English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ N ] / Nieves

Nieves traduction Espagnol

761 traduction parallèle
Tundranın sonsuz kar bankaları...
a través de las nieves de la tundra
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler
BLANCA NIEVES Y LOS SIETE ENANOS
Evvel zaman içinde Kalbur saman içinde Pamuk Prenses adında tatlı küçük bir prenses yaşarmış.
Érase una vez en que existió una adorable princesita llamada Blanca Nieves.
Kibirli ve kötü olan üvey annesi Kraliçe, Pamuk Prensesin güzelliğinin, kendi güzelliğini geçeceğinden korkar. Ve onu paçavralar içinde hizmetçi olarak çalışmaya zorlar.
Su vanidosa y malvada madrastra, la reina, temía que algún día la belleza de Blanca Nieves sobrepasara la suya.
Pamuk Prenses!
¡ Blanca Nieves!
Ben Pamuk Prenses'im.
Soy Blanca Nieves.
- Pamuk?
- ¿ Blanca Nieves?
Yedi mücevherli tepenin üstünde, yedinci şelalenin ötesinde, Yedi Cücelerin kulübesinde, yaşar Pamuk Prenses, güzeller güzelidir hala.
Sobre las siete montañas, tras las séptima cascada, en el bosque de los Siete Enanos, está Blanca Nieves, la más hermosa de todas.
Pamuk Prenses'in ölüsü ormanda yatmakta.
Blanca Nieves está muerta en lo profundo del bosque.
Ülkenin en güzeli Pamuk Prenses, yaşıyor hala.
Blanca Nieves todavía vive, la más hermosa en la tierra.
Şimdi, kırmızıya dön Pamuk Prenses'i ayartmak için.
Ahora, se torna roja Para tentar a Blanca Nieves.
Pamuk Prenses için.
Es para Blanca Nieves.
Belkide yaşlı Kraliçe Pamuk Prensesi ele geçirmiştir.
Tal vez la vieja reina atrapó a Blanca Nieves.
- Pamuk Prenses!
- ¡ Blanca Nieves!
Smith ve Jones, ben de pamuk prensesim.
Smith y Jones, y yo soy Blanca Nieves.
Bu hesaplar çok basit, Johnny... Araziye tohumu atıyorsun yağmur ve güneş tohumu büyütüyor. Kar yağdığı zaman yakmak için odun, elbette bir de iyi komşular, dürüst, vefalı, temiz, sağduyulu, basit insanlar.
Las cosas simples son las que cuentan, Johnny... algunas semillas para la buena tierra, la lluvia y el sol para hacerlas crecer, leña para el fuego cuando llegan las nieves, una noche como ésta, algunos buenos vecinos, por supuesto... simplemente gente con sentido común, decente, leal, y honesta.
Kar yağmaya başladığında soğuktan ölürsün.
Morirás de frío cuando lleguen las nieves.
İnsanlar buna "karın uçması" diyor.
La gente lo llama el manantial de las nieves.
Suları, Himalayalar'ın sonsuz karlarından gelirdi... ve Bengal Körfezi'ne boşalırdı.
Sus aguas nacían de las nieves eternas del Himalaya... y se vaciaban en la Bahía de Bengala.
İyi şanslar size, umarım kar gelmeden önce geçersiniz.
Buena suerte y espero que lleguéis antes de las nieves.
Kar yağmadan gitmen gerekiyor.
Te irás antes de que se derritan las nieves.
Tam kapsamlı araştırma yapmadan önce erken bir görüş olduğunu düşünmekle birlikte "kar adamın ayak izi" olduğu iddia edilen Himalaya'lardaki keşiften haberdarız.
Supongo que mi opinión es un tanto prematura antes de realizar una investigación a fondo, pero estamos conscientes del descubrimiento en los Himalayas de las supuestas "huellas del Hombre de las Nieves".
Joe Sam'in ilk karla nasıl kendine geldiğini biliyorsun.
Sabes como se pone Joe Sam con las primeras nieves.
İlk karla her zaman olur.
Siempre le ocurre con las primeras nieves.
İlk karla her zaman olduğunu söylüyor.
Afirma que llega con las primeras nieves.
Sadece Arthur özledi, kar bu sene erken geliyor.
Solo que Arthur no las ha hecho este año porque las nieves se adelantaron.
Bu olay ilk kar yağmasında oldu.
Todo ocurrió durante las primeras nieves.
Pinti herif itfaiye ya da kar temizleme makinası için kasabaya 1 dolar bile harcamaz.
Ese tacaño no invierte ni un dolar en un camión de bomberos... ¿ Y qué hay de un quita-nieves?
"Mayıs ayı piyasada kar temizleme makinasının en ucuz olduğu zaman." Bu kasabanın insanları kalkıp da...
"El mes de Mayo... " es el quita-nieves más barato. " A menos que la gente de este pueblo...
"... sürekli akan kar ırmağında temizlendi. "
"... y purificada en el arroyo de las nieves perpetuas
Donmuş bal kavanozum.
Mi princesa de las nieves.
- Ben buyum, iğrenç kardanadam.
- El abominable hombre de las nieves.
Her zaman kuzeyden gelirler. Soğuk bastırmadan önce. Hep aynı yerde toplanırlar.
Siempre venían del norte antes que las nieves, siempre al mismo terreno.
Aslanpençesi
Flor de las nieves
- Aslanpençesi
- Flor de las nieves
- Derin kar altında. - Çıkar ağzındaki baklayı.
- En nieves profundas...
Seni iğrenç ihtiyar kar adamı Güney Kutbunda olduğunu sanıyordum.
Abominable hombre de las nieves creí que estarías en el Polo Sur.
Sonra kar yağdı.
Y llegaron las nieves.
"Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler"
"Blanca Nieves y los siete enanos"
Pawneeler çaldı.
Hace cinco nieves.
Hindistan cephesinde sorun çıkar, üyeler Himalaya'da görülürler, korkunç kar adamını aramak bahanesiyle.
Cuando hay tensión en la India, tus miembros aparecen en los Himalayas... supuestamente buscando al Hombre de las Nieves.
Ama şimdilik olmaz, kar düşene dek olmaz. Neden ki?
- Pero aún no, hasta las nieves no.
Kar düştü, Erica.
Las nieves han llegado.
Hayatta kalmak için. İlk kar düştükten sonra neden O'nu ve adamlarını öldürmedim?
¿ Por qué no le matamos tras las primeras nieves?
Bana bak Pamuk Prenses seninle eninde sonunda hesaplaşacağız.
Escucha Blanca Nieves... tu y yo nos encontraremos, tarde o tempranos.
Herif Finlandiya cephesi karlarında donuyorken karısı alay baytarıyla işi pişiriyormuş.
Cuando él, como se dice, se atrincheraba en las nieves, su esposa estuvo de juerga con el veterinario del regimiento.
Parayı verir vermez kışın son karları çatının üstüne inip çökertti.
Nada más pagarlo, cayeron las primeras nieves y, de buenas a primeras, se hundió el techo.
İlk kar o gün düştü.
Las primeras nieves cayeron ese mismo día.
Karlar bu ülkeyi kapladığından beri at üstündeyiz.
Cabalgamos desde que las nieves invernales cubrian estas tierras.
"Buzlar çözülmeye başlar, peşi sıra baharın..."
"Han huido las nieves y ya vuelve el verdor a los campos..."
"Kilimanjaro'nun Karları".
Sí, las nieves del Kilimanjaro.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]