English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ N ] / Navaja

Navaja traduction Espagnol

1,877 traduction parallèle
Hani Gibbs'e göre dokuzuncu kural "Daima bıçak taşı." ydı?
Pensé que Gibbs había dicho que nueve era siempre lleve una navaja.
O bir soyguncu!
Es una navaja!
Üstinde bir bıçak var. İşe yarar.
Que tiene una navaja.
Özür dilerim, aranızda usturası olan var mı?
Disculpen. ¿ Alguien tiene una navaja?
- Çakın var mı?
- ¿ Tienes una navaja?
Ben "Occam'ın Usturası" na inanırım.
Creo en la navaja de Occam.
Occam'ın Usturası.
La navaja de Occam.
Jo, bıçağın var mı?
Jo, ¿ tienes una navaja?
- Hayatımı senin yüzünden harcadım.
- Edwin, baja la navaja.
Bıçağı aldım. İyi miyiz? ...
- Tengo la navaja, ¿ están bien?
Bıçağı aldım.
Tengo la navaja.
Bıçağı aldım Edwin.
Tengo la navaja, Edwin.
Bıçak Owen'ın elindeydi.
Owen tiene la navaja.
Bana bir sustalı yap.
Hazme una navaja.
Bıçak gibi sustalı mı?
¿ Una navaja? ¿ Como un cuchillo?
Sustalı olsun.
Una navaja será.
Farklı tarz sustalılara aşinalığım vardı. Sivriltilmiş diş fırçası, ustura tarak... Bir şekilde iç çamaşırından yapılmış olan, sıkı-beyaz-güçlü-dövüşçü vardı hatta sabundan bile yapılmış olanı vardı.
Estaba familiarizado con los diferentes tipos estaba el cepillo de dientes afilado, el peine-navaja el "Apretado-blanquito - poderoso-peleador" hecho, de algún modo, con ropa interior hasta había uno hecho con jabón.
Katil çakı kullanmış.
EL asesino uso una navaja.
Ama Malik'in neden bıçak taşıdığını açıklamıyor ki bu.
Lo que no explica por qué Malik trajo una navaja.
- Ne bıçağı?
Qué navaja?
- Bıçağı taşıyanın delikanlı olduğunu ne biliyoruz?
Cómo sabemos que fue el chico quien trajo la navaja?
- Montunun cebinde bıçağın kestiği bir sökük bulduk.
Encontramos una raja en el bolsillo de de la chaqueta donde la navaja traspasó.
Sen civar hastaneleri yokla. Bacağında bıçak yarasıyla gelen var mı, bakıver. Bu işi toparlamaya bakın.
Ustedes revisen en los hospitales de la zona, a ver si apareció alguien con una herida de navaja en la pierna e intenten mantener esto de forma discreta.
Ve bıçaktaki kandan katilin DNA'sı çıkarsa eğer, haberim olsun lütfen.
Y, um, si el ADN del asesino aparece en esa navaja, también me gustaría, por favor. Si, señora.
O yüzden mi cebinde mutfak bıçağıyla geziyordu?
Es por eso que llevaba una navaja en su bolsillo?
Bana adamın yarasına tedavi uygulandığını, katküt dikiş atıldığını ve saldırı gecesi hastanelere bıçakla yaralanma olayı hiç gelmediğini söyledin.
Dijiste que su herida había sido trata con puntadas disolubles, pero no se reportaron heridas de navaja en ningún hospital la noche que fue atacado.
Eğer içlerinden bir kaç düzine cam parçası çıkarmamış olsaydım, Birileri onun üzerinde jiletle gezmiş derdim.
Si no fuese por las docenas de fragmentos de vidrio que le retiré diría que alguien se ensañó en ella usando una navaja recta.
Ockham Bıçağını duydun mu?
¿ Alguna vez oíste hablar de la Navaja de Ockham, Meryl?
90 yaşında bir kadın bakım yaparken keskin bir jilet kullanmamalı deyip konuyu kapatalım.
Bueno, digamos que una mujer de noventa y tantos no debe usar una navaja al arreglarse, y dejémoslo ahí.
Uzaklaştırın onu benden!
¡ Aléjate de mi! Creo que tiene una navaja.
Tavuk gibi korkudan titremeye başlayana kadar uğraşmam gerekecek.
Esto tendrá que servir hasta que haga una navaja con un hueso de pollo.
Dükkan sahibi arkasına dayanmış...
El propietario de un negocio siente que le ponen una navaja en la espalda.
Bunun içinde razor blade var!
¡ Esto tiene una navaja de afeitar!
Çivi mi demek istedin, hani hapishanelerde kullanılanlardan?
Quieres decir como una navaja. ¿ Cómo esas que se usan en la cárcel?
Evet, evet! Çivi gibi.
Sí, sí, sí... como una navaja.
Paslı, eski bir çivi gibi.
Como una vieja y oxidada navaja.
Buna "Occam'ın Usturası" denir.
¡ Se lo llama "La navaja de Ockham"!
Bobby, o biçak nasil bir biçak seytan oldurebilir?
Bobby, ese cuchillo - ¿ Qué clase de navaja puede matar a un demonio?
Geri çekil.
¡ Whoa, whoa! ¡ Hacía atrás! Tengo una navaja.
En iyisi yarın olsun.
Mejor mañana. # Hola niñitos, juguetitos, # dónde están sus sueños gateando las paredes # cayendo por sus caras navaja afilada, navaja limpia # sienten el arma en su espalda
Ockham'ın Usturası. Şartlar eşit olduğunda,... en basit çözüm, en iyisi olma eğilimindedir.
La Navaja de Occam : "Ante un conjunto de hechos similares, la solución más simple tiende a ser la correcta".
Nasıl oldu bu? " derken usturayı örgülerine saklarlar.
¿ Cómo pasó? " - Mientras ocultan una navaja.
Occam'ın Usturası'nı hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas la navaja de Occam?
Konuşmayı bıçağımın yapmasına izin vereceğim.
Dejaré que hable mi navaja.
Atların ayaklarının doğal şekliyle... uyumlu olması için kavis verilmiş.
- Una navaja de cascos. Son curvas, adecuadas para la forma natural del casco del caballo.
Şimdi, kantalupu çekmek için... bir plan yapmalıyız. Çünkü büyük ihtimal bıçağın geldiğini görmüştü.
Ahora, deberíamos planear cómo alejar el cantaloupe porque lo más probable es que haya visto que la navaja -
Toynak bıçağı arıyor olacağız.
Buscamos una navaja de cascos.
Cırt, cırt, cırt.
Navaja.
Bıçağı var!
Tiene una navaja.
- Yani çocuk yaklaşık bir buçuk kilometre yürümüş. Gecenin karanlığında. Issız bir yere.
Así que el chico caminó casi una milla en plena noche en medio de la nada, y se trajo una navaja para una tiroteo.
Occam'ın usturası.
La navaja de Ockham.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]