Kuru traduction Espagnol
6,196 traduction parallèle
Yılın bu zamanlarında, her şeyin tadı bayat ve kuru.
En esta época del año, todo sabe un poco viejo y seco.
- Kuru Ağaç Tepesi'ni hatırlıyor musun?
- ¿ Recuerdas la Colina del Árbol Muerto?
Ve Bayan Solagee her zaman bana lezzetli Macaristan usulü kuru erikli kurabiyelerinden yapardı ve ben de çizgi film seyrederdim.
Y la señora Solagee siempre me hacía unas ricas galletas húngaras de ciruela, y podía ver los animados.
ne kadar çabuk ortak bir görüş birliğine sahip olursak, umuyorum ki bu olacak, o zaman bu sıkıcı ve yorucu kuru ve kötü tartışmalardan uzak kalacağım, o zaman öğrencilerin genellikle en düşük notlar aldıkları okuldaki bu dersten geçme fırsatınız olacak.
Cuando lleguemos a un consenso unánime, que espero que lo tengamos, me ahorrare el tedioso deber de pasar por antiguos y banales argumentos y ustedes pasarán la sección del curso en la que los estudiantes siempre reciben las notas más bajas del semestre.
Kuru kuyudan kuru kuyuya avlayacağız onları.
Los vamos a cazar de pozo seco a pozo seco.
Kuru üzümlü olunca sevmiyorum.
No quiero las pasas.
- Sadece söylüyorum kızarttığında kuru kalacaklar.
- Solo lo digo, van que quedar secas por fuera cuando las frías.
Kuru ağız, kabızlık, rengi değişmiş idrar?
¿ Boca seca, estreñimiento, orina con color?
Onlar kuru üzüm mü?
¿ Eso son pasas?
Tavuk-kuru üzüm-kurabiye saçmalığından daha fazla var mı?
¿ Queda más de ese pollo con pasas y galletas de mierda?
- Biraz kuru.
Un poco secas.
Al o aile toplantısını kuru Danimarkalı götünün en ücra köşesine sok ki bir daha asla bulamayasın.
Así que sugiero... que tomes esa maldita reunión... y te la metas por tu venerado culo danés... para que desaparezca para siempre.
( INAAM Kuru Temizleme )
¿ Un pesar o remordimiento?
Mavi gökyüzü, tozlu topraklarda esen kuru meltemler.
Cielos azules, brisa seca. Fuera de la tierra polvorienta.
20 yıl kuru temizlemecide çalıştım.
Trabajé en una tintorería 20 años.
- Kuru temizleyici değil? - Yani?
- No en una tintorería.
- Kuru iftira.
Es una calumnia.
200 gr margarin, 4 yumurta, şeker, kuru üzüm, 1 limon.
200 GR DE MARGARINA, 4 HUEVOS, AZUCAR, PASAS, 1 LIMON
Hayır, hayır, sadece... Kuru temizleyici fişim vardı fişi bulamayınca nasıldır bilirsin.
No, no, tengo recibos de la lavandería, y ya sabe lo que pasa cuando no encuentras los recibos de la lavandería.
- Pek kuru temizleyiciyle işim olmaz.
Yo no uso mucho la lavandería. No.
- Silah kuru sıkıydı, Eggsy.
- Eran salvas, Eggsy.
Kuru sıkıydı amına koyduğumun silahı.
Eran jodidas salvas.
Bu tarafta sabunlu su var, burası kuru.
Este lado está mojado y tiene jabón. Este lado está seco.
Derin ve çirkin kırışıklıklar... Sonra bana kemo uygularlar saçlarım dökülür, kel ve iğrenç bir kuru üzüm gibi görünürüm!
Tendré arrugas asquerosas, me darán quimioterapia perderé mi cabello y pareceré una asquerosa pasa calva.
İstediğin bu mu? ! Kuru üzüm gibi görünmeni istemem!
¡ No, no quiero que parezcas una pasa!
Kuru üzüm sevmem, kuru üzümle çıkmayı sevmem Morgan Freeman'ın yüzündeki kuru üzümleri sevmem.
¡ No me gustan las pasas! ¡ No me gustan las que tiene Morgan Freeman en la cara!
Obama'nın yüzünde yeni çıkan kuru üzümleri sevmem.
¡ No me gustan las pasas! ¡ No me gustan las nuevas que tiene Obama en la cara!
Kuru üzüm sevmem.
¡ No me gustan las pasas!
Lütfen kuru üzüm gibi görünme.
Por favor, no luzcas como una.
Eskiden kuru malzeme dükkanıydı ama artık istediğiniz şey olabilir...
Antes se utilizaba como colmado, pero puede ser lo que tu quieras...
Adamın ağzı hala çok kuru.
La lengua de éste hombre está aún demasiado tirante.
Kuru malzeme dükkanının yeni sahibi sensin, öyle mi?
¿ Es usted el nuevo dueño de la tienda de alimentos secos?
Burası kuru malzeme dükkanı.
Esto es una tienda de alimentos secos.
Ama kuru akıyorlar.
Pero están funcionando en seco.
Bir tanesinin LA'de bir kuru temizleme dükkanı vardı.
Una dirigía una tintorería en Los Angeles.
Ailesinin kuru temizlemece dükkânı var, ayrıca çok güzel bir kız kardeşi de.
Listo. Sus padres tienen una tintorería. Y también tiene una hermanita muy linda.
Elektrikli tencereye biraz tavuk koydum. Ayrıca, biraz kuru pasta yapacağım.
Puse pollo con chile a cocinar... y haré panecillos.
İpekli kumaşlara kuru temizleme yapmalısın. Elde yıkayamazsın.
La seda se lava en seco.
Kuru gürültü.
Son solo rumores.
Kuru üzümler doğal şekerdir!
¡ Las pasas son dulces naturales!
Belli ki, kuru temizlemeci açık.
Oh, parece que el cuarto de limpieza está abierto.
Yarın kuru para istiyorum, tamam mı?
Mañana quiero dinero seco, ¿ sí?
Ancak karada yaşayan hayvanlar için ışık, görüntüleri kuru havadan taşıyarak halen sulu gözlerine yansıtıyordu.
Pero para los animales terrestres, la luz transporta imágenes del aire seco a sus todavía húmedos ojos.
- Dünyadaki en kuru yer. - Tamam.
- Es el lugar más seco en la Tierra.
- Muhtemelen kuru temizleme.
- Tintorería, más probable.
Kuru temizleme fişini araştırdım.
Di con el paradero de esa etiqueta de tintorería.
Bok gibi kuru burası.
El ambiente está muy seco.
DJ kravatımı kuru temizlemeden alayım o zaman.
Cogeré mi corbata de DJ de la lavandería.
Babamın satın aldığı arsa atalarımıza ait olduğunu sandığı arsa kuru, değersiz bir kaya parçası.
Las tierras que mi padre compró... que pensaba que eran de mis antepasados... eran una roca seca, sin valor.
Ben ettik, kotu bir krep olmali once kuru heaves yoktu.
Debió haber sido un mal crepe, nunca he tenido las arcadas secas antes.
Onu buradan götürelim, sen de kuru.
lago. Tenemos que sacarles a ambas.