Panik traduction Espagnol
4,565 traduction parallèle
Ekiplerin panik halinde.
Sus partidos sienten pánico.
Kısa boylu olan silahını çıkardı ve panik yarattı. Biri sade, biri biberli.
Mientras su cómplice agarró 2 pizzas... una simple y una de peperoni.
- Duygusal bir panik gibi.
- Ese pánico voluptuoso.
Biraz panik bekliyordum.
Esperaba algo de pánico.
Önemli olan nefes almaktır arkadaşlar. Panik yapmamak.
La clave de respiración con compañero es no entrar en pánico.
Söylemek istediğim şeyi söylediğimde, panik yapma yeter.
ADEL : Simplemente no te asustes cuando yo digo lo que voy a decir.
Şehirdeyim. Panik yapmayın.
Estoy en la ciudad, ¿ bueno?
Büyük bir grup panik halinde ve milyonlarca kişi hayatlarına ışık tutulmasını istiyor ve bu hayatlara yardımcı olmalıyız ve bu karanlık dönemde onlara bir umut mesajı vermeliyiz.
Tenemos a una multitud en pánico y millones de vidas que buscan una dirección y debemos darle a esas vidas un mensaje de esperanza en estos tiempos oscuros.
Korku ve panik yüzünden... çok arkadaŞımızı kaybettik.
El miedo acabó con muchos de nosotros. El pánico.
Panik yok, panik yok, biraz iyimser olun yoldaşlar.
No. Sean optimistas, hermanos.
Sen sosyal uyumsuzluğun içinde açıkça derin bir homoseksüel panik yaşayan bir sosyopatsın.
Usted es un inadaptado social, psicopático que es claramente en medio de una profunda pánico homosexual.
Homoseksüel panik!
- Pánico homosexual!
Homoseksüel panik!
Pánico homosexual!
Oh, bu mu panik?
- Esa es una situación de pánico?
Bu mu panik?
Esta es una situación de pánico?
Panik dediğin budur!
Esta es una situación de pánico!
Panik haldeydi.
Luke estaba en pánico.
- Neden panik halde olduğunu söyledi mi?
¿ Dijo por qué estaba en pánico? - No.
- Panik içinde bir davranış.
Y un movimiento apresurado.
Biz sorunu halletmeye çalışırken panik içindeki 150 kişi, ailelerine bilgi gönderiyor.
Tienes 150 personas con pánico contactando a sus familias, mientras manejamos esto.
Panik yapma.
No te alarmes.
Panik odası.
Su habitación de pánico.
Evimde bu kadar boktan şey olsa ben de panik olurdum.
Me gustaría entrar en pánico, también, con toda esta mierda en mi casa.
Hadi panik odasına gidelim.
Ven a la habitación de pánico.
Panik odasındaki çember bu.
Este círculo está en el suelo de la habitación.
"Bir başkasını daha aldım Tom." "Ona panik yapmamasını söyle."
" Tomé a otra, Tom. Le dije que no entrara en pánico.
Ona panik yapmamasını söyledim John.
Le dije que no entrara en pánico, John.
Schuuster, malikanesinde ve panik odasında ikinci bir sunucu bulunduruyor.
Schuuster tiene un servidor secundario en el cuarto de pánico en su casa.
Panik atak geçiriyorsan dışarı çıkıp hava almalısın. - İyi olursun.
Si tienes un ataque de pánico, sal a tomar aire.
Geniş alanda panik istemeyiz.
No queremos un pánico generalizado.
Kesin olana kadar kimseyi panik etmek istemedim ama bu akşam evime saldırdı.
Yo no quiero alarmar cualquiera de que hasta que yo sabía a ciencia cierta, pero esta noche atacó a mi casa.
Kolay kolay panik yapmam... ama sizce de bir tuhaflık yok mu?
No entro en pánico fácilmente pero esto es extraño, ¿ no?
İstediğim son şey panik, anladın mı?
Lo último que quiero es causar un pánico, ¿ comprendes?
Panik yapma.
No entre en pánico.
Panik yaratmadan çıkıyoruz.
"Soft excil" adelante.
Ki bu da ışıkları söndürmek ve ayının yardımıyla fazlasıyla panik ve hasar yaratmaktı...
Que era apagar las luces y con la ayuda del Oso, crear tanto pánico y lesionados...
Ara sıra geçirdiği panik atakları ve ayakkabı sevmemesini saymazsak gayet iyi durumda olduğunu düşünüyorum.
Además del ataque de pánico ocasional... y, ya sabe, no le gustan los zapatos, creo que es muy funcional.
Belki de o benimle ilgilendi... Şimdi... mutlu olmak yerine, panik halindeydim.
Tal vez estaba interesada en mí ahora...
Panik yapma! Panik yapma!
¡ No se espante!
Sakın panik yapma.
- Escúchame Jason, no te asustes.
Eğer panik yaparsan, aşırı heyecanlanırsın.
Si entras en pánico, te quedarás sin aire.
Panik seziyorum.
Siento pánico. Siento pánico.
Binada onlarca panik düğmesi var.
Hay como una docena de botones de pánico en el edificio.
Eğer hata yaparsan onlardan birisi panik düğmesine basar sonra sirenler çalmaya başlar ve işimiz biter.
Jodes esto y uno de ellos, aprieta el botón de pánico Luego... se acabó.
Panik uçağın en tehlikeli düşmanıdır.
Actualmente, es la mayor amenaza en este plano.
Panik yapmadan hemen uçağı terk etmeliyiz.Acele edin.Gelin hadi.
Muy bien, salir del avión, ahora. Vamos, date prisa.
Panik yapmaya gerek yok.
No hay necesidad de pánico.
David bir keresinde spa merkezinde panik atak geçirdi. Hindistan cevizi çamur sargısı yaptırıyorduk.
Una vez, David tuvo un ataque de pánico en un spa... durante un baño de barro de coco.
Bu soğuk panik, beni yakaladı ve ben atlatamadım.
Es un pánico frío. Se apodera de mí y no puedo superarlo.
Vücudun o kadar rahat ki, paniklemeyi unutuyorsun. Düşerken seni öldüren şey de, panik.
Pánico es lo que mata.
Panik yapmayın.
No se alarmen.