Parfüm traduction Espagnol
1,578 traduction parallèle
Çarşamba günleri eve geç geliyor, geldiği zaman gömlekleri parfüm kokuyor. Bazı garip davranışlarda bulunuyor ve bir şey gizlediğini düşünüyorsunuz?
Llega tarde los miércoles y sus camisas huelen a perfume, lo vieron haciendo movimientos raros y usted le desconfía.
Bu yüzden... eve geldiğinde... gömlekleri parfüm kokuyor olabilir.
Por eso, sus camisas huelen a perfume cuando llega a casa.
- Parfüm kokusunu hatırlıyorum.
Recuerdo su perfume.
Parfüm işiyle meşguldür.
Está con los perfumes.
- Bu koku da ne? - Regina biraz parfüm verdi.
- Regina me dio un perfume.
Parfüm?
- ¿ Perfume?
Çocukken, annen havaya parfüm sıkıp sonra da ona doğru yürümedi mi?
Cuando tú eras pequeño, ¿ tu mamá esparcía perfume en el aire y lo atravesaba después?
Parfüm gibi mi?
- Como el perfume?
Erkek aksesuarları kısmını parçaladı ve parfüm kısmını ele geçirdi.
Destrozó Caballeros y Complementos, y consiguió apoderarse de Perfumes.
Parfüm gibi kokuyor.
Le gustaba el perfume.
Ayrıca çiçek, parfüm, baharat, kozmetik ürünleri kullanmamalısın.
No puede utilizar flores, perfume, especias, o cosméticos para arreglarse. ¿ Lo oyeron?
Hemen Birçoğumuzun aklına, 60'lardaki otobüs olayları, yemek büfelerinden kovulma vakaları gibi şeyler geliyor. Hayır hayır. 60'lara baktığımızda asıl görülmesi gereken şeyler, siyahların hayvan muamelesi görüp üzerlerine sürekli parfüm sıkılması üzerlerine köpeklerin kusturulması, küçük kızların kiliselerde yakılması.
muchos piensan que eso fue en los sesenta con ir atrás en el bus, comer en mesas separadas, no cuando ves videos de los sesenta, ves negros siendo rociados, perros mordiéndonos encima, niñas siendo quemadas en la iglesia,
Hala parfüm ve pahalı elbiseler istiyor mu
¿ Todavía pide ropa y perfumes?
Yatağa girmeden parfüm mü sürüyorsun?
Pero usar un perfume en la cama es peor.
Mücevher, parfüm.
Joyas, perfume.
Ticaret, tekstil, ayakkabı, parfüm, satılacak ne varsa.
Comercio, ropa, zapatos, perfumes, todo lo que se vende.
Parfüm gibi sevdiğin şeyler satan yerler var. Biliyor musun? Sana ayakkabı alacağım.
Comprarás zapatos, perfumes y todas esas cosas que te gustan.
O kadar bayıItıcı bir parfüm sürmeseydin alırdın.
¡ Lo hubieras hecho si te pusieras menos de ese perfume pegajoso!
Leş gibi parfüm kokuyordu. Desenleri yatak takımıma uymuyordu.
Apestaba a perfume, y no era de mi ropa de cama.
Kocaman parfüm kokan bir zepline dönüşeceğinden korkuyor.
Ella está aterrorizada, se va a convertir en un zeppelín gigante y perfumado.
Parfüm ve sigara kokuyorsun.
Hueles a perfume y cigarrillos.
Hiç olmazsa parfüm kokusu benim değil.
Al menos el perfume no es mío.
Parfüm sürmedim.
No llevo perfume.
Parfüm.
Un perfume.
Şey, çok hoş bir parfüm kullandığını : sırrının safran ve tarçın olduğunu söyledim.
Bueno, le dije que lleva un agradable perfume mezcla de azafrán y canela
Bu bir parfüm mü?
¿ Es perfume?
Parfüm organik kimyanın babası demektir.
Sí, el perfume es el padre de la química orgánica.
Belli ki o ben değilim, çünkü benim bokum Saks'daki parfüm tezgahı kadar güzel kokar.
Está claro que no he sido yo porque mi mierda huele como un mostrador de perfumes.
Jackie'nin annesi az önce burdaydı onu parfüm kokusunu alıp, holde kendine saldırmanı istemem.
La mamá de Jackie estuvo aquí antes. No quiero que huelas su perfume y tengas que atacarte sexualmente en el pasillo.
ama ayıca kabayım çünkü, bütün günümü arabada tıkılı geçirdim senin parfüm dediğin o hardal gazını soluyarak.
Pero también soy desagradecido porque pasé todo el día confinado en un auto respirando ese "gas mostaza" al que tu llamas colonia.
İki şişe yabancı parfüm ve çift çift çorapları ücretsiz dağıtmış herkese. Gösteri bittiğinde izleyiciler dışarı çıkmış... Ve bom!
dio dos botes de perfume extranjero y un par de medias gratis para cada una,... y después cuando la sesión terminó... el público salió fuera y, bang,... todos descubrieron que estaban desnudos.
- Hangi parfüm?
- ¿ Qué sabor?
Maria Callas gibi aynadan ayrılmadın! "Sırtıma da parfüm sür tatlım"!
Emperifollándose frente al espejo como Maria Callas. "Ponme colonia en toda la espalda, dulce".
# Ve parfüm kokacak
Y olerá a colonia...
Annesi bir parfüm firması için mankenlik yapıyordu... ama sonra yaşlanınca kovdular.
Su mamá era el modelo para esta compañía de perfume pero envejeció y la despidieron.
Veya belki de parfüm sürüyordur.
tal vez.
Limited Wanamaker's Parfüm, Wanamaker's Aksesuar.
Fragancia Wanamaker, Accesorios Wanamaker.
Sürdüğün bu büyüleyici parfüm de ne?
¿ Qué es esa encantadora colonia?
Benim mi? Parfüm sürmedim.
Yo no me puse colonia.
Pahalı parfüm.
Perfume Caro.
Birisi nefis, bir parfüm sıkmış.
Alguien lleva puesto un perfume riquísimo.
Hiç göğsüme yaseminli parfüm sürebildim mi?
¿ Me puse alguna vez jazmín en el pecho?
Kız geri geldiğinde, parfüm kokuyordu.
Cuando ella volvió, olía a perfume.
Parfüm mü sıktın?
¿ Estás usando perfume?
Sana sigara, parfüm, viski satabilirim.
¿ Le vendo cigarros, whisky cigarrillos, un perfume para su esposa o para su amante?
Bu yeni bir parfüm mü?
¿ Es nuevo el perfume que llevas? ,
Bu yeni bir parfüm.
Un perfume nuevo.
- Parfüm mü?
- ¿ El perfume?
Yeni parfüm.
Perfume nuevo. ¿ Te gusta?
Evet, mükemmelliğini mısıra borçlu, o güzel küçük parfüm şişelerini ilk kullananlar onlarmış
Sí, los egipcios lo perfeccionaron.
Aynı parfüm.
El mismo perfume.