío, Brian.
Kanepe mi koltuk mu?
¿ Sofá o sillón?
Bakalım bu kez kardeşimiz kaç koltuk kazanacak.
Vamos a ver cuántos asientos tiene s ster wn este tiempo,
Yoldan yaşlı bir kadın geçiyor bizimki "Ah!" diyor, "Geçen yıl metroda iki koltuk öteme oturmuştu."
"Se sentó en el mismo metro que yo el año pasado."
Koltuk S-6...
Entrenador S-6...
Artık koltuk senin olacak.
Ahora esa silla será tuya.
Koltuk garanti, Ujjwal.
La silla está garantizada, Ujjwal.
Yanımdaki 2 koltuk boşaldı, tabi fikrini değiştirmediysen.
Hay un par de asientos que se han vaciado cerca de mí... A no ser que hayas cambiado de opinión.
Tom'un adı Derek Wills kadar çok koltuk dolduramıyor. Yani, heyecanı biraz tırmandıramazsak, Times Square'nin etrafında elinde ilan panosuyla dolanırsın.
El nombre de Tom no llena asientos, el de Derek Wills sí... así que a menos que añadamos algo de emoción... van a estar recorriendo Times Square, vestidos de hombre anuncio.
,, Baba hadi en bir koltuk atalım.
Vamos, papá. Sentémonos.
O boş koltuk Billy'nin sadık gitaristi içindi, ama burada bir bit yeniği var.
El asiento vacío era para el leal guitarrista de Billy, pero aquí esta lo peculiar.
- Koltuk kollarındakiler çalışmıyor.
Los teléfonos del reposabrazos no funcionan.
Yapacak bir sürü önemli iş dururken o koltuk uzun süre boş kalamaz.
Con mucho trabajo importante por hacer no puede permanecer vacante durante mucho tiempo.
Bu hükümet Balram Singh'in 8 tane milletvekilinin koltuk değnekleri üzerinde dikiliyor.
Este gobierno está en las muletas de 8 legisladores de Balram Singh.
- Orada kırk tane falan boş koltuk var.
- Hay... como cuarenta asientos vacíos.
O koltuk hep tutukluk yapıyor.
Este asiento siempre se atasca.
Masada bir koltuk.
Un lugar en la mesa.
O zaman neden koltuk altında iki ceset torbası ile geziyorsun?
¿ Entonces por qué llevas dos bolsas de cadáveres bajo el brazo?
Artık koltuk altlarımı hissedemiyorum.
No puedo sentir ya mis sobacos.
Bacağı tahtayla sabitlenen ve koltuk değneğinden destek alan Booth, 15 Nisan Cumartesi ikindi vakti Dr. Samuel Mudd'ın evinden ayrılır.
Su pierna tenía una férula y con la ayuda de una muleta, Booth deja la casa del Dr. Samuel Mudd cerca de la tarde del sábado 15 de abril.
- Gidip yeni koltuk alalim mi?
- Comprarás un sofá nuevo.
İki numaralı koltuk sizindir.
La butaca dos es toda suya.
Yıllarca Peter'ın koltuk değneği oldum.
Pasé años siendo el sostén de Peter.
Elbette yardım etmeni istiyoruz ama koltuk değneği olarak değil.
Claro que queremos que ayudes, pero no como sostén.
Matmazel Skarbek hangi koltuk için rezervasyon yaptırmış?
¿ En qué turno está la señorita Skarbek?
Afedersiniz. Bu koltuk müsait mi?
Disculpe, ¿ está libre este asiento?
- Buraya koltuk bakmaya geldik.
- Vinimos a ver un sofá.
Bakın. AYRlLMlŞ KOLTUK - LAURA BERNHElM
Mira.
- Evet, ama koltuk altımı tahriş ediyor.
Sí, pero mi irritan las axilas.
Onlar kesinlikle 10-12 koltuk kazanacak.
De seguro ganaran 10, 12 bancas.