Puro traduction Espagnol
5,632 traduction parallèle
Puro içmek istiyorum.
Quiero fumarme un cigarro.
Duygusuz, bağlanma karşıtı, saf seks ilişkimizin.
Con nuestra no emocional anti-compromiso relación de puro sexo.
Ateş gibiydi!
Puro fuego.
Kimliği sırf uydurma.
Una identidad que es puro humo.
Tüm bu iç organlarımızın altında bizi bir arada tutan güçlü, temiz, güzel bir yapı var.
Es como que si lo que está debajo de las vísceras fuera algo fuerte, puro y hermoso que mantiene todo unido.
Bu yanıIgıdan başka bir şey değil.
- Eso es delirio puro.
Sen, tanıdığım en temiz kalpli insansın.
Tienes el corazón más puro que haya conocido jamás.
140 farklı sigara ve puro'yu sadece küllerinden ayırt edebilirim.
Puedo identificar 140 marcas de cigarrillos y puros solo por su ceniza.
Üniversiteye uyum sağlama çabaları işte.
Navegando su camino a través de los pliegues de la conformidad puro.
Sende aralarından en temiz kalplisini seçeceksin. Ne?
Y entonces usted elige al más puro de corazón.
- Kalbi saf.
¡ Sí! Puro de corazón.
Puro iç hadi, koca şapşal seni.
¡ Toma un puro, derrochador!
Yani hepinizin boruları ve odunları olsa da... Vay canına, şu kısa boyluda yumrularla kaplı bir sopa var. Bedrock tarzı vuruyor.
uau, Cortito, ahí atrás lleva un garrote con bultos, puro estilo Piedradura... ¿ Alguien lleva un arma?
Ortada... ortada... ortada bağrışmalar, ağlamalar, polis ve helikopterler falan vardı.
Era puro llanto, gritos policías, helicópteros.
Kalbi temiz olan oydu.
Su corazón era puro.
Benimki o kadar temiz değil.
El mío no es tan puro.
- Bari puro çantanda kalsın. - Olmaz.
Deja tu cigarro en tu bolsa.
Dünyayı saf ve temiz gösteriyor.
Hace que el mundo luzca blanco y puro.
İçeriğinde tarih, anılar ve halkın binlerce yıldır çektiği acının zevkli bir anla dindirilmesi vardı.
Era sobre historia y memoria y miles de años de sufrimiento colonial todo transformado en un momento de puro éxtasis.
Saf kalay. Saf kalay.
Puro estaño, puro estaño.
- Puro kızlarını işe almak.
- Contratar a vendedoras de cigarros.
Hiç puro kızı tanıyor musunuz?
¿ Conocen vendedoras lindas de cigarros?
Puro kızları.
Vendedoras de cigarros.
Yolda, bana araba kullanmasını öğretirken çarptığım ağacı gördüm ve bana puro içmeyi öğrettiğin yerin yakınındaki yanmış ormandan geçtim.
Al venir aquí, he visto el árbol con el que me choqué... cuando me obligaste a aprender a conducir... y he pasado por el viejo bosque quemado... donde me enseñaste a fumar.
Gidip puro almaya ne dersiniz bakalım?
¿ Qué tal si vamos a tomar unos Cubanos?
Temelde saf etanol.
¿ Básicamente etanol puro?
Ham güç.
Poder puro.
Gerçek aşkı simgeleyen bir harekette bulunma ayrıcalığından daha büyük bir şey yoktur ve bunun son hareketim olması kadar gurur verici bir şey olamaz.
No hay mayor privilegio que efectuar un acto nacido del amor puro y no hay mayor honor que que ese sea mi último acto.
Saf içgüdü.
Puro instinto.
Notta bunun saf vampir öldüren bir güç olduğu yazıyor.
El comunicado decía que esto es puro poder para detener vampiros.
18 yıllık mal viskim var.
Tengo un puro de malta de 18 años.
Nefesim puro mu kokuyor?
¿ Me huele el aliento a puro?
Kuzey Amerika'dan gelen en iyi, C sınıfı, 20 litrelik ve organik olmayan akçaağaç şurubu.
4,5 litros de Grado C del más puro e inorgánico jarabe de arce importado de Sudamérica.
Size saygıyla belirtmek isterim ki bu düpedüz uydurmadır.
Respetuosamente les sugiero, que esto es un puro invento.
Ama sırf zevk için öldürmek?
¿ Pero matar por puro placer?
... Zonklayan acı öyle gerçek ve öyle hamdı ki, hala yaşadığımız şoktan çıkmaya çalışıyordum.
Un dolor palpitante que era tan real, tan puro, que todavía estaba recuperándome del shock.
Sence ben içimde bir şekilde şeytan kanı olduğunu ve bunun kötü olduğunu, saf olmadığımı biliyor muydum?
¿ Crees que quizá lo sabía, me refiero a que, en el fondo, que... tenía... sangre de demonio dentro de mi y sobre la maldad en eso y que yo... no era puro?
Biraz peynirliyle takas olur.
Yo te cambiaré una de puro queso por esta.
Sadece çalışır ve hiç eğlenmezseniz hayatınız monotonlaşır, bitip gidersiniz.
Puro trabajo y nada de diversión hacen de Jack y Jill dos niños aburridos.
Aslında biraz çıkar meselesi.
Puro interés personal.
- Bu parçacık saf volfram karbürden meydana geliyor.
Bueno, este fragmento en particular está hecho de carburo de tungsteno puro.
Katıksız Sam Spade'di, Philip Marlowe'du.
Era puro Sam Spade, era Philip Marlowe.
Som aldın.
Oro puro.
Yemedik ya yatağını.
Un montón de aire puro.
O saf kas oldu ve galeta!
¡ Era puro músculo y rabia!
Sen de sütten çıkmış ak kaşıksın, değil mi?
Puro como la nieve, ¿ no?
Kendilerine soğuk kalpli katiller derlerdi. Kalpsiz ve kötü insanlar olduklarını söylerlerdi ama bunu gururla beyan ediyorum ki, Clyde'ı ilk tanıdığımda dürüst, namuslu ve temiz bir adamdı.
Llamados asesinos a sangre fría, sin corazón y despiadados, pero con orgullo digo que conocí a un Clyde, cuando era honesto, recto y puro.
Puro dumanı midemi bulandırdı. - Peki sen...
El humo del tabaco era asqueroso.
Sek votka mıydı o?
¿ Era vodka puro?
Hayvan Evi Takımı, puro denemek isteyen var mı? - Evet!
Bien, equipo Casa de Animal, ¿ quién quiere probar un cigarrillo?
Puro kızlarından birine sorman gerekecek.
Debe pedírselo a la vendedora.