Margo traduction Espagnol
790 traduction parallèle
Bu yıl ilk kez sade giyineyim dedim.
La primera vez este año. Voy a jugar con Margo.
Margo Channing bir tiyatro yıldızıdır.
Margo Channing es una estrella del teatro.
Margo büyük bir yıldız. Gerçek bir yıldız.
Margo es una gran estrella, una auténtica estrella.
Haftalardır, haftada altı gece, Margo Channing'in giriş çıkışını bile izledikten sonra.
Semanas enteras viendo a Margo Channing entrar y salir del teatro cada noche.
Margo Channing'in en iyi arkadaşısınız.
Es la mejor amiga de Margo Channing.
Margo'nun giriş çıkışları arasında ne yapıyorsun?
Dígame, ¿ qué hace desde que llega Margo hasta que se va?
- Seni Margo'ya götüreceğim.
- Voy a llevarle hasta Margo.
Margo'nun Güneyli bir gazeteciyle röportajı.
La entrevista de Margo con una periodista del Sur.
Margo, onu görmelisin.
Margo, tienes que verla.
Margo, bu Eve Harrington.
Margo, ésta es Eve Harrington.
Sonra, bir gece, Margo Channing "Yadigar" ı oynamaya geldi.. .. ben de izlemeye gittim.
Entonces, una noche, Margo Channing vino a actuar en Recuerdo, y fui a verla.
İyi geceler Margo.
Buenas noches, Margo.
Bayan Channing?
¿ Margo Channing?
Margo, bu ne güzel sürpriz.
Margo, qué sorpresa.
- Merhaba Margo.
- Hola, Margo.
- Margo'yu ucuz bir marketle karıştırdın.
- Confundes a Margo con un Todo-A-Cien.
- Margo, canım!
- ¡ Margo, querida!
Sevgili Margo, unutulmaz bir Peter Pan'dın.
Querida Margo, fuiste una Peter Pan inolvidable.
Margo Channing'den kalanlar.. .. oturur durumda.
Los restos de Margo Channing... enderezada.
Margo, evde soda filan var mı?
Margo, por casualidad, ¿ no tendrás bicarbonato?
Margo, senin yaşın yok.
Margo, tú no tienes edad.
Lloyd, Margo'nun sahnedeki abartısız oyununu, gerçeği abartılı oynayarak telafi ettiğini söylüyor.
Lloyd dice que Margo compensa su contención en escena exagerando la realidad.
Margo'yla harikalar yarattın.
Has hecho maravillas con Margo.
- Margo'nun yeni yedeği mi olmak istiyorsun?
- ¿ Quieres ser la nueva suplente de Margo?
Bir gece Margo Channing'i.. .. görmeye gelmiş bir seyircinin karşısına çıktığımı düşünsene.
Imagine si una noche tuviese que salir ante un público que ha ido a ver a Margo Channing.
Margo oyun kaçırmaz.
Margo nunca se pierde una función.
Margo devam etmeli.
Margo debe continuar.
- Margo, arı kovanının dışında.. .. davranışların ne bir kraliçe gibi, ne de bir anne gibi.
- Fuera de una colmena, Margo, tu comportamiento no es ni de reina ni de madre.
- Margo, gerçekten..
- Margo, por favor.
Margo artık sahnede çekici olanın sahne dışında olmayabileceğini anlamalı.
Margo debe ver que lo que es atractivo en escena no tiene por qué serlo fuera de ella.
Eve, ben taksam bile sen Margo'yu pek takmamalısın.
Eve, no le hagas mucho caso a Margo, aun si yo lo hago.
Nedeni Margo, anlamaya çalışma.
El motivo es Margo, y no intentes comprenderlo.
Eve. Margo'yu ben de severim.
Eve... yo también quiero a Margo.
Ama Margo'yu tanırım.
Pero la conozco.
Margo, bir Trappist keşişi nasıl inancında yaşarsa, ben de tiyatroda öyle yaşadım.
Margo, he vivido en el teatro como un monje trapense vive en su fe.
Margo, sevgilim.
Margo, querida.
Ama Eve, Margo.
Pero Eve, Margo.
- Margo, barışalım.
- Margo, hagamos las paces.
Margo, bunların arkasında ne olduğunu söyle bana.
Margo, dime qué hay detrás de todo esto.
Hoşçakal Margo.
Adiós, Margo.
- Yine Margo.
- Margo otra vez.
- Bu Margo'ya göre dakikliktir.
- Para Margo, eso es puntualidad.
Oyunu Bayan Channing için bir araç haline gelene kadar.. .. bir oyun yazarının başta yazmayı düşündüğü herşey.
Todo sobre lo que un autor quiere escribir cuando empieza, hasta que la obra se convierte en un vehículo para Margo.
Margo o kadar da kötü değildi.
A Margo no le ha ido mal así.
Margo harikadır.
Margo es genial.
Bill, Margo, sen ve ben.
Bill, Margo, tú y yo.
Margo'nun kıçına atılacak tekme.
La patada en el trasero a Margo.
Ne de olsa başta Margo'nun kendisinin hoşlanacağı.. .. zararsız bir şakadan başka birşey değildi.
Después de todo, no era más que una broma inofensiva que la propia Margo sería la primera en disfrutar.
Margo nerede olduğunu bilmiyordu ve umursamıyordu.. diyordu sürekli.
Margo no sabía dónde estaba y le daba igual... o eso decía.
Bir şekilde Pazar'ı atlattık.. .. ve Pazartesi ikindi Margo'yu istasyona götürürken.. .. Lloyd'la Margo birbirlerine uygar davranacakları konusunda anlaştılar.
De algún modo, pasamos el domingo, y, para cuando llevamos a Margo a la estación el lunes por la tarde, ella y Lloyd se habían relajado hasta el punto de ser corteses el uno con el otro.
Sadece Margo'nun treni kaçırmasını istemiyorum.
No quiero que Margo pierda el tren.