Mahküm traduction Espagnol
36 traduction parallèle
Mahküm Gölü.
El lago de los convictos.
Bu adamı mahküm etmek istiyorum.
Quiero que encarcele a este hombre.
Sonra seni mahküm ederler.
Luego te condenarán.
O mahküm edilen adamlara sıcak bir akşam yememeği yedirecek gibi görünüyor.
Parece que los condenados tendrán una copiosa cena.
- Onu mahküm olarak mı götürdüler?
¿ Te refieres a que lo entregaron como prisionero?
Aah, sizi lanetli alkolikler! Sizler de sonsuzluk çölünde dolaşıp durmaya mahküm edileceksiniz.. .. hem de sıcak kül yağmuru altında!
Vosotros viciosos alcohólicos, os veréis condenados a vagar eternamente por el desierto bajo una continua lluvia de excrementos.
Bu Levilile kanunu... Suçu cezalandırıken. failini sadece ölüme mahküm etmek, erkek veya kadın,...
Por eso el Levítico... al castigar ese crimen condenaba a muerte no sólo a los que lo habían cometido, hombre o mujer.
Ortaya çıkan durumda sanığı bütün suçlamalardan suçlu buluyorum ve idama mahküm ediyorum.
Bajo estas circunstancias, declaro a la acusada... Culpable de los cargos... y bajo el cargo de sentencia de muerte.
- O zaman ölüme mahküm olacaksın.
- Le condenarán a muerte.
Tek yaptıkları, beni sıradan bir hayata mahküm etmek..
Todo lo que han hecho es condenarme a una vida de mediocridad. Me niego a aceptarlo.
Bu kişiler on yıldır mahküm.
Estas personas han estado prisioneras diez años.
Kardasya IV'de hala Kardasyalı mahküm olduğunu bilmiyorduk.
No sabíamos que aún había prisioneros bajoranos en Cardassia IV.
Yoksa mükemmellik ve damak zevki arasında seçim yapmaya mı mahküm edildim?
¿ O estoy condenado a escoger entre la perfección y mi paladar?
Anlaşma şöyle : Kardasya mahkemesinde yargılanacak ve mahküm edileceksin. Sonra, ömrünün geri kalanını Lazon II çalışma kampında geçirmeye mahküm edileceksin.
Un tribunal cardassiano le procesará y condenará, y será sentenciado a pasar el resto de su vida en el campo de trabajos forzados de Lazon II.
Ve seninle öğle yemeği yemeyi iple çekmekten başka bir şeyi olmayan bir hayatı yaşamaya beni mahküm ettiler.
Y me dejaron que pasara el resto de mis dias sin ninguna ilusión, solo almorzar contigo.
Bir zindanda yaşamaya mahküm edilip parmaklıklar ardına hapsedilsin.
Está destinado a acabar en la celda de una mazmorra En un lugar que siempre es olvidado
Eve gelirken, yolda mahküm edilmiştir.
En su viaje de regreso, fue tomado prisionero.
Onu korursanız, Mahküm olacak.
Si no la salvas ella será condenada...
Çingene Ölüme mahküm edildi.
¡ La gitana está condenada a muerte!
Aa merhaba. Neden kaçak bir mahküm gibi görünüyorsunuz?
Oh, hola, ¿ Por qué te ves como un convicto que escapó?
3 katil mahküm hapishaneden kaçmış ve 20 insanı Kızıl Haç binasında rehin tutuyor.
Tres asesinos condenados han escapado de la cárcel y han cogido de rehenes a 12 personas de la Cruz Roja
Beni önemsediğini söylüyorsun, ama açlıktan ölüme mahküm ediyorsun.
Dices que te importo pero me muero de hambre.
Mahküm 24484 Brodie, hücrene!
Prisionero 24484 Brodie, a su celda.
O zaman bu halde kalmaya mahküm olur.
Los sonidos que hace cuando sonríe.
Hangi jüri onu bunun için mahküm edebilir?
Eso es lo que se suponía que tenía que hacer.
Ve bu mahkeme onu 7 yıl hapse mahküm ediyor!
¡ Y esta corte lo sentencia a siete años!
Tekrarlıyorum, bir mahküm kaçmış!
Una vez más, la visión que correr!
Dün yeni bir mahküm geldi.
Ayer llegué nováèek.
Üniversitede gösteri korosuna girersen tüm hayatın boyunca Disneyland'de dans eden çaydanlık rolüne mahküm olursun.
Si vas al coro en la universidad, muy bien, quizá estés condenado a una vida de interpretar la tetera bailarina en Disneyland.
Kötü haberler. görünüşe göre sizin Başkan artık bir...... mahküm.
Una mala noticia. Su presidente está al parecer... condenado!
O zaman kalsak da gitsek de onu buna mahküm ettik.
Así que aunque nos quedemos o nos vayamos, la condenaremos.
O zaman kalsak da gitsek de onu buna mahküm ettik.
Ya sea que nos quedemos o nos vayamos la estamos condenando.
Çocuklarınını değiştirdi, masumiyetimizi bizden alarak bizi vampir vaparak sonsuz bir kana susamışlığa mahküm etti. Sonra da sanki biz suçluymuşuz gibi davrandı.
Cambió a sus hijos, nos quitó la inocencia nos convirtió en vampiros nos condenó a una eternidad de sed de sangre y luego actuó como si fuera nuestra culpa.
Mahküm kaçtı.
El prisionero ha escapado.
Kısaca kendi kafasında bir mahküm.
Básicamente, está prisionero dentro de su propia cabeza.