Neşe traduction Espagnol
1,657 traduction parallèle
Hepimize sunduğu neşe ve umuda bakın.
Miren toda la alegría y la esperanza que él nos ha traído a todos.
- Haydi, günüme neşe kat Yahudi.
- Vamos, alégrame el día, judío.
Neşe!
¡ Alegría!
"Hayat neşe içinde dans ediyor."
La vida baila de alegría...
Ve aşk bahçesine geri döndüm. Siyah cüppeli rahipler bahçede dolaşıyor ve yabangüllerini buduyor, neşe ve mutluluğumu biçiyorlar.
"Entonces me dirigí hacia el jardín del amor y sacerdotes con negras túnicas estaban caminando sus rondas y uniendo con brezos, mis placeres y deseos." William Blake.
Hayatımıza gözyaşı ve neşe karıştı. "
La vida ha estado llena de lágrimas y alegrías.
"Fakat neşe dolu birisiydi..."
"Él estaba alegre..."
Maske olmadan, mutluluk, öfke, keder ve neşe sadece onun yüzüne yazılmış olan şeylerdir.
Sin una máscara la felicidad, la rabia, la alegría y el dolor se verían claramente en el rostro.
Birazcık neşe.
Un poco de diversión
Buraya biraz neşe yaymaya geldim.
Vengo aquí a repartir un poco de alegría.
Bütün neşe kaynağının bu olmasına gerek yok. Peki, sınavlarını yeniden almayı düşünüyor... - Başlama sakın.
No es necesaria la cosa gay... piensas que volverás a rendir tus exámenes o... no empieces.
- Güzellik, neşe, keder, öfke.
Belleza, alegría, pena, cólera.
Bizi izleyenlerin üzerimize işemişçesine, neşe içindeki namesini şakıyalım.
Cantaba aquella rima con "glee" espiándome cuando yo orinaba.
Neşe ve sevgi ile?
¿ Con tanta felicidad?
Neşe, üzüntüye göre daha nadir daha tehlikeli ve daha güzeldir.
La alegría es más escasa, más difícil y más bella que la tristeza.
Komünüstlerin gurur ve neşe kaynağı. O güzel dudaklar daha iyi şeylere layık.
Esa preciosa boquita, tendría que tener otros usos, ¿ lo sabes?
- Bu, olaya biraz neşe katar.
Bueno, la vida debe continuar.
Tanrı neşe saçan insanları sever.
Dios ama al dador alegre.
Ama benim içim neşe dolu... onun başarısı nedeniyle benim sevincim, kredi birisine gider..
que el reflejo de mi sincera alegría. La persona responsable de su éxito... y mis alegrías, es una joven... que nos visita por primera vez.
Ve hayatımda şimdilik neşe ve mutluluk yoksa bunlara odaklanmadığım içindir.
Y la razón por la que mi vida. Por ejemplo... carece de alegria. Felicidad y realización... es porque mi centro en la vida carece de esas mismas cosas exactamente.
O değerli dalların arasındaki sevimli ağaç evde, çocuklar neşe içinde oynuyor, öyle mi?
¿ Es una casita encantadora en el árbol en las preciosas ramas para que los niñitos de mierda jueguen en gozosa alegría?
Şu güler yüzün etraftaki çocuklara neşe saçardı.
Esa sonrisa en tu cara podría alegrar a niños de millas alrededor.
Hep böyle etrafa neşe saçarsın, öyle mi?
Eres todo un amor, ¿ no? ¿ Vamos?
Doğrusunu istersen benim en büyük neşe kaynağım odur.
La verdad es que me da muy buenos momentos.
Neşe, ilgi ve pizzalar.
Toda esa diversión y relajamiento.
Birden için neşe doldu da.
Me embargó la dicha.
Görüyorsun ki özgürlük kalplerimizi neşe içinde attırıyor
La libertad que ves tiene nuestros corazones cantando de alegría
O yakınlarında olan herkese... neşe, sevgi ve kahkaha getirirdi, her geçen gün onu daha çok özlüyorum.
Ella llevó disfrute, amor y alegría a todo aquel cercano a ella, y yo la extraño más con cada día que pasa.
- Ve neşe içinde viklemedin.
Y no chillaste de alegría.
Gerçek şu ki etrafta ihtiyaçtan fazla iyilik var, ihtiyaçtan fazla yaratıcı düşünce var, ihtiyaçtan fazla güç var, ihtiyaçtan fazla sevgi var, ihtiyaçtan fazla neşe var... tüm bunlar, kendi sonsuz doğasının farkında olan bir akıldan ortaya çıkar.
Pero la verdad es que, hay mas que suficientes bienes por ahí. Hay más que suficientes ideas creativas, hay más que suficiente energía, hay más que suficiente amor, hay más que suficiente alegría. Todo esto empieza a llegar através de una mente que está consciente de su propia naturaleza infinita.
Sevgi, mutluluk, özgürlük, neşe, kahkaha hissedilmesi gereken bunlar...
Alegría, Amor, Libertad, Felicidad, Risa. Eso es lo que es.
Bahşişini verdim ve neşe içinde geri yolladım.
Le di su propina y lo puse en su alegre camino.
Benim küçük neşe kaynağım.
Mi pequeño rayo de sol.
Beni yanlış anlama ama bir kere yuttun mu ve su akciğerlerine gelmeye başladığı anda çok belirgin bir mutluluk ve neşe oluyormuş.
No me tomes a mal, pero cuando te rindes... el agua te entra en los pulmones.
- Hayır, bak bu neşe dolu bir kültür.
- No es una cultura deliciosa, encantadora.
Benim o kadar az neşe kaynağım var ki.
Tengo tan poca.
Ve gözümüzü açtığımızda, neşe ve coşku saçacağız.
Y ahora abrimos los ojos, - Sintamos como irradia en nosotros la alegría de vivir y nos llena de fuerzas.
Bilmiyorum, belki de sebebi bana şarkınla "neşe ve mutluluk" dilediğin içindir.
A lo mejor es porque me deseaste alegría y felicidad.
Övünme ve neşe kaynağım.
Es mi orgullo.
"Neşe yok olacak mı?"
"¿ Destruir la alegria?"
Yüzlerindeki ifadeyi asla unutmayacağım neşe ve rahatlama.
Nunca olvidaré las miradas que tenían de alegría y alivio.
Etrafa neşe saçıyor.
- Es el eterno optimista.
Her zaman etrafa neşe saçıyorsun Frank.
- Eres un eterno rayo de sol, Frank.
Günaydın, neşe kaynağım.
Buenos días, majo.
Aslında, son günlerinde canlılık ve neşe doluydu.
Vivaz, alegre y muy positiva hasta el final.
Sonu gelmeyen bir neşe...
Juguetee y ya no pare!
Sevgi, neşe, mutluluk, bağışlama, erimiş peynir, altılı bir bira, bu elbise. - Çok iyi, teşekkürler.
Todas las cosas buenas... amor, alegría, felicidad, perdón, queso derretido, un cinturón de seguridad ajustable a seis posiciones, ese vestido...
Çok "neşe-lendi"!
Andy
Gidip biraz nese yayalim.
Bien, vamos a difundir alegría.
Günaydın, neşe kaynağım.
Buenos dias, bella durmiente No es eso.
O neşe dolu biri.
Es muy graciosa.