Kıa traduction Espagnol
362,578 traduction parallèle
Doug, Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanı'nı Başkan'ı liste başına koymaya zorlamış ve Moretti bu yüzden ölmüş.
Dice que Doug forzó a la secretaria de Servicios Humanos y Sanitarios a poner al presidente al principio de la lista, y por eso murió Moretti.
Eskiden şaşırtıcı insanlarla tanışırdın, artık öyle değil.
No es como antes, cuando conocías a gente sorprendente.
Jackie Sharp'ı atlattık ama bununla bitmeyecek.
Sobrevivimos a Jackie Sharp, pero no terminará ahí.
Usher bizim hükûmete katılmadan önce Romero'yu başkanlık yarışına hazırlıyormuş.
Dijo que antes de que Usher se uniera a nuestra administración, preparaba a Romero para postularse para presidente.
Walker tanıklık edecekmiş.
Walker va a testificar.
Seth sana çıkışı gösterir.
Seth te acompañará a la salida.
Underwood başkanlığa saygısızlık edip...
Underwood le faltó al respeto a la presidencia...
Kınamaya açık olduğunu bildiririm.
Diré que está dispuesto a aceptar la censura.
Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanı'nı... Francis Underwood'u bağış listesinde kocanın önüne geçirmeye zorladım.
Obligué a Servicios Humanos y Sanitarios a poner a Francis Underwood antes que él en la lista de donantes.
Belki de artık onu geri çağırmalıyız.
Quizá sea hora de volver a llamarla.
Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanı'na baskı yaptım.
Obligué a la secretaria de Servicios Humanos y Sanitarios.
Trenin önüne atlayan 27 yaşında bir kızı ne sıklıkta görüyoruz?
¿ Cuántas mujeres de 27 años caen frente a un tren?
Mantık Çağı'nın ölümüne hoş geldiniz.
Bienvenidos a la muerte de la Era de la Razón.
Çünkü artık mesele Beyaz Saray'da kimin yaşadığı değil... Beyaz Saray'a kimin hükmettiği.
Porque ya no se trata de quién vive en la Casa Blanca sino de quién controla la Casa Blanca.
Zoe Barnes, Francis Underwood'u kongre üyesi olduğu sırada tek kullanımlık bir telefonla aradı mı?
¿ Zoe Barnes llamó a Francis Underwood desde un teléfono desechable cuando era diputado?
Moskova, isyancıları, kendi kendilerine saldırı düzenledikleri için kınayan bir beyan yayınladı.
Moscú emitió una declaración condenando a los rebeldes por organizar un ataque sobre sí mismos.
Bu güçler, kendi halklarına karşı kimyasal silahlar kullanmakta, muhaliflere işkence etmekte ve nüfusun büyük bir kısmını aç bırakmaktadır.
Estas fuerzas utilizan armas químicas contra su propia gente, torturan a la oposición y matan de hambre a grandes sectores de la población.
Artık kardeş olacağız galiba.
Supongo que vamos a ser hermanos.
Hangi kısım sizi aştı, hangi kelimeleri bilmiyordunuz gibi. Son oyunumu bir genç oyun yazarları festivalinde sahneye koyacağım. Ama önce tüm duygusal imzalarıma yer vermiş miyim diye emin olmak için sesli olarak duymak istedim.
Voy a presentar mi última obra a un festival para jóvenes dramaturgos, pero primero quiero oírla en voz alta para asegurarme de que he dado justo en el blanco emocional.
Anladım. Bu hikâye, Manny'nin çarpık objektifinden dördümüzü yansıtıyor.
Esta es la historia de nosotras cuatro vista a través de los ojos distorsionados de Manny.
Alobutın Kızlar'la alıştırma yapacağım.
Voy a calentar con las Chicas Pindigo.
"Tüm dünyayı arasanız da onun kadar sadık ve sevgi dolu bir papağan bulamazsınız."
Podéis buscar por todas partes y os desafío a encontrar alguien más devoto, encantador... como este loro ".
Hem Haley sayesinde ondan bahsetmekten utanmıyorum artık.
Y gracias a Haley, ya no me avergüenza hablar de él.
Bira ve peynirli patates kızartması kokuyor.
- Huele a cerveza y queso fundido.
İki atışlık periyotta 57 lobut devirirsek ancak.
No a menos que hagamos 57 puntos en una tirada.
Earl'ün ahmak kızının bu hödüklerden kereste aldığına inanabiliyor musun?
¿ Te puedes creer que la boba de la hija de Earl haya comprado madera a esos idiotas?
Baktığı iki farklı sınıf tavşanını da öldüren o salak kız gibi görüneceğim şimdi.
Y ahora voy a parecer igual de estúpida que la chica a la que se le murieron dos conejos de distinta raza.
Arada çıkıp tekrar girmeyi severim de.
A veces me gusta irme y volver.
Rainer içeri girmeden önce Haley, yatak odasında ondan istediği can sıkıcı bir şeyden bahsetmek üzereydi.
Antes de que Rainer entrara, Haley estaba a punto de contarme algo molesto que él le pidió que hiciera en la cama.
İnanmıyorum, böyle giderse kendi satış rekorumu kıracağım.
Madre mía. A este paso superaré mi récord de ventas.
Babamın katil ahşaptan aldığımı öğrenmesine izin veremezdim. Ben de Ben'i lobideki akvaryumdan başka bir balık almaya gönderdim.
No podía dejar que papá supiera que he comprado madera letal, así que mandé a Ben a por un pez de repuesto de la pecera del vestíbulo.
Seni bir kez daha nasıl hayal kırıklığına uğrattığımı anlat.
Dime lo que te he vuelto a decepcionar.
Güzel. Kromatik geçişleri iyi kıvırıp arızaları arızasız söyleyen birini arıyorlar.
Bien, necesitan a alguien que sepa modular sin que las notas accidentales suenen a accidente.
Lillian, sıra en iyi kısma geldi.
Lillian, estamos llegando a la mejor parte.
Bir dahakine kız kardeşiyle duygusal ilişki yaşayan bir koca bul.
A la siguiente, consigue un esposo que solo tenga un amorío emocional con su hermana.
Benedict Arnold Club'a bu kılıkta mı gideceğim?
¿ Tengo que ir al club Benedict Arnold vestida así?
Sahte din, saçın kola sıkıştı diye tuvalet kabağını dökünce seni bir kutuya tıkar.
La religión falsa te castiga si derramas la bacinilla - porque te ataron el cabello a la manija.
Bunun için bir makine lazım değil. Tüm eski kız arkadaşlarına anket gönder ve eğer doldururlarsa ödül kazanabileceklerini söyle.
No necesitas una máquina para eso, solo manda una tarjeta de encuesta a todas tus ex novias y diles que si la completan podrían ganarse un premio.
Bilgi falan almayacaksın, kalbini kıracak eleştiriler alacaksın sadece.
No vas a recibir información, sólo vas a recibir críticas que hieran tus sentimientos.
Bu arada, her ikinizin adı da Emily olduğu için, seni, "kızıl saçlı Emily" olarak çağıracağız, seni de, küçük "kızıl saçlı Emily"
Les aviso, que ustedes dos se llaman Emily, así que te llamaremos a ti "Emily pelirroja" y a ti,
Kızlar, ben de sizin gibi, Bernadette'i bulmak için buna katlandım.
Bueno, yo como ustedes chicas, tuve que sufrirlo a él para encontrar a Bernadette.
Kardeşimin gelmesini istemeyen sensin sonuçta. Bana kızmayacak zaten.
No se va a molestar conmigo.
Hem de öyle bir yıkacağım ki, belki pelüş ayıcık kazanırım.
Te voy a lanzar tan duro, que quizá me gane un peluche.
Teorik olarak, sen ve ben... bir eşcinsel ilişkide olsaydık, insanlara nasıl söylerdik?
Pero teóricamente, si tú y yo estuviéramos en una relación gay, ¿ cómo le diríamos a la gente?
O zaman açık arttırmayı başlatalım mı?
Muy bien, venga, vamos a empezar la subasta, ¿ no?
Seni birazcık dürtüyorum.
Voy a darte un toquecillo en el culete.
Fasulyeyi neden kızartırsın ki?
¿ Por qué no se frieron bien a la primera?
Küçük kızım, ahırda bir kovboya çaktı.
A mi pequeña se la ha tirado un cowboy en un establo.
Sıkıcı olacak.
Eso pasará a la historia.
Birbirimizi artık göremeyiz.
No podemos volver a vernos.
Yani, sen ve ben birbirimizi artık görmeyeceğiz.
Entonces está claro, tú y yo no vamos a vernos nunca más.