Poseidon traduction Espagnol
373 traduction parallèle
Koca Poseidon'un bütün denizleri yıkayabilir mi bu elleri?
¿ Podrá todo el océano lavarme esta sangre de las manos?
- Lanet olsun adam Poseidon hurdalığa atılmak için fazlasıyla iyi.
- Se lo ordeno. - El Poseidón es delicado y no debe tratarse como chatarra.
Burası S.S. Poseidon.
¡ Aquí el Poseidón!
Başlamadan önce Towering Inferno ( Gökdelen Yangını ), Poseidon Adventure ( Poseidon Macerası ), Earthquake ( Deprem )'in yapımcılarını sunmak istiyorum.
Me gustaría anunciarles antes de comenzar a los productores de "Infierno en la torre" "La aventura de Poseidón", "Terremoto"...
Byron'un hayali... yeni yüzyılını doğuşunu haber veren güneşin... denizden, Sunion'daki Poseidon tapınağının... sütunları arasından yükseldiğini görmekti.
El sueño del barón... es ver el sol salir del mar... entre los pilares del templo de Poseidón en Sunión... anunciando el nacimiento del nuevo siglo.
Bu Poseidon tapınağı.
Este es el templo de Poseidón.
Athena ve Poseidon.
Atenea y Poseidón.
Athena'ya Parthenon'u adadılar. Ve Sunion Burnunda, Poseidon'un onuruna... kabaran köpüklerin yaladığı yalçın kayalıkların üstünde... ışıltısıyla hakim, beyazlığıyla görkemli... bu mermerden, dorik tapınağı inşa ettiler.
A Atenea le dedicaron el Partenón, y en el cabo Sunión, levantaron en honor a Poseidón, este templo dórico de mármol, que brilla y domina el entorno, espléndido en su blancura, sobre una roca... salpicada por la espuma del mar.
Saygıdeğer Poseidon sana bir deniz fırtınası çıkarmanı emrediyorum.
Poseidón ordeno que levantes el viento y el mar.
Poseidon'u ikna et ; Kraken'ı şehrin üzerine salsın.
Convence a tu Señor Poseidón de que envíe al lKraken a la ciudad.
Poseidon onu baştan çıkardı.
Poseidón la sedujo.
O da İsviçre malı, ama markası Poseidon.
También suizo. Pero éste es un Poseidón.
Poseidon.
Poseidón.
Çünkü... Poseidon'a yarım saatte girebilirim.
Porque puedo entrar en un Poseidón en media hora.
Poseidon`un Maceraları`nın ikinci bölümü, Paniğe Kapılmış Salak`ta oynadım.
Hice de Idiota Aterrado Número 2 en The Poseidon Adventure.
Poseidon üzerine yemin ederim ki, tekneni yakarım.
Juro por Poseidón que quemare tu barco.
"The Poseidon Adventure" daki Shelley Winters'ı taklite ediyordum.
Imitaba a Shelley Winters en La Aventura de Poseidón.
Poseidon'dan çalabileceğim başka bir hazine.
Otro tesoro que le he robado a Poseidón.
Poseidon ve Athena'nın ikiside Atina'yı istiyormuş.
Poseidón y Atenea querían Atenas.
Poseidon Akropol'de bir pınar meydana getirdi. Ve Athena'da kayalık toprakta güzel bir zeytin ağacı filizlendirdi.
Poseidón hizo brotar un manantial sobre la Acrópolis y Atenea hizo un hermoso olivo que nacía del suelo rocoso.
Hiçkimse Poseidon'ın çok sinirli olduğunu... ya da hakemin sadece insanların isteğini yansıttığını hatırlamıyor.
Nadie recuerda que Poseidón estaba muy enfadado o que el árbitro sólo reflejaba la voluntad del pueblo.
Hiçkimse Poseidon'ın hakemin üzerine bir lanet yerleştirdiğini... ya da hakemin adının... Cecrops olduğunu hatırlamıyor.
Nadie recuerda que Poseidón lanzó una maldición sobre el árbitro o que el nombre del árbitro era Cécrope.
Poseidon'ın laneti asla karaya geri dönemeyeceğimdi, ta ki... - sevgi beni kurtarana kadar.
La maldición de Poseidón fue que nunca podría regresar a tierra hasta que el amor me redimiera.
Kimden daha fazla nefret ettiğim arasında bir yazı tura, Athena'dan mı yoksa Poseidon'dan mı.
Es cara o cruz para ver a quien odio más... -... Poseidón o Atenea.
Poseidon'ın hazinelerinin.
el tesoro de Poseidón.
Cecrops'ın Poseidon'dan çaldığı bütün zenginlikler o gemide.
Todas las riquezas que Cécrope le robó a Poseidón están en ese barco.
- Poseidon'ın lanetini unutuyorsun.
¿ Te olvidas de la maldición?
Kaçınabildiğim zaman, Poseidon'a hiçbir şey vermiyorum.
No le doy nada a Poseidón, cuando puedo evitarlo.
Bana Poseidon'a herşeyi vermişsin gibi görünüyor... umut da dahil.
A mí me parece que le has dado todo a Poseidón incluida la esperanza.
Yaz gündönümünden üç gün önce, Poseidon beni lanetledikten 27 yıl sonraydı.
Fue tres días antes del solsticio de verano 27 años después de que Poseidón me maldijo.
Poseidon sulardan ortaya çıktığı zaman, ben Terai görmek için yoldaydım.
Fue cuando iba a ver a Terai que Poseidón se elevó de las aguas.
Sonra Poseidon Charybdis'i, güçlü girdabı yarattı, hatırlatıcı olarak.
Entonces Poseidón creó Caribdis el gran remolino, como recordatorio.
Onu Poseidon yarattı.
Poseidón lo creó.
Ne istiyorsun, Poseidon?
¿ Qué quieres, Poseidón?
- Kuralları sen koydun, Poseidon!
¡ Tú hiciste las reglas, Poseidón!
Teklif için sağol, Poseidon. Ama biz okyanusun kokusundan hoşlandık!
Gracias por la oferta, Poseidón, pero nos gusta el olor del océano.
- Poseidon bizim için işleri zorlaştırmaya çalışıyor.
Poseidón está tratando de hacernos las cosas difíciles.
İnan bana, Poseidon çok daha dolambaçlı. - Savaşçı Prenses?
Créeme, Poseidón es mucho más tortuoso.
Biz... biz tekrar Poseidon'ın lanetini yenebilecek misin diye merak ediyoruz.
Nos preguntamos si vas a vencer la maldición de Poseidón otra vez.
Besbelli Poseidon bizim Charybdis'a ulaşmamızı istemiyor.
Obviamente Poseidón no quiere que lleguemos a Caribdis.
Poseidon'dan korkmak mı?
¿ Miedo de Poseidón?
Poseidon'dan değil.
- No de Poseidón.
Eğer benim birşeylerin üzerinde olduğum düşünmeseydi, Poseidon bana özgürlüğümü teklif etmezdi.
Si Poseidón no pensara que yo planeaba algo, no me habría ofrecido la libertad.
Bunu sen başlatmadın, Poseidon başlattı!
Tú no comenzaste esto ; fue Poseidón.
Hayır, Poseidon!
¡ No, Poseidón!
Doğru, büyük Tanrı Poseidon.
Exacto, el gran dios Poseidón.
Görüyorsunuz, Poseidon gerçek bir gemi değil.
El Poseidón no es un barco.
Ben S.S. Poseidon'un kaptanı Harrison.
Soy el Capitán Harrison, del Poseidón.
Burası Poseidon.
Aquí el Poseidón.
Bir Aziz için bile çok yüksek!
Ahora entiendo porque los Caballeros Dorados no pelearon contra Poseidon.
- Geri çekilin! - Poseidon!
¡ Poseidón!