English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ L ] / Lç

traduction Espagnol

3,258 traduction parallèle
Adamı çırılçıplak yatağa bağlamışsın, fantezilerini anlatıyorsun sonra bir anda rahatsızlık veriyorsun, öyle mi yani?
Un comentario sobre lo que me gustaría hacerle a alguien si lo tuviera desnudo y atado ¿ y de repente se siente incómodo?
Ülkeni koruyacağına yemin etmiştin. Ama uyuşturucular üstünde, çırılçıplaksın.
Juraste defender a tu país y aquí estás totalmente desnudo cubierto en drogas.
Asistanım çırılçıplak, Phil'in yatağında yatıyor!
Mi asistente dental está desnuda en la cama de Phil.
Hani benim çırılçıplak koştuğum eski bir video vardı ya?
Bien, ¿ te acuerdas de ese viejo vídeo mío corriendo desnudo?
Üşüdüm ve utanıyorum çırılçıplak uzanıyorum yere...
# Estoy fría y avergonzada # # yaciendo desnuda en el suelo #
Hislerim böyle. Üşüdüm ve utanıyorum çırılçıplak uzanıyorum yere... Dönüşmedi hayaller gerçek bir şeylere.
# así es como me siento # # tengo frío y me avergüenzo # # yaciendo desnuda sobre el suelo # # la ilusión nunca se convirtió # # en algo real #
Onların en üretkeni Fassbinder'di. Kamerasının önünde çırılçıplak, kendi hayatını perdeye taşıyor.
Este es el más prolífico de ellos, Fassbinder desnudo delante de su propia cámara mostrando su vida privada en la gran pantalla.
Siyasi ve yenilikçi sinemacılar sinemayı çırılçıplak soymuş birey olmaya dair sembollerle doldurmuş ve onu altına dönüştürmüştür.
Sus cineastas, politizados e innovadores habían dejado desnudo al cine lo habían cargado de simbolismo sobre la individualidad y lo habían convertido en oro.
- Hayatta çırılçıplak.
En los grandes espacios abiertos.
Bir tane kaçırdım ve neredeyse çırılçıplağım.
Fallé un tiro y estoy casi completamente desnuda.
Çırılçıplak bir biçimde Kraliçe Elizabeth'in karşısında duruyorum.
Yo estoy parado totalmente desnudo frente a la reina Isabel.
Yatakta yanımda yatıyordu ve çırılçıplaktık.
Me desperté en la cama sin ropa y con ella.
Arkamı döndüm ki çırılçıplak arkamdaydı Dön arkanı bu çok çirkin diyordu
Me volteo y ella está desnuda detrás de mí de repente me dijo, " Voltea.
İçeri girdiğimde çırılçıplak dişsiz ninem dedemin klarnetine Bayan Benny Goodman gibi üflüyordu.
Estaba paseando en Buti-Nakeon, y mí abuela sin dientes toco el clarinete del abuelo como el Sr. Benny Goodman.
- Emin değilim. Fakat en akılcı yol bu bağın ilk başta nasıl oluştuğunu öğrenmek.
No estoy seguro, pero quizás la mejor forma de determinarlo sea averiguando cómo se formó la conexión en primer lugar.
Sonuç olarak, çaresiz olduğumuz zamanlar azaldı. Daha akılcı kararlar veriyoruz.
En algún momento, cuando estemos menos desesperados, elegiremos mejor.
Bilmiyorum belki yanılıyorumdur, ama sanırım eski kıvılcımın hala yerinde olup olmadığını yokluyordu.
No sé, quizá esté equivocado pero creo que está haciendo acercamientos para ver si aún queda algún rescoldo.
Onlarla öyle bir göz göze geldik ki sana nasıl desem bir anlık kıvılcım gibiydi.
Pero cuando llegas a algo así, tienes una sensación, como... Como una ráfaga.
Kızılcık, seni eskisinden daha iyi hâle getirebiliriz.
Rojillo, te podemos reconstruir mejor que como estabas antes.
Joan of Arc ( jan dark )'ın kılcı olabilir.
la espada de Juana de Arco.
Engizisyon mahkemesi yargıçları kılıcın gizemini öğrenmeyi kafaya takmışlardı, çünkü Joan of Arc'ın kılcının efsanevi ve ilahi bir güce sahip olduğu ün kazanmıştı.
Sus inquisidores estaban obsesionados por descubrir algo sobre su espada y eso debido a que la espada de Juana de Arco tenía fama de tener un poder legendario, un poder divino.
Excalibur kılıcı bir elin gelip, ona sihirli kılcı verdiği bir gölden çıkan bir kadından gelmiştir.
La espada Excalibur le llega a él de una dama en el lago, dónde una mano se le acercó y le entregó una espada mágica.
Bir ateş kılcı gerçekten varoldu mu?
¿ En realidad existe una espada de fuego?
Nezaman birşeyi kesmek için kılcı alsa, güneşten daha fazla ışık veriyormuş.
Cada vez que lo tomó para cortar algo con él, era más cegador que el sol.
Kıvılcım ve yangına davetiye.
Ese fue el punto de ignición.
Gaz ve kıvılcım ikilisi var.
Tenemos gas y chispa.
Propan... Bir kıvılcım.
El propano... una chispa.
Sanırım eski kıvılcımın hala yerinde olup olmadığını yokluyordu.
Creo que está tirando las redes a ver si todavía queda alguna chispa.
Afedersin ama, ben fevkalade akılcı biriyim.
Perdona, pero soy una persona sumamente racional.
Değişim ateşini başlatan küçük kıvılcım ben olacağım.
Voy a ser esa pequeña brasa que inicia el fuego del cambio.
Ben küçük bir kıvılcım olmaya çalıştım, ama siz üzerime bastınız!
Traté de ser detallista, ¡ pero ustedes me sólo me devuelven una patada!
Kızılcık keki yaptım.
Hice pastelitos de arándano.
- Kıvılcım gibi mi?
- ¿ Como las bengalas?
İlk kıvılcım çaktı.
¡ El fuego ha comenzado! .
Kızılcık sosunu beğenmedi.
No le gusta la salsa de arándano agrio.
Bu herifler çok dengesiz. Bir kıvılcımla her şeyi yaparlar.
Estos tipos son más inestables que la nitroglicerina.
Yarın gidip çam ağacı alırız. Mısır patlatırız, kızılcık ayıklarız.
Mañana vamos a ir a seleccionar un árbol de navidad y haremos maíz inflado, y cadenas de arándanos.
Kıvılcımları mı kastediyorsun?
¿ Te refieres a cuando salen todas esas chispas?
Kılçıksız Kodari balığı Ji Min için. Elleri yok mu onun? Kılçığı boğazına takılır.
Le dije que sentía envidia de sus padres.
Büyükannen senin için kılçığını ayıklayacak.
Por supuesto.
Olmaz, çünkü birlikte çalışıyoruz ve bu hiç akılcı olmaz.
Porque trabajamos juntos, y esa es una receta para el desastre.
Russ'la kızılcık sosu almaya gittiler.
Se fue con Russ para obtener la salsa de arándanos.
Tom'la aranızda kıvılcım çakmadı mı?
¿ No hubo química con Tom?
Tanrı ona bir zekilik kıvılcımı verdi ve onu yoksullukla söndürdü.
Creo que Dios le dio una chispa de genio y la apagó en sufrimiento.
Yani, sen buradasın, ben buradayım, ve sanki bir kıvılcım oluştuğunu hissediyorum
- Si. Quiero decir, estás aquí, estoy aquí, y, me siento como si hubiera esta - esta chispa.
O kıvılcımı görüyorsun.
Ves esa chispa.
Biraz kıvılcım çıkabilir.
Saldrá una chispa.
Bir kıvılcım.
Una chispa.
Akılcı biri.
Lógico.
Bugün orada olsaydın, ayrıca biliyor olacaktın. Dünyanın ufacık bir kıvılcımla nasıl da değişebileceğini.
Si la hubieses visto hoy, quizá también habrías sabido cómo peude cambiar mundo en sólo un estallido de luz.
Ben akılcı biriyim. Bir aklım var, sizin gibi.
Soy mentalista, tengo mente, como ustedes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]