English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ M ] / Marino

Marino traduction Espagnol

1,838 traduction parallèle
Deniz biyolojistini ve her şeyini getirdin.
Y tú que trajiste a tu biólogo marino y todo eso.
Ama deniz biyolojistinin cesetleri incelemek için geldiğini sanıyordum.
Pero pensé que el biólogo marino venía a examinar los cuerpos.
Ama hâlâ deniz canavarlarıyla karşılaşabiliriz.
Pero cualquiera de nosotros puede todavía toparse con un monstruo marino.
Geç Kretase döneminden bir deniz sürüngeniydi. Yunustan biraz büyüktü. Hızlı bir yüzücüydü.
Era un reptil marino del Cretáceo tardío... un poco mayor que un delfín... y un rápido nadador.
Zamanla soyları tükenirken deniz çekilmeye başladı ve geniş deniz yatakları ortaya çıktı.
Al final ellos se extinguieron... los niveles marinos bajaron... exponiendo grandes áreas del fondo marino.
Biri, deniz yıldızlarının tarihöncesi akrabaları olan krinoidlerin arasına kaçıyor. Belki de akıntılar onları deniz tabanından yukarıya taşıdı.
Uno de ellos escapa por entre una colonia de crinoideos - parientes prehistóricos de las estrellas de mar que las corrientes han traído tal vez del fondo marino.
Ben bir ah, süslü köpekleri olan bir tüccarım.
"Lord Rupert Everton." Soy un marino mercante quien cría perros elegantes.
- Nerede? - Sea Pines müzesinde.
- En el museo Pino Marino.
Harvey'in eskiden asker olduğunu biliyor muydun, Eric?
¿ Sabías que Harvey fue un Marino, Eric?
Unutmuşum, donanmadansın.
Lo olvidé, marino.
Deniz tankındaki su, kana dönüşmüş.
El agua en el tanque marino se convirtió en sangre.
Acı acı bağırmasında, deniz yatağına çarpışlarında, okyanus akıntısına kapılışında, kuzeye gidişinde buzdağının değişimini ve üzüntüsünü hissedebiliyorum.
Noto el cambio, el llanto del iceberg como si gritara y botara sobre el lecho marino, mientras navega por las corrientes oceánicas y empieza a ir hacia el Norte.
Shackleton özgün kulübesi, 100 yıldır aynı şekilde korundu.
DAVID AINLEY Ecologista marino Pero el Dr. Ainley hizo un esfuerzo.
Ve sonra kartonpiyerle beraber, lületaşı yeşilini vurgulamak için ince çizgili duvar kağıdı kullandık.
Y luego pusimos papel de líneas finas que acentuaba el verde marino que les dimos a las molduras.
Denizciniz çok gergin.
El marino está muy nervioso.
İstilanın iki aşaması var. Deniz aşaması ve kara aşaması.
Hay dos puntos para la invasión, un punto marino y un punto terrestre.
Ateş Ulusu başkentine denizden erişmek için buradaki ilk ana engelimizi geçmeliyiz.
Para conseguir acceso marino a la Capital de Fuego. Tendremos que pasar por nuestro primer gran obstáculo.
Sadece Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayan bir asker değil o.
Werth no es sólo un marino con estrés postraumático.
Cyborg deniz köpeği, Bana düşlerini anlat
Perro Marino Cyborg, cuéntame tus sueños
Tıpkı üzerindeki akıntının ağırlığından habersiz şekilde denizin dibinde yürüyen ıstakozlar gibiyiz. Çünkü bu duruma tamamen uyum sağlamışız.
Somos como langostas andando sobre el fondo marino, ignorantes del peso del fluído encima nuestro porque estamos tan ajustados a ello.
Bu yumuşak bedenli bir canlının deniz tabanında yaklaşık 560 milyon yıl önce korunduğu andaki izi.
Es la impresión de una criatura con el cuerpo blando y así fue conservada inmediatamente en el fondo marino hace unos 560 millones de años.
Deniz tabanında, besinleri derilerinden emerek yaşadıkları düşünülüyor.
Se cree que vivían en el fondo marino absorbiendo los nutrientes a través de su piel.
Plankton öldüğünde deniz tabanına çöker ve burada binlerce yıldan fazla bir süreçte kayaya dönüşür.
Cuando el Plankton muere, cae al fondo marino y aquí, durante miles de años, se transforman lentamente en piedra.
Bu şekilde, gezegenimizi sıcak tutan büyük miktarlarda karbondioksit atmosferden alınıp deniz tabanında saklanmış olur.
De esta manera, grandes cantidades de dióxido de carbono, el mismo gas que mantiene nuestro planeta caliente, es sacado de la atmósfera y encerrado en el fondo marino.
Levhâların çarpıştığı yerde Dünya'nın derinliklerine batan deniz tabanındaki kaya bünyesindeki ölü planktonlardan aldığı karbondioksiti de beraberinde götürüyor.
Donde las placas chocan, la roca del suelo marino que contiene carbono del Plankton muerto es llevada adentro de la Tierra.
Güneye olan yolculuğu boyunca akıntı deniz dibi boyunca ilerler ve Ekvator'a yaklaştıkça devinimi tamamlamak için yüzeye yönelir.
Según viaja al sur, abraza el fondo marino hasta que es calentada en el ecuador donde se eleva para completar el circuito entero.
Deniz yatağını yükselterek dağları oluşturan toprağın içinde sıkışıp kalarak soyları tükenmiş.
Se retorció la tierra alrededor la cual forzó al fondo marino a elevarse y crear esas montañas.
Deniz yatağı yükselince kendisiyle birlikte bu ölü deniz canlılarını da yukarı taşımış.
Según el fondo marino se elevaba, traía los restos de esas criaturas marias muertas con el.
Bir an önce şu ayı mıydı denizaslanı mıydı, her neyse al o körini artık!
Apúrate y te compro tu oso o oso marino al curry o como sea.
Annem evlendi ve Marino'da yaşıyor...
Mi mamá se volvió a casar y vive en Reno.
Yavaş yavaş kıyıdan uzaklaşan bir denizci gibi, geride bıraktığım yaşamımı izliyorum.
Como un marino que ve la costa alejarse veo mi pasado que se desvanece.
O yalnız bir denizciydi.
Era un marino solitario.
Söz. Bir ayyaş, bir Kelt ve bir deniz adamı sözü.
Tienes la palabra de un ebrio marino.
Açık bir pencere boyunca ya da bir şehrin ortasında, deniz havası kokan evliliğimiz seni bulacaktır.
Que a través de una ventana abierta, aún en medio de una ciudad, el aire marino de nuestro matrimonio te encuentre.
- Sen bir deniz aslanısın.
- Eres un león marino.
- Deniz aslanları havlar, aptal.
- Los leones marino ladran, idiota.
Biraz temiz havaya, deniz havasına sadece ikimiz.
Respirar un poco de aire fresco, un poco de aire marino... nosotros dos solos.
Deniz havası aldın mı, kendini çok daha iyi hissedeceksin.
Te sentirás mucho mejor respirando aire marino.
Deniz Piyadesi Keşif Gücünden bir Gözcü Keskin Nişancı 3 haftalık bir akademi mezununun silahını ele geçirdi. Her şey bir yana, hâlâ yaşadığım için şanslıyım.
Un marino reconocido, explorador y francotirador me desarmó tres semanas luego de salir de la academia creo que me siento con suerte de seguir vivo.
Hangi sıradan denizci daha iyisini bekleyebilir ki...
Después de todo, ¿ puede esperar algo mejor un humilde marino?
Frederick ne derse desin, bir denizci yüzbaşının karısı olmaktan korkmuyor.
Y pese a lo que Frederick diga, ella no tiene miedo de ser la esposa de un marino.
Kendi döneminin önde gelen deniz biyologuydu.
Es el más importante biólogo marino de su generación.
19 Kasım 2005'te Hadisada yol kenarına konulan bomba Amerikalı 1 deniz piyadesinin ölümüne 2'sinin de ağır bir şekilde yaralanmasına sebep olur.
El 19 de Noviembre del 2005, una bomba colocada en el camino a Haditha, Irak mató a 1 marino e hirió a otros 2.
Lacivert elbiseni giysen daha mı iyi olurdu acaba?
¿ Tal vez el azul marino te quedaría mejor?
Orada yaşamak için denizci olmaya gerek var mı? Tekne sahibi olmak gibi.
Hay que ser marino para vivir ahí, o sea, ¿ tener barco propio?
Denizci olmaya gerek yok.
No hay que ser marino.
Muhasebeden Molly, bir deniz biyoloğu ile evli ve dedi ki- -
Bien, Molly, la contable, está casada con un biólogo marino y él dijo que...
.. kafası da deniz aslanı gibi olan.
Como algo con el cuerpo de una morsa con la cabeza de... un león marino.
Temel Reis.
Un tal Popeye el Marino
Biraz araştırma yaptım.
Lo he consultado, y habitan la zona del fondo marino.
Ölü bir denizci.
Marino Muerto

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]