Palo traduction Espagnol
4,436 traduction parallèle
Kıça sopa adamların için çok iyi bir ürün olur.
Un palo en el trasero sería... un muy buen producto para ustedes.
O tip bir insan değil o. Huysuz Sellers'dan bahsediyoruz burada.
Sí, bueno, él era todo palo y ninguna zanahoria... ese era Salobre Sellers.
Babasının oğlu.
De tal palo, tal astilla.
Senin şu kıçındaki cadı süpürgesini çıkarmamız gerek bebeğim.
Vamos a tener que trabajar para sacarte ese palo del culo, cariño.
Armut dibine düşermiş.
De tal palo tal astilla.
Ohh, çok üzücü. Şüphesiz beklediği şey bu değildi.
Qué palo, claramente no era la respuesta que esperaba.
Hımm. Anlayabiliyor musunuz? Bu benim -
Y eso es realmente un palo para mi corazón.
- Bir erkek ona hiç yaklaşmayacağı için.
- Sólo porque un hombre no la tocaría ni con un palo.
- Numara çubuğun üzerinde.
- El número está en el palo.
Kendisi, Palo Alto'da çalışan Çinli-Amerikalı bir avukat.
Es un abogado chino-americano en Palo Al...
İlk kez benden ayrıldığında sanki kafasını bir taşa çarpmış gibiydi.
La primera vez que se fue, fue como si me hubiesen golpeado con un palo de golf en la cabeza.
Onu dövmek yerine bir neşter kullansaydın belki daha başarılı olurdun.
Tal vez hubieras tenido mejores resultados si en vez de usar un palo hubieras utilizado un bisturí.
Temizlik çubuğunu şişko göbeğimin içinde kaybettim.
Perdí mi palo de limpieza en la grasa de mi panza.
- Sert vur.
- Toma el palo.
- Kötü ağaç, çürük armut.
¿ De tal palo tal astilla?
Hap, kokain ve amfetamin kullanan güzel, genç ve şımarık bir Hollis Doyle tahayyül edin.
Palo podrido. Astilla podrida. Imagina a la joven y malcriada Hollis Doyle drogada con pastillas, cocaína y anfetaminas.
Onların hepsi kellenin uçurulmasını umursar. Ama ben?
Todo lo que les preocupa es tu cabeza en un palo. ¿ Pero yo?
Oğlu da babasına çekmiş.
De tal palo, tal astilla, también es un maldito escurridizo.
Seni geçen gün gördüm. Elinde o fırçalı şeyden vardı.
Te vi antes con el palo con pelos.
Ve ben. Babasının oğlu işte.
Y yo... de tal palo tal astilla.
Yani arıları çoğalt, Hillary Taggart her geçtiğinde kovanı, sopayla dürt de kadını ısırsınlar falan.
Quiero decir, cultivar abejas, alimentarlas, y después ¿ hurgar la colmena con un palo cada vez que Hillary Taggart corra por ahí?
Jason onu eğlence sopasıyla vurunca denize düşer.
Jasón le dispara con el palo divertido... - y se cae por borda.
Şişte domuz olur!
¡ Un cerdo en un palo!
Bunu yapan kişi boğma ipi kullanmış. Ucunda çubuk olan bir ip ve çevirerek sıkıştırılıyor.
Quien lo haya hecho usó un garrote, lo cual es un palo que pones a través de la cuerda y sólo tienes que mantener la tensión, y...
Evet, Margaret, çok kötü oldu bu.
Bueno, Margaret, eso... es un palo.
Konsey Üyesi, güzel sopaymış.
Consejero, buen palo.
Bir sopayla ya da boruyla kafasına vurulmuş gibi görünüyor.
Parece que la golpearon con un palo o un tubo.
Bekle bir dakika. Kanlı bir sopa mı gördün?
- Espere, ¿ vio un palo con sangre?
Üzerinde Anne'in kanının ve başkasına ait D.N.A. örneği olan bir sopa bulduk.
También encontramos un palo con la sangre de Anne y el ADN de alguien más.
Armut dibine düşermiş, değil mi?
De tal palo tal astilla, ¿ verdad?
Vade herkesi öldürüyor uykularında bile,
El palo llamado fecha tope golpea y mata a todos. Aun durmiendo, cada persona corre en alguna carrera.
... kellesini istiyorum.
... quiero su cabeza en un palo.
- Benim anladığım, bu bizim kanımızda olan bişey.
Bueno, como yo lo entiendo, de tal palo, tal astilla.
- Yani katil yanında....... bir metre çubuk getirdi,....... Siedel'in kafasına vurdu ve onu tekrar yanında mı götürdü?
Significa que el asesino trajo un palo de un metro golpeó a Siedel en la cabeza y se lo llevó al irse.
- Değnek mi? - Eğer değnek olsaydı dirseği olurdu.
- ¿ Es un palo?
Gördüğünüz üzere, buraya darbe aldı ve sonra burayı sarmaladı.
- Si el palo se doblara. Lo golpeó aquí y se enrolló aquí.
Lily'nin patronu tuhaf esnek bir çubuk ile bir şakağı parçalar mı?
¿ El jefe de Lily lleva un palo flexible que pueda destrozar la sien?
Kafeteryadaydık bir adamı çok fena dövüyorduk arkadan bir gardiyanın geldiğini gördüm. Georgie'nin kafasına bir çubuk geçirdi. Georgie'nin gözü çıktı.
Estábamos en la cafetería, dándole una golpiza a un sujeto, y vi a un guardia venir de atrás, y golpeó a Georgie en la cabeza con un palo, y su maldito ojo se salió.
- Çünkü çubuğu kimin tuttuğunu biliyorum.
Sé quién sostiene el palo. ¿ Cuál palo?
Neden çubuğa ihtiyacın olsun ki?
¿ Por qué necesitas un palo?
Mick, çubuk hakkındaki o küçük hikâye var ya?
Oye, Mick, ¿ tu pequeña historia sobre el palo?
- Çubuk benim elimde.
Yo soy el que sostiene el palo.
- Evet, elma şekeri çubuğu.
Sí. Palo de paleta.
Babası da kızı gibi.
¿ Acaso es de tal palo tal astilla?
Kafasındaki ve boynundaki yaralanmalar bir tahta parçası ya da sopayla dövüldüğünü gösteriyor.
Las laceraciones de su cabeza y cuello indican que le golpearon con un trozo de madera o algún tipo de palo.
Herkes eline bir olta kamışı ve biraz da yem alsın!
¡ Todo el mundo agarra un palo! ¡ Tienes algo de cebo!
Herkesin kamışı olsun.
Aseguraos todos de tener un palo.
Bir sopayla falan vurmuş veya aptalca bir şey yapmış olmalı.
Debió golpearlo con un palo o hacer algo estúpido.
Golfe geliyorsun. Sopayla beni yaralıyorsun!
Luego viene al club y me da con el palo.
Ben, Danny eline hokey sopasını aldığı günden beri o ve ben hokeyle yatıp kalkıyoruz.
Ben, Danny y yo hemos estado viviendo y respirando por el hockey desde que pudo sostener un palo.
- Bu çubuğa ihtiyacın var mı? - Teşekkürler.
- ¿ Necesitas el palo?