Lâyık traduction Espagnol
217 traduction parallèle
Bu doğru değil, çocuk bir şey söylememişti ama kız ona uygun değil oğlum daha iyilerine lâyık.
No es verdad, él no ha dicho nada... pero ella no es buena para él... cuanto más cerca esté él mejor.
Beni oğlunuza lâyık bulmuyorsunuz.
Usted no cree que merezco a su hijo.
Hayır. Kendisi yüzünden bir erkeğin hayatını mahvetmesine izin veriyorsa, kadın ona lâyık değildir. Sizin gibi.
Sí, ninguna mujer merece el amor de un hombre si está dispuesta a dejarlo arruinarse por ella, como usted.
- Kendinize lâyık görmüyorsunuz.
Se cree demasiado para mí.
- Evet, bacım kendime lâyık görmüyorum.
Y resulta que soy yo el que se cree demasiado para usted.
Madem seni seviyordu bu izbe yerden niye çıkartmadı? Senin gibi güzel bir kız en iyisine lâyıktır.
Una chica tan guapa como tú debería tener lo mejor.
Buyur. Sana lâyık değilim, Brita.
No te merezco, Brita.
Esperanza'ya hoş geldiniz filan deriz. - Bu gece sana lâyık olmak için haddinden fazla şey yaptım.
Bienvenido a Esperanza y todas esas formalidades.
Böyle bir şerefe nail olmaya lâyık olduğuma emin misin?
¿ Crees que merezco ese honor?
Annemle tanışmaya lâyık olup olmadığına emin değilim sinyorita çünkü cesur bir adamın nasıl olduğunu unutmuşsun. Ama Montalvo size gösterecek.
No sé si mereces que te presente a mi madre... porque ya has olvidado lo que es un hombre valiente... pero Montalvo te lo recordará.
O sana lâyık değil!
¿ No lo entiendes?
- Ağızlara lâyık bir martini olmuş.
Gracias.
Ben hiçbir şeye lâyık değilim.
No valgo nada.
"Krallara lâyık bir yemek yedirdik" ve kendisine Amerikan " hükümetince bastırılan paralardan $ 100 verdik.
Le dimos una cena digna de un rey... y le dimos 100 billetes legales... del gobierno de los Estados Unidos de América.
Düşes hazretlerinin güvenine lâyık olduğumu kanıtlayacağım.
En respeto a la confianza mutua... me reportaré de la mejor manera.
Artık bir kahraman değil aynı zamanda da yoksul sefilin teki, ve bizim ona acımamıza lâyık.
No sólo es un héroe. También es un pobre desgraciado que merece compasión.
- Mizzie akraban olmaya lâyık değil.
- ¿ Por qué? Esa señorita Mizzie, no es una relación digna de usted.
Kadın ona lâyık değildi.
Era demasiado bueno para ella. Casi puedes irte a cenar.
Bu gece onu lâyıkıyla denemeye tabii tutacağım.
Esta noche revelaré su verdadera identidad.
Hachiro benim yerime görevini lâyıkıyla yaptı.
Hachiro no muestra ningún signo de actividad sospechosa, lo que es un alivio.
Büyük şair Gabriel Lidman ülkesine dönüyor ve lâyıkıyla karşılanacak.
Gabriel Lidman ha vuelto, y hay que celebrarlo.
# Ona vereceğim seve seve, seve seve # # Hizmetçi kız artık ne kadar lâyık görürse #
Le entregaré alegre, alegre, las mejores virtudes de una muchacha.
Aklımız senin davranışın üzerine kilitlendi, Marco ve güvenimize lâyık olduğunu kanıtlaman gerektiğine karar verdik.
Nuestras cabezas dudan de tu conducta, Marco, y hemos decidido que tienes que demostrar ser digno de nuestra confianza.
Hünerli ellerine lâyık şöyle asil bir tema.
Algún tema noble digno de tu mano.
Lâyık değil misiniz?
¿ Es indigno?
Böyle bir onura lâyık değiliz.
Nosotros no merecemos tal honor.
Sadece, böyle bir onura lâyık değiliz.
Es sólo que no somos merecedores de ese honor.
Bu onura lâyık değiliz.
No somos en absoluto merecedores de ese honor.
Ben buna lâyık değilim.
No soy digna de ello.
Umalım ki tavsiyelerim bu kadar çok güvene lâyık olur.
Esperemos que mis consejos sean dignos de semejante confianza.
Bu nazik, onurlu adamın botlarını öpmeye bile lâyık değilsiniz.
A este hombre bueno y honorable cuyas botas no son dignos de besar.
Bu soruyu sormayın! Siz buna lâyık değilsiniz!
¡ Usted no se merece que le responda!
- Bence hiç buna lâyık biri değil.
- Si me pregunta a mí, no se lo merece.
Ağzına lâyık.
Es bueno para ti.
Cellatlık görevini temsil eden sen Ogami Itto bunun tipik örneğisin. Övgüye lâyık bir şekilde hazırlanmışsın.
Ese es el protocolo, Itto Ogami, Kaishakunin y Maestro de la espada.
Hayatta olmaya bile lâyık değilsiniz. Lânet domuzlar.
No merece vivir, cerdo cabrón.
Tanrım, seni karşılamaya lâyık değilim,... ama bir şey söyleme, ıslah edileceğim.
No soy digno de que entres en mi casa, pero una palabra tuya me sanará.
Çok derin ve ızdırap verici uzun saatler boyunca düşündüm ve sana lâyık olmadığıma karar verdim.
- Que después... de considerarlo detenida y dolorosamente durante muchas horas, he llegado a la conclusión de que soy indigno de ti.
- Bana lâyık olmamak mı?
- ¿ Indigno de mí? - Totalmente indigno.
Babası buna lâyık olmayabilir ama çocuk bunları hak etmiyor.
Quizá el viejo no valga nada, pero el niño no merece esto.
- Threshold en iyisine lâyık.
Sólo lo mejor para Umbral.
Bunu işittin mi Holmes, övgüye lâyık bir tabiatı olan bu genç bayanla ilgili daha fazla şey görüp işittikçe onu daha da fazla takdir ediyorum.
¿ Escuchó eso, Holmes? Mientras más veo y oigo sobre esa joven mujer, más aumenta mi admiración, qué mujer de espíritu encomiable.
Teşekkür ederiz, işini lâyıkıyla yaptın!
Gracias por venir.
Kimse benim kızıma lâyık değildir.
Ninguno era bastante bueno para mi hija.
Yuan Usta, Dieyi'miz bu iyiliğinize nasıl lâyık olabilir?
Maestro Yuan, ¿ cómo puede nuestro Dieyi ser merecedor de su favor?
Çok derin ve ızdırap verici uzun saatler boyunca düşündüm ve sana lâyık olmadığıma karar verdim.
- Que después de considerarlo detenida y dolorosamente durante muchas horas, he llegado a la conclusión de que soy indigno de ti
- Bana lâyık olmamak mı?
- ¿ lndigno de mí? - Totalmente indigno
Ben sana lâyık değilim.
No soy digno de ti
Yazdığınız kitaplara lâyık bir değilsiniz.
No es digno de las obras que ha escrito.
Yaşlı bir adam benim için bir isim uydurdu, bir yazara lâyık bir isim. O isim Onoff'tu.
Un anciano me inventó un nombre digno de un escritor, el nombre de Onoff.
Ben sana lâyık değilim.
No soy digno de ti.