Rafı traduction Espagnol
1,286 traduction parallèle
Bazen, çıldırıp A-K rafını sokağa fırlatacağımdan ve gidip Virgin Megastore'da çalışmaya başlayacağımdan korkuyorum.
A veces me da miedo enloquecer, tirar los discos country a la calle... e irme a trabajar a una Megatienda Virgin.
Tam söylediğin yerde, rafın en üstündeydi.
Estaba exactamente donde dijistes, pero en el início del circuito.
Kitaplığın rafında.
- Sí, en la repisa.
İçini doldurt bari de şömine rafına koyarsın.
Disécalo para tu sala.
Bunu Julie'nin dolabının üst rafında buldum.
Encontré esto arriba del armario de Julie.
Birisinin şeker rafına çarptığını gördüm. Bir de kahveli şekerlemeleri alt rafa koyar mısın?
¿ y podrías poner los Caramelos de café en el estante inferior?
Orada, şömine rafında, bir zarfın içinde.
Está en un sobre allí, sobre el mantel.
C. Ş. tabii ki geleceğe hazır. En iyi öcüler en iyi rafıneriler ve yeni enerji tekniklerinin araştırılması.
Monstruos, S.A. está preparada para el futuro... con los mejores "asustadores", las mejores refinerías... y la mejor investigación de nuevas energías.
Rafın birini kırıp her şeyi yerlere saçtılar.
Me desarreglaron un aparador. Regaron todas las cosas por el piso.
Silah rafında mı?
Tu rifle. En tu porta armas.
Kitabınızı koyduğum rafı bulamadım.
No sé dónde lo puse, su libro.
Volodia, şömine rafı!
¡ El mantel, Volodia!
MiIyonIarca insan gibi, Hard Boiled benimde rafımda vardı. Tek düşünebiIdiğim, bunun arkasındaki adam... ... bu gezegendeki en kaçık şahıstı.
Tenía un "Hard Boiled" en mi casa, como millones de personas pensé que el que lo escribía era el más loco del planeta.
O direkt benim rafımdan aIınmış bir pikap.
Es un disco salido de mi caja. Como todos estos discos a mi alrededor.
Bak, sen arkanı döndüğünde neler oluyor, oğlum. Senin rafında, bak ne buldum.
Mira, hijo mío, Io que pasa a tus espaldas, bajo tu propio techo.
Şimdi kendini şu DVD rafının etrafına sar.
Ahora envuélvete alrededor de esos DVDs.
Bence bu adam bizi doldurup rafına koymadan önce toz olup gidelim.
Deberíamos largarnos antes de que Satán Claus nos meta en la chimenea.
Sammy'nin rafı hep aklımdaydı.
Estuve pensando en el estante de Sammy.
Bu rafın gevşediğini düşünüyordum.
Siempre pensé que este estante estaba flojo.
Ve rafı takmaya yardım etmesi için Larry'i mi getirdin?
¿ Y Larry vino a ayudarte con el estante?
Hayır, rafı gerçek ödüllere ayırdım.
No, guardo espacio para los premios importantes.
- Buzdolabının ikinci rafında.
- En la heladera.
Pekala, Ares... Şöminenin rafına çıkıp, bu tahtaları tavana çivilemeni istiyorum.
Está bien, Ares quiero que te subas a la chimenea y claves esas tablas en el cielo raso.
Eğer o kutuyu geri vermiş olsaydın, bunu hatırlardım. Çünkü o annemindi ve rafımda özel bir yeri bile var. Ki şu anda boş duruyor.
Creo que habría recordado si me hubieras devuelto esa lata porque es de mi madre y tiene un lugar especial en mi estante que ahora está vacío.
Traş olmalısın. Rafın üzerinde duran traş bıçağını kullanabilirsin.
Y, Wladek rasúrate.
Rafında "Aşk hikâyesi" kitabın vardı.
En tu estante, "Historia de Amor"
Ben havakuvvetlerindeyken komutanım havalanmamı söyleyince hemen uçağa atlayıp, havalanırdım.
Durante mi servicio en la RAF, cuando un oficial llamaba a despegue, te subías al trasto y avolar.
- Hava kuvvetlerindeyken...
Cuando serví en la RAF
- Ben Hava Kuvvetlerindeyken, gereksiz çene çalmalarla asla vakit kaybetmezdik.
En la RAF no perdíamos el tiempo con charlas innecesarias.
Adamakıllı bir filo birlikte çalışır. RAF'taki günlerimde olduğu gibi.
Un escuadrón decente trabaja unido, como hacíamos en mis días.
Fowler, RAF tam olarak nedir?
Fowler, ¿ qué es la RAF?
Fakat eski günlerde- - Kraliyet Hava Kuvvetlerinde.
Pero en tus días de la RAF
Kraliyet Hava Kuvvetleri tavukların gelişmiş uçaklar uçurmasına izin vermez!
¡ La RAF no deja a un pollo al control de un complicado aparato!
- Daha fazla raf almam gerekiyor.
Tengo que conseguir más estantes.
Fotokopi makinesinin üstündeki raf düşüp kafamı sıkıştırdı.
El estante arriba de la fotocopiadora cayó... y me atrapó la cabeza.
İkinci raf, arkanda, sol tarafta.
- En el 2 ° estante detrás tuya.
Biz de Kızıl Ordu değildik!
¡ No éramos del RAF!
Kraliyet Hava Kuvvetleri, Hitler'in Manş Denizinin semalarına hakim olma hırsına karşı cesurca savaştı.
La RAF combate la ambición de Hitler de dominar el cielo del Canal de la Mancha.
İngiltere'de RAF uçağı kullandım.
Volaba con la RAF, en Inglaterra.
Bak. Hitler 1938'de RAF'ı ele geçirdi,..... ki bunu çok, ama çok basit bir şekilde yaptı.
En el'39 Hitler podría eliminar la RAF, y hubiera podido hacerlo fácilmente.
Belki ona banyoda bir raf boşaltabilirsin?
Tal vez podrias dejar una toalla para ella en el bano?
Kraliyet Hava Kuvvetleri, Hitler'in Manş Denizinin semalarına hakim olma hırsına karşı cesurca savaştı.
La Raf combate la ambición de Hitler de dominar el cielo del Canal.
- Hayır. Böyle bir şey yapsam bir tane daha raf satın almam gerekir.
Eso significaría la colocación de otro estante.
Kategori 6, silah dolabı, üçüncü raf.
Categoria 6, armario de armas, tercer estante.
Kitapları koyabileceğin bir raf gibi.
Es como una estantería. Se pueden poner libros sobre él.
Kısa zamanda rafın kupalarla doldu.
Antes de darte cuenta, tenías una repisa llena de trofeos.
Şimdi sayacağım sendikalar greve destek veriyor : Meyve Paketçileri ve Açıcıları Derneği, Raf Siliciler Sendikası ve Sevimsiz Kadın Garsonlar Sendikası.
Se comprometen a cumplir con la huelga la Fraternidad de Empacadores y Desempacadores de Fruta el Gremio de Desempolvadores de Estantes y las Meseras Poco Atractivas de Estados Unidos.
Homojen sütün raf ömrü 2, 3 hafta daha fazladır.
la homogeneizada dura más tiempo alrededor de 2.3 semanas más.
Masanın altında küçük bir raf var.
Hay un pequeño estante bajo la mesa.
Tamam, şimdi üstten ikinci raf. Soldan dördüncüyü al.
Ahora, en el segundo estante desde arriba coge el cuarto por la izquierda.
Öyle, bize RAF bombası attılar, çünkü bizi düşman sandılar.
Sí, y tiene bomba R.A.F. en nosotros porque nos confunden con un nave hostil - está bien.