English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ P ] / Plaza

Plaza traduction Espagnol

4,292 traduction parallèle
Açık bir kadroları da var.
Sí, bueno... también tienen una plaza.
Daha kadro için baş bile vurmadım.
Aún no he solicitado la plaza.
- Pazar Meydanı çok riskli.
- La Plaza del Mercado está demasiado expuesta.
- Saat sekizde meydanda ol.
- A las ocho en la plaza.
Dinle, .. Ferndale'de bir kadroya başvurdum.
Mira, he solicitado una plaza en Ferndale.
Gulfhaven Çarşısı. Normal bir gün, normal bir manzara.
Gulfhaven Plaza... un día normal, un escenario normal.
Yemek okullarına başvurdun.
Estás buscando plaza en escuelas de cocina.
Kasaba meydanına bir heykelini diktirebilirdin, Vali.
Podrías tener una estatua tuya en la plaza de la ciudad, Gobernador.
Yani, onlar hala var park yerimi aldım, ama, um, o tanıdık.
Bueno, todavía no me han dado mi plaza de aparcamiento, pero es familiar.
Eastport Plaza'daki bir yedek parçacı, Troutdale'deki küçük bir market.
Una tienda de autoservicio en Eastport Plaza, y una tienda de barrio en Troutdale.
Patlamanın olduğu o gün Ajan Gardner'ı peşimden ayırmayı nasıl başardın?
¿ Cómo llegaste Agente Gardner a salvar mi culo ese día en la explosíon de la plaza de la ciudad?
Rachel. Yanına park ettiğim kadının arabasını gözetlemeyeceklerdir.
Rachel, la mujer con la que comparto plaza de aparcamiento...
Doktor Riley'e Moskova dışına kadar eşlik etmen için yerini ben ayırtmıştım.
Yo te reservé plaza en ese vuelo para acompañar al Dr. Riley en su salida desde Moscú.
Prova yarın kasaba merkezinde.
Mañana a primera hora ensayo, en la plaza del pueblo
Dün gece onu meydan civarında gördüm.
Le vi anoche en la plaza del pueblo.
Şeyde Place de la Concorde'daki Dikilitaş'ın dibinde.
Fue... encontrado en la base del Obelisco en la Plaza de la Concorde.
Cep telefonu GPS'ine göre Bay Lang'in öldüğü gece Place De La Concorde'daymış. Bir anlamı yok.
El GPS de su móvil le sitúa en la Plaza la noche que mataron al Sr. Lang.
Büyük kızı Sera'nın 4.0 not ortalaması var doğu bölgesinde bir üniversiteye başvurmamış.
La hija mayor, Sera, obtuvo un cuatro en los exámenes de ingreso pero no solicitó plaza en ninguna universidad del Este.
Bu gece için boş yeriniz var mı?
¿ Tiene alguna plaza esta noche?
Kuber lakaplı işadamı, Jatin Bajaj Hazrathganj Meydanı'nda güpegündüz öldürüldü.
El empresario Jatin Bajaj, también conocido como "Kuber" ha sido asesinado a plena luz del día en la Plaza Hazrathganj.
Bu sabah meydanda seni gördüm, değil mi?
- Te vi en la plaza esta mañana, ¿ no?
Eğer iç çamaşırı 3 dakikadır yavaşça dönüyorsa, 42 dakikalık daha işi vardı, bir de üzerine 50 dakikalık kurutma... 7'ye binip Queensboro Plaza'ya gitsem, oradan da N'e binersem.
Si ha puesto ropa en la lavadora hace tres minutos, le quedan 42 minutos, más 50 minutos en la secadora. Puedo coger el 7 a la Plaza Queensboro, hacer transbordo a la N.
Bir öğrenci Wenceslas Meydanı'nda kendisini yaktı.
¡ Un estudiante se ha prendido fuego en la Plaza de Wenceslao!
Bugün öğleden sonra, J.P. isimli bir öğrenci Wenceslas Meydanı'nda kendisini yakmak suretiyle öldürmeye teşebbüs etti.
En la Plaza Wenceslas, a las 3 pm., un estudiante de 21 años llamado J.P trató de quemarse a lo bonzo.
Polis merkezinden geçilen basın raporuna göre bugün öğleden sonra saat üç sularında Wenceslas Meydanı'nda yirmi bir yaşındaki genç bir üniversite öğrencisi kendisini yakarak öldürme teşebbüsünde bulundu.
Un informe policial declara que hoy sobre las 3 pm en la Plaza... J.P., un estudiante de 21 años trató de quemarse a lo bonzo.
Plaza'ya giriyorduk birbirimizin yanından geçtik ve sadece kafa salladık.
Íbamos paseando a través de la plaza, nos cruzamos, y nos saludamos con la cabeza.
- Evet o. Memuriyet hakkı var.
Tiene una plaza.
Harris Plaza'nın yanından kestirme gidersen tam arkasına çıkarsın.
Si atraviesas por la Plaza Harris, te encontrarás justo detrás de él.
Bir kaç yıl önce,... Smith ve seni meydanda öpüşürken kaydetmiştim.
Hace algunos años, grabé un video de Smith y tú besándoos en la plaza.
Dennis salağın biri benim özürlü alanıma park etmiş.
Oye, Dennis, algún idiota ha aparcado en mi plaza para minusválidos.
Philadelphia'da, Hugo Becker Meydanı'nda.
En Philadelphia, en la plaza Hugo Becker.
Belki de meydanın ortasına yukarıdan bakan sert baromiteden yapılmış bir şey daha adil olur.
Quizá uno austero, incluso directamente uno hecho de baromita alzándose sobre la multitud en el centro de la plaza.
"Takılalım" dediğinde senin "Argon meydanına gitmekten" ya da kulübe gitmekten bahsettiğini düşünmüştüm.
Cuando dijiste lo de "salir" pensaba que te referías a "ir a la plaza Argon" o al club.
Bu gece, bu güzel hanımefendiyi uçuracağım bütün meydanın üzerinde.
Esta noche, haré levitar a esta bonita y joven dama por toda la Plaza.
Ben Wanda'ya senin kasaba meydanında olduğunu söylüyorum, sen atların çektiği bir arabanın yanında bekliyorsun.
Esta foto. Le diré a Wanda que estás en la plaza del pueblo mientras tu estás junto a un carruaje de caballos.
Az önce Babs Foster'ın Bayan Mayfair'e Tom'un kasaba meydanını evlilik teklifi gibi görünen bir şey için hazırladığını söylerken duydum. - Oh hayır. - Biliyorum.
Acabo de oír a Babs Foster decir a la señora Mayfair que Tom está en la plaza del pueblo y que tiene pinta de proposición
Şimdi, kasaba meydanında bir acil durum var ve senin hemen gelmen lazım.
Hay una emergencia ahora en la plaza del pueblo y tienes que venir rápido.
Argon şehir meydanının bir çıkışında Tron bir kompresör odasında sırtında bir bombayla seni bekliyor.
En un extremo de la ciudad a través de la plaza Argon, Tron está esperando en una sala de compresores con una bomba en su espalda.
Bunu başardığın sürece istediğin gibi at koştur.
Mientras siga así, el resto es una plaza de juegos para ti y tus doctorados.
Gişedeki kontrol noktasından geçebilmek için mümkün olduğunca az şüphe uyandırsın diye direksiyon başında bir Amerikalı'ya ihtiyacımız olacak.
Con el fin de conseguir más allá del puesto de control en la plaza de peaje, vamos a necesitar un americano al volante para despertar la menor cantidad de sospecha.
"The Today Show" u izledim bu sabah plazanın dışında,
Yo miro "TheToday show". Esta mañana, afuera en el Plaza,
Eğer ölmenize izin verseydim, Osetyalılar beni ya en yakın meydanda asar ya da Amanda'ya teslim ederlerdi.
Si hubiera permitido que os mataran, los osetianos me hubieran colgado en la plaza de la ciudad más cercana o me hubieran entregado a Amanda.
Ve bir kez daha o absürd arabani benim yerime park etmissin!
¡ Y de nuevo, aparcaste ese ridículo coche en mi plaza!
Seni daha önce görmüştüm.
¿ trabajas en el Plaza?
Plazada mı çalışıyorsun? Bilmem ben plaza falan.
No hago plazas.
Sadece bir tane ikiz yatağım var ama ayakuçlu başuçlu yatabiliriz.
Tengo una sola cama de una plaza, pero uno podría dormir al revés.
Kapıya en yakın park alanı benim.
La plaza de garaje más cercana a la puerta es mía.
Yani tüm program burada 30 Rockefeller Plaza'da oluyor.
Todo el programa se realizará aquí en el 30 de Rockefeller Plaza.
Ayrıca bu arada, park yerimin boyası solmuş.
Y por cierto, la pintura está un poco descolorida en mi plaza de aparcamiento.
10 yıl mı?
Son como Beto y Enrique de Plaza Sésamo.
- Meydanın karşısına.
- Al otro lado de la plaza.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]