Porthos traduction Espagnol
263 traduction parallèle
Gece beni solgun ve düşünceli halde sürgünümün bitmesini bekler bir halde bulmuşken üçümüz, Atos, Portos ve matmazel d'Artagnan olarak locamızda galanın başlamasını bekliyor olacağız.
Esperando el fin de mi exilio, cuando los tres, Athos, Porthos y Mademoiselle D'Artagnan nos sentemos en el Palco Real a ver el estreno...
Çünkü, orada bir Porthos vardır.
Porque... verá, tenemos a Porthos.
Porthos, uzun boylu, güçlü, biraz da aptal biridir. Hayatı boyunca hiçbir şeyi düşünmemiştir.
Porthos, el alto, el fuerte, un poco bruto no pensó en toda su vida, ¿ comprende?
Ama bence dedi Porthos, "Böyle bir yolculuk için... "... en azından tüfeklerimizi yanımıza almalıyız. "
Lo que me parece a mí, dijo Porthos, es que para una expedición así, deberíamos haber traído al menos nuestros mosquetones. "
" Sen bir ahmaksın, eski dostum Porthos.
Eres muy simple, amigo Porthos.
Athos, Porthos, Aramis ve D'Artagnan.
Athos, Porthos, Aramis y D'Artagnan.
- Porthos!
- ¡ Porthos!
Porthos!
¡ Porthos!
Sevgili Porthos adam gibi elbise almak için on alıyor.
Mi querido Porthos necesita diez para vestirse decentemente.
Can! Cem!
Porthos.
Athos, Porthos ve Moe.
Athos, Porthos y Moe.
Peki. Bundan önce Pablo Lubadika Porthos ile başladık çeyrek saat önce.
Pues, antes de eso tuvimos a Pablo Lubadika Porthos... y empezamos este cuarto de hora con -
Ha! Evet, insanlar onlara Porthos, Athos ve Aramis derdi.
Sí, la gente los llamaba Porthos, Athos y Aramis.
Porthos.
Porthos.
Ayın aptalı, güçlü Porthos ile dövüşmeye gelmiş.
La burla del mes, viene a desafiar a Porthos el poderoso.
- Tebrikler, Porthos.
- Felicitaciones, Porthos.
- Athos, Porthos and Aramis.
- Athos, Porthos y Aramis.
- Kovalamacanın içindeyiz, Porthos.
- Estamos en el medio de una huída, Porthos.
- Porthos, brandy.
- Porthos, el cognac.
Doğru sözcükler, Porthos'un bin öpücüğünden daha fazla etki yaratabilir..
Las palabras correctas hacen mejor impresión que mil besos de Porthos.
Korsan Porthos!
Porthos El Pirata!
Porthos...
Porthos está...
Porthos ve Aramis de ortada yok.
Porthos y Aramis han desaparecido también.
Porthos, bu tavrından sıkılmaya başladım.
Porthos, vuestra actitud me cansa.
Porthos'a veda et.
Despedíos de Porthos.
Porthos, ne var?
¿ Qué sucede, Porthos?
Porthos ne yapıyor böyle?
¿ Qué hace Porthos?
Porthos hayatını sona erdirmeye kararlıysa, bunu yapacak fırsatı bulmalı, öyle değil mi?
Si Porthos ha decidido acabar con su vida, encontrará la oportunidad.
Elveda, işe yaramayan Porthos.
¡ Adiós, inútil Porthos!
Porthos bana oğlunu anlattı..
Porthos me habló de vuestro hijo.
Porthos'un hayata olan açlığı.
Porthos, su lujuria.
Porthos, bunu senin için bitirdik.
Porthos, lo acabé para vos.
Ve sabah olunca, Athos, Porthos ve Aramis'i danışmanların olarak saraya çağırt. Sonra her şey yoluna girer.
Por la mañana, ordenad que nos traigan a palacio como consejeros.
Ben Porthos'um!
¡ Soy Porthos!
Porthos, Athos ve Aramis'i bulacaksın. Bana kellelerini getireceksin. Yoksa seninkini alırım.
D'Artagnan, o capturáis a Porthos, Athos y Aramis y me traéis sus cabezas, o yo cortaré la vuestra.
Athos, aramıs... Ve sen de porthos olmalısın.
Atos, Aramis... y tú debes de ser Portos.
Ben Porthos.
Soy Porthos.
Porthos, kim bu tatlı genç?
Porthos, quién es este precioso joven?
Bilemiyorum... Köprüde Porthos varken daha rahat olabilirdim.
No sé... estaría más cómodo con Porthos en el puente.
Umarım Porthos senin için fazla rahatsız edici değildir.
Espero que Porthos no resulte muy molesto para Ud.
Bu son seferdi, Porthos. ( verdiği peynirden bahsediyor )
Es la última vez, Porthos.
Porthos
Lovenpis.
Üçünüz girebilirsiniz ama Porthos'u bisüre daha içerde tutmam gerek.
Uds. tres puede salir pero me teme que Porthos debe quedarse un rato.
- Hoşçakal Porthos.
Recupérate, Porthos.
Porthos'un yanınız da olduğunu
Fui a descontaminación. Para ver donde estaban Ud. y Porthos.
Ama ihmalleri yüzünden Porthos'un canı yanar yada Tanrı korusun ölürse...
Pero su falta de cuidado ha lastimado a Porthos o Dios quiere que se muera...
Ne Porthos'un pes etmeye niyeti var, nede benim.
Porthos no tiene intención de rendirse... y tampoco yo.
Kreetassanlar o ağaçlara kültürel hazine olarak bakıyorlar... anlaşılan Porthos birinin üzerine çişini yapmış.
Los Kreetassanos consideran los árboles de Albera... tesoros culturales... Aparentemente Porthos orinó en uno de ellos.
Eğer gönderdiğimiz genetik profili okusalardı... köpeği gemide bırakmamız gerektiğini söyleyebilirlerdi... Porthos da o değerli ağaçlarının üzerine işemek zorunda kalmazdı.
Si ellos hubiesen leído el archivo genético que les enviamos... nos hubiesen dicho que dejásemos al perro en la nave y él no hubiese tenido... la oportunidad de orinar en uno de sus preciosos árboles.
Sana bişey söyliycem yardımcı Komutan, eğer Porthos'a bişey olursa...
. Le diré una cosa Subcomandante... si algo le pasa a Porthos.
Bu gece burda uyursam Porthos'u neşelendirebilirim diye düşündüm.
Solo pensé darle un poco de alegría a Porthos. Si yo dormía aquí esta noche.