Nt traduction Espagnol
47,107 traduction parallèle
Sana ayrıntılı bir mesaj bıraktım.
Te dejé un mensaje muy detallado.
Alıntıyı inceleyip anlamı üzerinde düşünün.
Analicen la cita. Piensen en su significado.
O çocuklar yeterince sıkıntı çekti.
Esos chicos han pasado por muchas cosas.
Bazı sıkıntılarını aşmaya çalışıyor.
Solo está resolviendo unos problemas.
Kabul edelim ki epey sağlam sıkıntıların var sonuçta.
Digo, afrontémoslo... tienes algunas quejas bastantes legítimas.
Yerdeki ekipman kalıntılarının arasında gördüğüm üzere faal bir izabe fırınına sahipsiniz. - Ee?
Vi eso entre el equipo heredado en el suelo que posee una fundidora operativa.
- Maggie'nin bir sıkıntısı var.
Maggie tiene problemas. ¿ Qué?
Bir anının ayrıntılarını değiştiremezsin.
No puedes alterar los detalles de un recuerdo.
Alıntı modu bitti.
Fin modo de cita.
Alıntı modu. Hoşuma gitti.
"Modo de cita." Me gusta.
Anne, babamı ziyarete gitsem sıkıntı olur mu?
Mamá, estaría bien si fuera a visitar a papá.
Oldukça ayrıntılı bir tahmin.
Esa es una... muy específica suposición.
Bir sıkıntı çıkarsa numarayı aramamızı söylemişlerdi, biz de aradık.
Dijeron que si alguna vez había un problema debíamos llamar a ese número, y lo hicimos.
Bir sürü sıkıntı var işte.
Bueno, es muy complicado.
Wyoming Senatörü Y. Woodrow Huffman... görevli kişi, bir hafta önce gelen kasıntı bağış toplayıcı.
El senador de Wyoming, Y. Woodrow Huffman, el actual, tuvo un acto para recaudar fondos hace una semana.
Kalıntılar var sadece!
¡ Ruinas!
Bir adamın çekmecesine kadınsı hijyen ürünleri koymak bir şey. Ama şimdi... Aziz bir dostun kalıntılarıyla alay etmek.
Es decir, productos usados de higiene femenina en el cajón del escritorio de alguien es una cosa, pero ahora, mofarse de los restos de un ser querido.
Ve sizi temin ederim ki aklımıza işinize yarayacak, aydınlatıcı bulabileceğiniz herhangi bir ayrıntı gelirse, o zaman da gelip bunları size açacağımızdan emin olalım, tamam mı?
Y les aseguro que si se nos ocurre cualquier detalle provechoso que pudiera encontrar iluminador, nos aseguraremos entonces de ponerlo en su conocimiento, ¿ de acuerdo?
Bunun onun için aydınlatıcı olduğuna eminim, ama ince ayrıntılar olmadan.
Que estoy segura ha sido iluminador para ella, pero sin la adecuada sutilidad.
Sıkıntılı, ama iyiydi.
Atormentado, pero, bueno, tenía buenas intenciones.
Ağaçların arasında çalıntı bir motosiklet var.
Tenemos una moto robada entre los árboles.
Sıkıntılı bir boşanma süreci, sevdiğin birinin, sevgili bir iş ortağının ölümü.
Un divorcio complicado, la muerte de un ser querido o de un querido compañero de negocios.
Belki patlayıcı kalıntıları için ellerinize bakarlar. - Ne?
Puede que le hagan un frotis de las manos buscando residuos de explosivos.
- Kalıntı.
- ¿ Qué? - Residuos.
O eski alıntı neydi...
¿ Cómo es esa vieja cita...?
Muhtemelen birazcık yardım ve yataklık ve elbette çalıntı parayı teslim alma.
Bueno, aparte de quizás un poco de ayuda y complicidad, y, por supuesto, recibir dinero robado.
Belki MKCD çalıntı gemileri için posta siparişi yapar.
Quizá el ERCM hace pedidos por correo para sus naves robadas.
Bu tankları aceleyle bir araya koyduk. İtici ateşlendiğinde biraz sarsıntılı olacak.
Armamos estas cafeteras a las apuradas, se moverán un poco cuando enciendan los propulsores.
Bundan daha sarsıntılı mı?
¿ Más movido que esto?
Çalıntı kahramanlık açısı da olabilir.
O podría ser el punto de vista de la falta de valor.
Bu kızda şimdiye dek gördüğüm ilk şans kırıntısı.
El primer poco de suerte que tuvo esta chica.
Biraz sızıntı olabilir.
Aún puede tener una fuga.
Sızıntı çok az.
Sin embargo, emana un poco.
Sanırım ayrıntıIı yapıImış bir mekanizmaydı.
Realizaba una estrategia de afrontamiento.
Kalıntılar arazimde bulunmuştu.
Habían encontrado restos mortales en mi propiedad.
Beş çocuğun kalıntıları.
Los restos mortales de cinco niños.
Bu Machiavelli'den alıntı.
Lo dijo Maquiavelo.
Ama bütün bunlar doğruysa Mikey için her şeyi yapabilirsem para ve başarısızlıkla ilgili aptal takıntılarımı unuturdum ve onu görmeye giderdim.
Pero si todo eso es verdad si haría cualquier cosa por Mikey, entonces olvidaría mis tontas excusas sobre dinero y fracaso e iría a verlo.
Sızıntıyı bulduğumda arkasındakilerin izini sürebilirim.
Una vez identifique la filtración, puedo rastrear a quien esté detrás de esto.
Andy sızıntıyı bulacak mısın, bulamayacak mısın?
Andy, ¿ podrás encontrar la filtración o no?
Sızıntıyı bulabilmemiz için bir şey yapmayıp bize zaman ver.
Antes de hacer nada, danos tiempo para ver si podemos encontrar la filtración.
Sızıntıyı bulmak için Mullins'in yetkisiyle yürüttüğümüz altprogram taraması.
La búsqueda que realizábamos, usando la anulación para encontrar la filtración.
Sızıntının sen olmadığını anlayınca içi rahatladı.
Una vez que ha confirmado que tú no eres la filtración, ha quedado aliviada.
Sızıntının Nilaa Mizrani olduğunu biliyoruz.
Nilaa Mizrani... Sabemos que está pasando información.
Sıkıntı yok. Her şey yolunda.
Todo va bien.
Karanlıkta sıkıntı içinde düşünecek. Hayatının anlamını arayacak. Ve bulamayacaksın.
Y la búsqueda en la oscuridad de alguna prueba que te importe sin encontrar ninguna, sabrás entonces... que la regalaste... en este momento... en esta isla.
Ve babamla ikiniz, alıntı modu :
Y estoy sacando mejores notas que cuando tú y papá estaban
Sıkıntınız nedir?
Entonces, ¿ qué pasó?
Bu kitabından bir alıntı mı?
¿ Eso es de tu libro?
Bir süre önce onun para sıkıntısı yaşadığını söylememiş miydin?
¿ No dijiste que hace poco tuvo problemas económicos?
Sızıntı o değilmiş.
No es la filtración.