English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ K ] / Kışt

Kışt traduction Espagnol

72,671 traduction parallèle
Sıkıştım galiba.
Oye, ye, estoy...
Kolum sıkıştı.
Creo que mi brazo se ha atascado.
Sıkıştım diyorum!
¡ Oye, estoy atrapado!
Artı uçla şasi arasına sıkıştırılmış.
Encofrado entre la terminal positiva y el marco.
Sıkıştım.
Estoy atorada.
Posta kutusuna mı sıkıştırdın?
¿ Se atascó en el buzón?
Seks ya da arkadaşlarıyla olan kısacık zamanının tadını çıkarmıştır.
Disfrutando de la poca vida que le quedaba con sexo o amigos.
- Anlaşmıştık Mazikeen.
Ya hemos discutido esto, Mazikeen.
İçinde azıcık bir zehir kalmıştı. Yani dışarıda birisi zehirlenmiş olabilir.
Tenía un pelín de veneno dentro, así que, sí, en teoría, alguien ahí fuera puede haber sido envenenado.
Nerede kalmıştık?
Sí.
Kalbimi kırmayı amaçlamıştın.
Planeaste romperme el corazón.
Üzgünüm. Daha önce tanıştık mı?
Disculpa. ¿ Nos conocemos?
Tanıştık mı?
Dímelo tú.
Hayır Benjamin ile birlikte savaşmıştık.
No, Benjamin y yo luchamos juntos.
Sonra tanrı ve kız kardeşi ile tanıştım.
Luego conocí a Dios y a su hermana.
- Bunu aşmıştık.
- Cierto.
Bir sürü sadık adamım molekül seviyesinde tutulduğun kafesle ilgili çalıştı.
He tenido a una docena de mis más leales estudiando la jaula en la que te encontrabas a nivel molecular.
Onunla Atchafalaya'nın aşağısında bir işte çalışmıştık.
Verás, él y yo trabajamos en un caso juntos cerca del Atchafalaya.
Yaklaşık 5 sene önce Hoople, North Dakota'da onunla tanışmıştım.
Lo conocí hace cinco años en Hoople, Dakota del norte.
Geçen gece sarışın bir kızla tanıştın mı?
¿ Te reuniste con una... chica rubia la otra noche?
Kurt adamların kanından bazı deneyler yapmıştık.
Experimentamos con la sangre de hombres lobo padre.
Geçmişte cehennem köpekleri ile karşılaşmıştık.
Y ya nos hemos topado con perros del infierno en el pasado.
- Tamam fıstık neden bu kadar sinirlendiğini...
Muy bien, Princesa, entiendo que todavía estás molesto por - todo el...
Sadece bir kere karşılaşmıştık.
Solo nos hemos visto una vez y...
Ona yardım etmeye çalıştık ama...
Intentamos ayudarla, pero ella...
Teksas'da Chupacabra avlamıştık.
Un... chupacabra en Texas.
Ben ve Sam onu yakalamıştık.
Sam y yo, la teniamos.
- Hayır duymamıştık.
- No, no lo habíamos oído.
Birlikte çalıştık.
Trabajábamos juntos.
Biz... Birlikte çalıştık.
Nosotros... nos conocemos.
Kısa bir süre önce başardığımızı sanmıştım.
¿ Sabes? No hace mucho tiempo, pensé que lo habíamos conseguido.
Neredeyse eve varmıştık.
Estábamos casi en casa.
Ben araçtan fırlamıştım ama o devrilen arabanın altında sıkışmıştı.
Había salido arrojado del vehículo, pero, ella todavía estaba atrapada bajo el tablero.
Buraya taşıyanın kıyafetlerine ve ayakkabılarına epey çamur bulaşmıştır.
Así que quien la haya movido aquí tendrían su ropa y sus zapatos llenos de barro.
Aaron'a bakmıştık.
Buscamos a Aaron.
Kadınla bir konferansta tanıştık. Birlikte bir şeyler içip odama geçtik.
La mujer y yo nos conocimos en una conferencia.
- Bunu kızım ayarlamıştı.
O sea, había... fue mi hija la que me apuntó.
Biraz karışık. Yoldan şeften habersiz yolcu almıştım.
Es una tontería pero... recogí un pasajero fuera de mi ruta.
Çekici aracını birkaç yıl önce açık artırmada satın almıştım.
Compré la grúa en una subasta hace unos años.
İlişkimizi sonlandırmıştık, unuttun mu?
Hemos acabado, ¿ te acuerdas?
Trish sen partide sigara içip milletle kırıştırırken iyi ama.
Oh, Trish. Y tú puedes fumar y flirtear con todo el mundo de la maldita fiesta.
Dunholm'un kuşatması için yeğenimin kafası karşılığında 200 mızraklı diye anlaşmıştık.
Para sitiar Dunholm, acordamos 200 lanzas a cambio de su cabeza.
Lordum armağan ettiğiniz savaşçılar geçtiğimiz kış Mercia için çok iyi çalıştılar.
Señor, su obsequio de guerreros. Le han servido bien a Mercia este pasado invierno.
Ortalığı kızıştırdı. Terin sebebi o.
La gente lo busca mucho, por eso está sudando.
Ancak ne yazık ki Kont Olaf da uyanmıştı.
Aunque, desafortunadamente el Conde Olaf también.
Müvekkilim bir süre önce tartıştığımız dokunulmazlık anlaşmasını yeniden masaya yatırmak istiyor.
A mi cliente le interesa revivir el acuerdo de inmunidad que discutimos hace tiempo.
Göklerdeki Babamız... Bu gece savaş kızıştığında beni esirge. Beni koru.
Padre nuestro, en el cielo, concédeme esta noche en el ardor de la batalla... y protégeme...
Komünyon bileziğini de oradan almıştık.
Ahí compró su pulsera de primera comunión.
Şimdi tanıştık seninle.
Te conozco ahora.
Şeker pembesi bir elbise giymişti ve suratını bembeyaz bir fondötenle sıvamıştı. Ayak bilekleri kırıldığı için havalimanında tekerlekli sandalyede taşınıyordu. Sarhoştu.
Llevaba un vestido rosa estridente y una máscara con base de tiza blanca mientras la llevaban en silla de ruedas al aeropuerto con los tobillos rotos, borracha y sola.
Aynı rahatsız durumu yaralı askerleri taşımak için gittiğimizde yaşamıştık. Tipik bir Vietnam...
Tuvimos la misma situación difícil cuando fuimos a recoger a los soldados heridos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]