English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ M ] / Má

traduction Espagnol

153,492 traduction parallèle
Binlerce yıldır kendi başıma Usta'yı avlıyorum. Evet.
He cazado al Amo por mi cuenta por más de mil años.
Ben aslında, senin de bir gün, benim yaşıma geldiğin zaman, genç bir adama, nasıl ekşi bir limondan, limonata gibi tatlı bir şey yaptığını anlatacağın...
Me gusta pensar que quizás un día serás un hombre mayor como yo hablándole a un hombre joven hasta marearlo, explicándole que cogiste el limón más amargo que la vida te ofrecía...
Ben aslında, senin de bir gün, benim yaşıma geldiğin zaman, genç bir adama, nasıl ekşi bir limondan, limonata gibi tatlı bir şey yaptığını anlatacağın anı hayal etmek istiyorum.
Me gusta pensar que quizás un día serás un hombre mayor como yo, hablándole a un hombre joven hasta marearlo, explicándole cómo cogiste el limón más amargo que la vida te ofrecía y lo convertiste en algo parecido a una limonada.
Onu tekrar bulacağıma söz verdim fakat şansım yaver gitmedi.
Le prometí que la encontraría, pero no ha habido suerte.
Ona karşı elde edebileceğin tüm yardıma ihtiyacın olacak.
Si vas contra él, vas a necesitar toda la ayuda que puedas conseguir.
Karışıma kendi malzemeni eklediğini öğrendiği zaman ne düşünecek acaba?
Me pregunto qué pensará cuando se entere de que tú... ¿ pusiste tu material en la mezcla?
Tamam, ben kendi alanıma hâkim olurum.
Lo reemplazaré mientras tanto.
İki yıl önceki konuşma kayıtlarıma erişmen için izin verip vermediğimi soruyorlar.
Preguntaron si yo te autoricé a revisar mis registros telefónicos de hace dos años.
Jason'a elimden geleni yapacağıma söz verdim.
Es personal. Prometí a Jason que haría todo lo que pudiera.
- Telefon kayıtlarıma bakmış.
Ha estado investigando en mis registros telefónicos.
- Bir anda yanıma geldi.
Simplemente se acercó a mí en la calle.
Mesajlarıma cevap vermedin.
No has contestado mis mensajes hace tiempo.
Ama 15 canı kurtarmak için 100.000 kişiyi nasıl olası bir soykırıma terk ederim?
No sé cómo sacrificar potencialmente 100.000 personas para salvar a 15.
Yaptığım anlaşma, Kalame'ye saldırmayacağıma dairdi.
El trato que hice con Kalame fue de no atacar sus fuerzas.
Poyet'nin fotoğrafını yüz tanıma sisteminde arattın mı?
¿ Dices que pasaste la foto de Claudine Poyet por reconocimiento facial?
Son aylarda yaşanan onca şeyden sonra çocuklarıma ne diyeceğim ben?
Después de todo lo que ha pasado estos últimos meses, ¿ qué les digo a mis hijas?
Bunu ben de çocuklarıma anlatırken epey zorlandım.
Yo también tuve dificultades para explicarles esto a mis hijos.
Başıma bela aramıyorum.
Oiga, no estoy buscando problemas.
- Tek başıma yapacağım.
Voy a ir sola, por ahora. - ¿ Qué?
Yüzlerce çalışanıma kredi verdim ben, çoğu da hizmet ettikleri ülke tarafından unutulan eski askerler.
Doy préstamos, a cientos de mis empleados a lo largo de los años, la mayoría de ellos veteranos, ignorados por el país al que servían.
Kaynaklarıma göre MacLeish, FBI emrini değiştirerek Lozano'yu canlı yakalamalarını önlemiş.
Mi fuente dice que MacLeish ignoró al FBI evitando que atraparan a Lozano con vida.
Kullanıma hazırlar.
Están listos para la batalla.
Kaynaklarıma göre bir FBI ajanından kanıt bekliyormuşsun.
Mis fuentes dicen que estabas esperando a unas pruebas de una agente del FBI.
- Tıraşıma yorum yapmadın.
¡ Oye! No me has dicho nada de mi corte de pelo.
Meslektaşlarımla burada, Türkiye seyahatiniz ve yapılan askerî yardıma olan desteğiniz için bir karşılık alıp almadığınızı saptamak üzere toplandık.
Mis colegas y yo estamos aquí para determinar si hubo o no un quid pro quo entre su viaje a Turquía y su siguiente copatrocinio de la ley de ayuda militar a ese país.
Her yardıma muhtacız sanırım.
Lo que sea necesario, supongo.
Ajan Wells, dürüstçe söyle, başıma bela açacak mısın?
Agente Wells... con honestidad, ¿ me va a causar problemas?
Kızıma zarar vermelerine izin vermeyeceğim.
No dejaré que le hagan daño a mi hija.
Biliyorum sana bir nükleer bulacağıma söz vermiştim, Fakat bu iş tam olarak köşedeki bakkaldan bir tane ekmek - almak gibi kolay değil.
Sé que prometí conseguirle un misil pero no es como ir a la esquina a comprar pan.
Tanıştığıma memnun oldum, Abby.
Gusto en conocerte, Abby.
Senden yararlanmayacağıma söz veriyorum doktor Goodweather.
Prometo que no me aprovecharé de usted, doctor Goodweather.
Evet, yatağıma bahse girerim bu kamyonda bir izleme cihazı var.
Y apostaría por mi saco de dormir que este camión tiene un dispositvo de rastreo.
Bu yeni ufuk geriye bir adıma benziyor... Bir tarım toplumuna doğru.
Este "Nuevos Horizontes" parece un paso en retroceso hacia una sociedad agraria.
Programıma seni dahil edebilirim, ancak onaylaman gerekir.
Mira, puedo incluirte en mi agenda, pero tienes que comprometerte ahora.
İhtiyacım olan her şeyi aldım yanıma.
Tengo todo lo que necesito.
Ayrıca karıma ne yaptın böyle?
¿ Y qué has hecho con mi mujer?
Ayrıca palyoça ayağına dönen ayaklarıma, çöp poşetlerini geçirip onları bantlamam lazım.
Y me voy a tener que poner bolsas de basura con cinta de embalar en mis hinchados pies de payaso para hacer cualquier cosa.
Karıma yalan söyledim.
He mentido a mi mujer.
Yatağıma işedim.
Me he hecho pis en la cama.
Feribot gezisi sırasında ise içim dışıma çıkmıştı.
Y yo me mareé en el ferry.
Çocuklarıma asla böyle bir şey yapmam.
No le haría eso a mis hijas.
- Takım arkadaşıma ihtiyacım var.
- Necesito a mi compañero de equipo.
Ayrıca, burada tek başıma üstesinden geleceğimi sanıyordum.
Pensaba que estaba siendo yo mismo.
Dr. Singh benden kaynaklı olmayan... iki tane büyük ameliyat geçirmemden mütevellit oluşan yaraların, öyle tahmin ettiği kadar hızlı iyileşmediğini söyledi. Her sabah tek başıma uyandığımda, göğsüm sıkışıyor, acaba yine mi olacak diye korkuyorum. Tamam mı?
El doctor Singh dice que las incisiones... no de una, sino de las dos operaciones que he tenido... no se están curando tan rápido como él esperaba.
Sana değer biçilemez, ama yardıma ihtiyacın var.
No tienes precio, pero necesitas ayuda.
Aman Tanrım, hayatıma neler oluyor?
Dios mío, ¿ qué está pasando con mi vida?
Biliyor musun? Bir dakikalığına, bile olsa senden hoşlandığıma beni ikna etmiştin.
Sabes, por un minuto, realmente me convenciste de que era como tú.
Ama evet, çok düşündüm. Bir gece çok içtim, bütün ağrı kesicileri aldım yanıma ki onlar da diş tedavimden geriye kalan şeylerdi.
Pero me senté, me emborraché de verdad y conté todos los analgésicos extra que me habían sobrado de la cirugía de mi muela de juicio.
Mesela tek başıma, terapistimin yeni Tesla'sına sponsor oldum.
Ya sabes, le he pagado a mi psicólogo el nuevo Tesla.
Çünkü senin yanında olduğumda, bir parça da olsa en yakın arkadaşıma olan özlemim diniyor.
Porque cuando estoy contigo, siento que un trocito de mi mejor amigo ha vuelto.
Suratıma kapattı.
Me ha colgado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]