Pışt traduction Espagnol
6,647 traduction parallèle
Bence Albay'ı Amerika topraklarından çıkarıp iyice sıkıştıralım, saldırıları iptal ettirelim.
Digo que saquemos al Coronel de suelo norteamericano, Lo jodemos, y hacemos que lo cancele todo.
O sadece kurnaz bir bankerin başka herkesin yapmaya hazır olduğu gibi onu çıkarları uğruna sattığını düşünecek. O zaman neden pılını pırtını toplayıp kuyruğunu da bacaklarının arasına kıstırarak buradan sürünerek çıkmıyorsun?
Solo verá a un banquero hábil que le vendió la moto solo para acabar haciendo lo que el resto le dijo desde el principio. ¿ Entonces por qué no coges tus cosas y te largas con el rabo entre las piernas?
O'nu yakalayıp getirmeye çalıştım, nehre atlayıp kaçtı.
II trató de traerlo, pero él saltó en el río.
Evet masaya fırlatıp atmıştın.
Sí. Y luego lo lanzó lejos.
Kendini ebedi bir umutsuzluk vakası içerisinde sıkıştırıp bıraktın.
Tú mismo permaneces atrapado en un perpetuo estado de desesperación.
Yaşlanıp kırıştığım zaman eski bedenime geçirirsiniz.
Cuando esté vieja y arrugada, puedes ponerme de nuevo en mi antiguo cuerpo.
Müdür Fitzgerald'ın ofisinde bizi dımdızlak bırakıp gitti..... ve sonra ortada hiçbir şey yokken Caitlyn Cook beni arayıp ajan Annie'nin Ryan McQuaid'le ne üzerinde çalıştığını sordu.
Nos dejó colgados en la oficina del director Fitzgerald, y luego de improvisto, Caitlyn Cook me llama y me pregunta sobre la operación en la que Annie está trabando con Ryan McQuaid.
Olur gibi ama Penny'ye uğrayıp çalıştıracağıma söz vermiştim.
Suena divertido, pero le prometí a Penny que iba a ir a ayudarla a estudiar.
Üniversitede tıp hazırlık derslerinde uzmanlık eğitimi almıştım.
Cursé iniciación a la medicina.
O yüzden sağı solu karıştırıp her şeyi bitirmeye çabalıyorum.
Así que estoy corriendo para dejar todo listo.
Sen oturmuş böyle görünürken nişanlının böyle görünüp işinin çıkıp doktorlarla kırıştırmak olduğunu bilmek nasıl bir duygu?
¿ Qué se siente saber que el trabajo de tu prometida es salir a coquetear con doctores viéndose así mientras tú te quedas sentado aquí, sabes viéndote así?
Rollerimi karıştırıp parmağımı sana doğrultmuşken nasıl devam edebilirim?
¿ Cómo ir algún lado cuando tengo mis cables tan cruzados... que estoy apuntando mi dedo hacia ti?
Ben bir çocukken, Canavarlar odunlardan çıkıp bizi yiyeceklerini sanmıştım. Aah!
Cuando era niña, estaba segura de que iban a salir monstruos a comerme.
- Canını dişine takıp çalıştın.
Fue muy difícil y trabajaste muy duro por allá...
Geçen gün evindeki eşyaları karıştıranı hatırlayıp hatırlamadığını soracağım.
Si se acuerda de a quién cogió removiendo sus cosas en casa hace unos pocos días.
Lexi güç çekirdeğini havaya uçurmasaydı hiçbirimiz burada olmazdık. Güç kaynağının kesildiğini görünce kuyruğunu kıstırıp kaçtı.
Una vez que vieron que le cortaron la energía ese Espheni huyó con el rabo entre las patas.
Bir havluya sarıp, düşürmemek için kapı bölmesine sıkıştırdım.
Estaba envuelto en una toalla, guardado en una consola de la puerta para que no la botara.
St. Lucia'dayken bu deniz kabuklu şıpıdık terlikleri satıyorlardı.
En Santa Lucía, venden estas chancletas de concha de puka.
Taç ile ilgili dedikodular çıkarıp..... otoritesini düşürmeye çalıştınız.
Has difundido rumores y fomentado duda tanto a la competencia como a la autoridad de la corona.
Bak, seni uyarmaya çalıştım ama sen burada salakça ayağını kaldırıp çırağın ustasını geçemeyeceğini söyledin ve altına sıçman için sadece bir oynanmış resim yetti de arttı bile.
Mira, intenté advertirte, y te paraste allí con tu estúpida pierna levantada, diciéndome que el estudiante no era contrincante para el maestro ¡ y todo lo que se necesitó fue una foto manipulada para que cagaras la cama!
Evet, bir şerif yardımcısını yaralayıp, yarasına tüy koydu ve... kısa bir süre önce babamı öldürmeye çalıştı.
Sí, el hombre que puso la pluma Una bala en la Herida de los diputados locales y que muy recientemente intentado asesinar a mi padre.
Şifreye kadar yazıp eline vermiştim. Bir de kasayı kullan diye yalvarmıştım.
Incluso le anoté la contraseña y le rogué que usara la caja fuerte.
Tanner sıkıştırıp, A her şeyi izlerken olmaz. - Olmaz.
No con Tanner cerca y con A observando cada movimiento.
Tanner sıkıştırıp, A her şeyi izlerken olmaz.
No con Tanner circulando y vigilando cada uno de nuestros movimientos.
Caleb'ı yabancı biriyle tanıştırıp "Hadi anlat." diyemezsin.
- En parte. No puedes presentarle a Caleb a un completo extraño y decirle,
Bugün çantamı karıştırıp araba anahtarlarımı aldığını öğrendiğimde çok sinirlendim.
Me enfadé mucho hoy cuando descubrí que habías cogido las llaves de mi coche de mi bolso.
Sonra olan herkesin bağırıp çığlık atması ve... -... o parçalanmıştı.
Lo siguiente que sé es que todos están gritando y que él está despedazado.
Will P. Rush, sınıfın birincisi.Tanıştığıma memnun oldum.
Will P. Rush, primero en mi clase. Un placer conocerte.
Algoritmayı çalıştırıp verileri taratınca Amertak'tan kime para geçtiğini bulabilirim.
Ahora que consolidé todos los registros de víctimas de Lacroix puedo correr el algoritmo, escanear datos y ver quién recibió dinero de Amertek.
Orada bir sürü Rus vardı ve çoğu iş vaadiyle kandırılıp ellerinden pasaportları alınarak uygun olmayan çalışma şartlarında zorla çalıştırılıyordu ya da daha kötüsü oluyordu.
Hay muchos rusos por allí y muchos vinieron con promesas de trabajo... Les quitan sus documentos y los obligan a trabajar en talleres clandestinos. O lugares peores...
Altı aylığına Danimarka'da çekilecek bir romantik komedide baş rol teklifi almıştım. Ve teklifin geldiği gün, menajerim arayıp dedi ki, Kiki stüdyoyu aramış onlara "pas geçtiğimi" söylemiş.
Me ofrecieron un papel en una comedia que se filmará en Dinamarca... y cuando llegó la oferta, mi agente me avisó que Kiki llamó... diciendo que no la aceptaba.
Zor bir şey değil, yeniden çalıştırıp şifrelerini sıfırlayabilirim.
Probablemente podría arrancarlos y restaurar las contraseñas de usuario root.
Karısını kaybetmiş bir adamı sıkıştırıp durdum ama Hall'ı o öldürmemiş.
Oh, Dios mío. He estado presionando a este hombre que ha perdido a su mujer, ¿ y no mató a Hall?
Seninle evlenmeyi kabul ettim ama bu aklına geleni kıçına kıstırıp benden kabul etmemi bekleyeceğin anlamına gelmiyor.
¡ Accedí a casarme contigo, pero eso no quiere decir que puedas puedas meterme lo que quieras por la garganta y esperes que me lo trague!
Burada uçurumun kenarında durmuş, üzerinde çalıştığımız, mücadele ettiğimiz her şeyi bir kenara bırakıp benim güdülerimi mi sorguluyorsun?
Y aquí estamos en el precipicio, al borde de todo por lo que trabajamos... luchamos... ¿ y tú cuestionas mis motivos?
Dönüştüğü şekilde dışarı çıkıp güvende tutmaya çalıştığım insanlara zarar verirse bununla yaşayamam.
Pero yo no voy a poder vivir conmigo mismo si sale de esa cosa y lastima a la gente He estado tratando de mantenerme a salvo.
Hepsini yakıp çalıştırın!
¡ Vamos a encenderlos y a irnos!
Tanıştığımızda Grace'in hayali Floransa'da tasarım okumaktı, dahi bursunu alıp üniversiteye girmekti.
Cuando nos conocimos, los sueños de Grace eran estudiar... Diseño en Florencia, tomar la beca... que ganó en la universidad.
Bir keresinde çarpıp yol kenarında tecavüz eden birini yakalamıştım.
¿ Sabes? , una vez tuve a un violador al que le gustaba dar el golpe y violar en la cuneta de la carretera.
Bir sürü terapiste yollayıp kafasını daha da karıştırmadan önce gerçeği öğrenmem lazım.
Antes de enviar un equipo de psicólogos para que lo afecten más necesito la verdad.
Aslında bu etkiyi büyüterek etrafınızda boyutsal bir balon yaratabilirim. Böylece Minotor'un bile aklını karıştırıp sizi bulmasını engelleriz.
Puedo amplificar ese efecto... crear una burbuja dimensional alrededor suyo... tan confusa que incluso el Minotauro... no podrá encontrarlos.
Patron, makineleri ve parayı da alıp kaçmıştı.
El jefe se escapó con el dinero y las máquinas.
Dosyayı sıkıştırıp reaktör bilgisayarına yollayacağız ve erime meselesi bitecek.
Ahora sólo debemos comprimir el archivo, enviarlo a la computadora del reactor y no habrá una fusión nuclear.
Uzaklaşmaya çalıştım ama dönüp dolaşıp geldiğim yer yine o oldu.
Intenté alejarme, pero seguía volviendo a ella.
Sen sadece başını sallayıp beni bar taburesinde sakinleştirmeye çalışmıştın.
Sólo asientes con la cabeza e intentas reconfortarme en la barra del bar.
Sıkıştırıp durma öyle.
- Deja de mangonearme maldita sea.
Unutmadan, David'in birlikte çalıştığı kardeşi Peter seni arayıp buluşmak isteyecek.
Y antes de que se me olvide, el hermano de David, Peter... con quien trabaja... te va a llamar para pedirte salir.
Evet, peki, en güvenli bir sitede bile, eniği çalıştırıp karşıt kodlama ile şansımızı artırabilirim.
Sí, bueno, ejecuto eso, y tengo chances de obtener el código incluso para el sitio más seguro.
bende onlara katılıyorum madem onlara katılacaktın neden o kadar tatavaya kalkıştın adamı alıp getirmemi bu kadar ilerlememi neden istedin hem sen kendin söyledin adli tıp raporunda da o olduğu doğrulandı
Y estoy de acuerdo con él. Si estás de acuerdo con él, ¿ a santo de qué venían... todo eso viajes a mi distrito? ¡ Tú misma dijiste que el informe del forense confirmaba que fue la bala... de Williams la que mató a Isabel!
Peki S.P.K. için ne kadar süre çalıştınız?
¿ Y cuánto tiempo ha trabajado para la Comisión de Valores y Cambios?
Adalet Bakanlığı'nda beraber çalıştığın adam birdenbire S.P.K'ya geliyor ve hemen peşimize düşüyorsun. Buna inanmamızı mı bekliyorsun? Ve bunlar bir tesadüf öyle mi?
¿ Esperas que creamos que el sujeto con el que vienes del Departamento de Justicia llega a la Comisión de Valores y Cambios, e inmediatamente empiezas a venir tras nosotros y es una coincidencia?