Mını traduction Espagnol
990,986 traduction parallèle
Kime dediğini bilmiyorum ama karşısındaki her kimse "Bunun intikamını alacağım kaltak," demiş olmalı.
No sé a quién insultó, pero sea quien sea, debe de haber pensado : "Pagarás por esto, perra".
Ve o günbatımını izlemek için göl evine giriyor olacak.
Y él entrará en su casa del lago para observar el atardecer.
Daha önce beyaz çocukların kaderini tayin edebileceğim bir konumda bulunmamıştım.
Nunca antes me habían pedido que decidiera la suerte de niños blancos.
" Duymadın mı?
" ¿ No te enteraste?
Şaşırdınız mı?
¿ Se sorprendieron?
Kentucky Fried Chicken'a gitsem ve herhangi bir sebepten ötürü tezgâhın arkasındaki herkesin başında Ku Klux Klan kukuletası olsa bu çağda ne yaparım sizce?
Si fuera a Kentucky Fried Chicken y, por algún motivo, todos los empleados tuvieran puesta la capucha del Ku Klux Klan, ¿ qué creen que haría hoy por hoy?
Karım hamileyken bile, bir jinekoloğa gidiyorduk. Koltukta bacaklarını açtırıyordu.
Cuando mi mujer estaba embarazada e íbamos al ginecólogo le colocaba las piernas así en el estribo.
Darbe alınca bacaklarımın kontrolünü kaybettim.
Al golpearme, perdí el control de las piernas.
Çünkü bir kızla jakuziye girsem ve jakuzideyken amcığının sulu sulu olduğunu fark etsem... muhtemelen jakuziden çıkardım.
Si estuviera con una chica en un jaccuzi y me diera cuenta de que tiene la concha jugosa, mientras estamos allí adentro, probablemente saldría del jacuzzi.
İnanın diye bir tane daha yapacağım. Pekâlâ.
Les diré uno más para que me crean.
Hazır mısınız?
¿ Están listos?
Geçenlerde internette gey blogcuların saldırısına uğradım ve duygularım incindi.
Hace poco, unos blogueros gais me atacaron. Hirieron mis sentimientos.
Bu hususta yanınızdayım.
En ese sentido, soy su aliado.
" N'aber adamım?
" Hola. ¿ Cómo estás?
Bilet ayarlar mısın? " dedi.
¿ Podrías darme entradas? ".
"Tabii ayarlarım lan. Nasılsın?" dedim.
"Claro que sí. ¿ Cómo estás?".
Midem bulandı, saate baktım ve karımın on dakikaya evde olacağını fark edince panik yaptım.
Estaba asqueado. Miré el reloj. Vi que mi mujer llegaría en diez minutos y entré en pánico.
Onu kesinlikle yakalayacaklarını söylemediler ama işinin ehli birtakım kişilerin yakalayacağı imajını verdiler. Kafama çok takmadım yani.
No me aseguraron que lo atraparían, pero tenían el porte de personas seguras que sin duda lo atraparían, así que no me preocupé mucho.
Bence İspanyol paça giyen birini aramalısınız çünkü bu devirde kimin kaset gönderdiğini bilmiyorum amına koyayım! "
Busquen a un tipo con pantalones de campana, ¡ porque no sé quién mierda me envía videocasetes!
Kate anında öfkeleniyor. Ama Sarah takıldığımın farkında, o yüzden latife ediyor :
Kate se enfurece de inmediato, pero Sarah sabe que estoy bromeando y me sigue el juego :
Sarah Jr.'ın yüzüne yumruk attın mı? "
¿ Golpeaste a Sarah Jr. en la cara? ".
" Tanrım. Neden? Niye yaptın ki bunu?
" Dios mío. ¿ Por qué la golpeaste?
Ama aslında kasetten ötürü kızdığını, şimdi de sandviçi ısırdım diye beni cezalandırdığını biliyordum.
Pero sabía que en realidad estaba enojada por el video, así que me iba a castigar por morder un puto sándwich.
Gece geç vakitti, odaya girdiğimde karım da pijamasını giyiyordu.
Era muy tarde. Entré en la habitación mientras ella se cambiaba.
Hatta bazen karımın iyiliği için yapıyorum.
De hecho, a veces lo hago por ella.
Dr. Krilov, bir arkadaşın arkadaşıyım.
Dr. Krilov, soy una amiga de un amigo.
Bu yüzden dava dosyalarını çekip baş dedektiflerin kim olduğuna bakacağım.
Por eso es que voy a sacar los expedientes para ver quiénes eran los detectives a cargo.
- Hiçbir fikri yoktu, ama tarihleri ve yeri inceledim ve sanırım senin üzerinde çalıştığın bir davayla alakalı olabilir... Reven Wright'ın ortadan kaybolmasıyla alakalı.
- No tenía ni idea, pero viendo las fechas y la ubicación creo que puede estar relacionado con una investigación en la que trabajaba... la desaparición de Reven Wright.
Sonuçta hepimiz alışkanlıklarımızın kurbanıyız.
Al final, todos somos criaturas de hábitos.
Ajan Keen, sanırım uğraştığımız son hafıza uzmanının hatırlanması hoş bir şey değil derken hepimiz için konuşmalıyım.
Agente Keen, creo que hablo por todos cuando digo que mi recuerdo de la última especialista en memoria con la que tratamos no fue placentero.
Bir kargo konyeynerini avucunda saklayamazsın. Sanırım bu sefer gerçekten bir emir gerekecek.
A menos que puedas apropiarte de un contenedor, creo que esta vez sí necesitarás una orden.
Arkadaşım ve ben yolcularınızın para ve mücevherlerini soyarken sana bu treni zorla durdurtmaya çalışmaktan bahsediyorum.
Hablo de obligarlo a detener este tren mientras mi socio y yo le robamos a sus pasajeros su dinero y joyas.
Şimdiye dek tanımlanmış olanların bir listesine ihtiyacım var.
Necesito una lista de los que han identificado hasta ahora.
Gün yüzüne çıkardığım cesetlerin seni mahvedebileceğini, her birinin bir hikaye anlatacağını söylemiştim.
Te dije que los cuerpos que desenterré te destruirían, que cada uno contaría una historia.
Nikolaus, nasılsın, arkadaşım?
Nikolaus, ¿ cómo estás, amigo mío?
Sen FBI'dansın. O iğneyi enjekte edeceğine gerçekten inandığımı mı düşünüyorsun?
Eres del FBI. ¿ Crees que de verdad voy a creer que me vas a inyectar con esa aguja?
O da Cabal'ın bir parçası mı?
¿ Es parte de la Cábala también?
Oh, sanırım yapacaksın. Derhal!
Creo que lo hará. ¡ Ahora!
Ağlayıp harap olacaksın ve hadi savaş köpeklerini salalım Raymond?
¿ Vas a gritar "¡ Devastación!" y soltar a los perros de la guerra, Raymond?
Oldukça adil, ama sen yaptın ve bunun için minnettarım.
Me parece bien, pero lo hiciste, y por eso estoy agradecida.
Ama hatırlasaydım işinde pek iyi olmazdın.
Pero no sería muy bueno en su trabajo si lo recordara.
Bunun senin için zor bir ayrım olacağını düşünürdüm.
Creería que esa sería una distinción difícil de hacer para ti.
Bana bir konuşma yapmak için burada mısın?
¿ Estás aquí para darme una charla?
Octavia kom Skaikru, ileri doğru adım atın.
Octavia kom Skaikru, un paso adelante.
Ben Luna kom Flokru'yım Ve ben klanımın sonuyum.
Soy Luna kom Flokru, y soy la última de mi clan.
Halkımızın bir kan sporunda oynadığı kaderi tehlikeye atmak mı?
¿ arriesgando el destino de nuestra gente en un deporte sangriento?
Bu kanla ilgili, kader uygun görürse Bugün kanımın döktüğü Ve bütün umutlarım halkım için kayboldu,
Es sobre sangre, y si el destino considera que mi sangre se derrame hoy aquí y que se pierda toda esperanza para mi pueblo, entonces no me importa una mierda quién termine dentro de ese búnker o si alguien lo consigue.
İnsanlığın hayatta kalmasını istiyorum Benim halkım olmasa bile.
Yo quiero que la humanidad sobreviva, incluso si no es mi gente.
Octavia'yı ve halkımızın hepsini idam ederler.
Ejecutarán a Octavia, y dejarán morir
İzci olmadığım için şanslısın.
Tienes suerte de que no fuera del consejo.
Luna'ya leyla bir avantaj vermene izin vermeyeceğim, Ve klanımızı bir daha utanmazsın.
No permitiré que tu deshonra le dé a Luna ventaja, y nunca más volverás a avergonzar a nuestro clan.