English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ K ] / Kurabiye

Kurabiye traduction Espagnol

3,801 traduction parallèle
Kimse durduk yere başkasına kurabiye almaz!
Nadie le compra galletas a la gente sin un motivo.
- Kurabiye değildi ki be o!
- No era una galleta, ¡ maldita sea! Era un...
Yahudi yıldızı şeklini bulamadım ben de normal bir kurabiye aldım parçalara ayırarak yıldız haline getirdim.
No tenían una estrella judía en la tienda, así que te he comprado una galleta normal y he hecho yo mismo la estrella rompiendo los pedazos.
Sen bana kurabiye verdin, ben de sana kurabiye verdim.
Me diste una galleta, yo te di una galleta.
Kurabiye verdin, ben de sana.
Tú me diste una galleta, yo te di una galleta.
Kurabiye aldın, ben de sana aldım!
¡ Me diste una galleta, te compré una galleta!
Ben kurabiye aldım, sen de aldın işte dostum!
¡ Me diste una galleta, te compré una galleta, tío!
Kurabiye verdin, kurabiye aldın!
¡ Me diste una galleta, te he comprado una galleta!
Öyleydi, ama sonra Jake bana kendi pişirdiği ve üzerinde seni özledim yazan kalp şeklinde kocaman bir kurabiye gönderince içimin yağları eriyiverdi.
Lo hicimos, pero después Jake me envió esta galleta gigante que horneo que tenía forma de corazón, y decía : "Te extraño" y yo me derretí.
Kurabiye uyuşturucu ile doluydu.
La galleta tenía marihuana.
Ben, bunu kurabiye ısıtıcısı sanıyordum.
Creí que era un calentador de galletas.
Kurabiye ısıtıcım!
Oh, mi calentador de galletas.
Birisi bana bir kutu kurabiye vermişti ben de nefes bile almadın hepsini yemiştim.
¡ Una vez me dieron una bolsa llena de galletas Chips Ahoy! y me la devoré entera sin respirar.
Şükran Günü kalbimde ve midemde özel bir yere sahip. Ama sanırım bu yıl kabaklı kurabiye bu işi yalnız yapmak zorunda.
El día de Acción de Gracias siempre tiene un sitio especial en mi corazón, y en mi estómago, pero supongo que este año solo tendrá un macaron de calabaza.
- Kurabiye de getirdin mi?
- ¿ Me trajiste más galletas?
Mutsuz birini gördüğümde, içimde onlara kurabiye verme isteği uyanır ve şu an sana kurabiye vermeyi çok istiyorum.
Bueno, cuando veo a alguien triste, siento una imperiosa necesidad de darles galletas, y ahora mismo quiero darte galletas.
Kurabiye?
¿ Una galleta?
Şu zencefilli kurabiye adamına bak.
Mira ese hombrecito de jengibre.
Ben hiç adam şeklinde zencefilli kurabiye görmüyorum.
No veo galletitas de jengibre.
İkimiz için süt ve kurabiye zamanı geldi, Susie.
Es la hora de la leche y las galletas para ti y para mí, Susie.
Ne kadar şarabınız var? Sana kurabiye getirdim.
¿ Cuánto vino tienen?
Ona kurabiye verdim ve bana melek dedi.
Le di una galleta, y me llamó un ángel.
- Bunun için üzgünüm Kurabiye Adam!
- ¡ Lo siento, Jengy!
Hey Ruby, lobide biraz kurabiye var.
Oye, Rubí, hay galletas en la vestíbulo.
Şekerli tarçınlı kurabiye mi?
¿ Eso es una galleta de almendras?
George kurabiyesini aldığımı sanıyor ama o kurabiye başta onun değildi ki, kanka.
Mira, George cree que cogí su galleta, pero hermano, para empezar, esa galleta no era suya.
George'la bir tür "kurabiye görüşmesi" yapmaktan hiç ama hiç haz etmeyeceğim, tamam mı? Bu şey açık büfe kurabiyesi gibi. Hiç.
Era... era... una galleta independiente, y tengo cero interés, ningún interés en entrometerme en ningún tipo de negociación que él tenga con la galleta, ¿ vale?
Yani, dev gibi bir kurabiye için savaşıyorsun ve ormanda bir browni var.
Entonces, estais luchando por una galleta gigante, y hay un brownie en el bosque.
Sorun şu George'a brownimi almasına izin verdim diyelim sonra kurabiye için de bir oda istemeyecektir, değil mi?
La cuestión es, que si le dejo tener el brownie, entonces George no tendrá hueco para la galleta, ¿ no?
burada çok... fazla kurabiye var, ben...
- demasiadas galletas, yo...
Dinle... ben.. kurabiye yarışmasındaki tavrımdan... ve genel olarak geldiğinden beri sana... karşı yaptıklarım konusunda üzgünüm...
Escucha... no estoy orgullosa de mi comportamiento en el concurso de galletas, o en general, desde que llegaste.
Kurabiye al.
Toma una galleta.
Al sana da kurabiye.
Te has ganado una galletita.
Kurabiye.
¿ Galleta?
Yardım standı için kurabiye yapmayı düşünür müsün?
¿ Qué te parecería hacer las galletas para el puesto de concesión?
Anne kurabiye kesiciyi nereye koydun?
Mamá, ¿ dónde guardas los cortadores de galletas?
Tamam, 20 oyuncu, çarpı 2 anne ve babaları kardeşleri, çarpı 1,5 anneanne ve dedeleri çalışanlar, kilise mensupları % 5 de yanlışlıkla gelse yapmam gereken kurabiye sayısı... 1,200!
Bueno, supongo que son 20 actores, 2 padres cada uno. Parientes, 1.5 abuelos, trabajadores, personas de la iglesia, 5 por ciento de personas sin invitar.
Noel için kurabiye yapmayı unuttum!
¡ Olvidé las galletas para la cena de Navidad!
Kurabiye!
¡ Galletas!
Buyrun kurabiye alın!
Venga por sus galletas de Santa.
Şimdi de kurabiye yiyor.
Está comiéndose una galleta.
Kurabiye meleğini mi?
¿ Tirar una galleta de angelito?
Bundan sonra güzel bir meyve suyu ve kurabiye olsa iyi olur.
Más vale que haya un buen zumo y una galleta después.
Sana kurabiye getirdim.
Te cociné unas galletas navideñas.
Birinin bana süt ve kurabiye getirmesini bekliyorum hatta.
Bueno, sigo esperando a que alguien me traiga leche y galletas.
Sadie'nin kurabiye tasarlama partisi var.
- Cállate. Sadie va a hacer una fiesta de decorar galletas.
Onun yerine lezbiyen kurabiye partisinde mahsur kaldım.
En vez de eso estoy atrapado aquí en una fiesta de galletas lesbiana.
İşte Nick Miller böyle kurabiye yapar.
Ese es el tipo de galleta que hace Nick Miller.
Noel Baba'ya süt ve kurabiye yerine bir makale bırakıyorduk biz.
En vez de dejarle a Papá Noel leche y galletas teníamos que dejarle un trabajo de investigación.
Go Seung Ji kurabiye olayının peşini bırakmayacak mı?
Hey, sabes... Ahjusshi.
Kurabiye mi istiyorsun, nedir?
¿ Qué quieres, una galleta?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]