Resta traduction Espagnol
311 traduction parallèle
" Biz hayatta kalanlar, işte bu büyük görevi sırtlanıp...
Somos mas bien los vivos los que debemos consagrarnos aquí a la gran tarea que aún resta ante nosotros :
Tepelerin nihai bombalamasından başka hiçbir şey kalmadı.
Sólo resta el bombardeo final de las montañas.
Acıma hissi uyandırdıysam özür dilerim... ama acımı izah etmeye çalıştım... tamamıyla dinmesi çok tuhaf.
Lamento haberle inspirado compasión, pero he descubierto que explicar mi desgracia... le resta toda su rareza.
Ve şimdi, tek yapmam gereken... sizi aşkımın şiddetine inandırabilmek.
Y ahora, solo me resta decirle, que puedo asegurarle la devoción de mi afecto.
- Basit bir çıkartma işlemi.
- Una simple resta.
Tek yapman gereken bunu unutup gitmek.
Sólo resta olvidarla.
Günaydın Bayan Resta.
Buenos días, Sra. Resta.
- Bayan Resta ile gitmiyor muydunuz?
- ¿ Y el dia de ayer con la Sra. Resta? .
- Bayan Resta.
- La Sra. Resta.
Şimdi geriye bir tek vedalaşmalar kaldı.
Lo que ahora resta, es decir adiós.
Her şey toplama ya da çıkarmadan ibaret.
Una simple operación de suma o resta. Lo demás son palabras.
Ordumuz hazır ; izin isteyelim yalnız.
- El ejército está listo, sólo resta partir.
Bana kalan tek şey..... ikinizin de bir daha güven gerektiren işlerde çalışamayacağınızı söylemek.
Sólo me resta decirles que ninguno volverá a tener un empleo de confianza, pueden marcharse.
Şimdi geri kalan tek şey test etmek.
Ahora sólo resta probarlo.
- Daha ne kadar param kaldı?
- ¿ Cuánto dinero para comida me resta?
Artık saraya yakışır bir şekilde, törenlerle komik tiyatro gösterileriyle eğlenmenin zamanı geldi.
Y ahora no resta más que pasar el tiempo con las ceremonias de triunfo, alegres espectáculos cómicos, según plazca al gusto de la Corte.
Ama benden geriye kalanlar burada işte anne.
Bueno, esto es lo que resta de mí, Ma...
Belki de tek yapmamız gereken dua etmek.
Quizá lo único que nos resta es rezar.
Bakalım aynı cesareti burada da gösterip delikanlı olduğunu kanıtlayabilecek misin.
Veamos si le resta valentía para ser un hombre.
Yol açmak için kesici makineler göndermek gerekecek.
Resta mandar el material de perforación.
Madrid'e daha çok yolumuz var.
Todavía resta un largo camino hasta Madrid.
Albay Foster gelene kadar dayanabiliriz belki.
Resta saber si podremos sobrevivir hasta que llegue el Cnel.
Gerisi cesaret ve ne kadar hızlı koştuğuna bağlı.
Lo que resta es el coraje y lo rápido que puedas correr.
Vulcan delegeleri gemiye gelir gelmez, rahatlayabiliriz.
Los vulcanos son el último grupo de delegados que nos resta. Una vez que estén a bordo, podremos distendernos.
Sadece bir şey yapabilirim...
Sólo me resta una cosa...
Galakside onların yapması gereken daha çok iş var, Spock.
Resta tanto trabajo como ése por hacer en la galaxia, Spock.
Bir süre sonra bu sadece kötü bir rüyanın hatırası olacak, ve sonra da hatıranın kalıntıları.
En un tiempo, sólo será el recuerdo de una pesadilla... y luego, lo que resta de un recuerdo.
Ne kadar yolumuz kaldı?
¿ Cuánto nos resta para llegar?
Üç mermini kullandın. Hala bir tane daha var.
Van tres disparos, te resta sólo uno.
"Azizim, Jüpiter biletini kesmişse zaten..." "Kederlenmekten başka ne gelir ki elden?"
A pesar de lo que te quiero si Júpiter su brazo extiende sólo me resta apenarme incapaz de defenderte.
Şimdi tek yapabileceğimiz şey beklemek.
Todo está hecho. Ahora sólo resta esperar.
Cormen bitti. Sadece biraz quionite kaldı.
El coramine casi se acaba, sólo nos resta algo de quinine.
Bir dakika kadar kaldı.
Resta sólo un minuto.
Ne bir fazla ne bir eksik.
No nos aporta nada pero tampoco nos resta nada.
Böylece araştıracağımız tek yer kalıyor.
Solo nos resta explorar un área.
Neler yapabildiklerini görmeliyiz.
Resta saber que se hacen valer sobre el terreno.
Şimdi bütün yapması gereken patlayıcıyı yerleştirmek.
Ahora sólo le resta colocar el explosivo.
Ortada bu konuyla ilgili bir cürüm varsa bunu burada değil, başka bir yerde arayın.
Si existe culpabilidad en este caso, resta en otro lado.
Yakında genç omuzlarına büyük bir yük alacak.
Demasiado peso resta sobre sus jóvenes hombros.
Tek yapabileceğimiz gitmek.
Sólo nos resta huir.
Hepsine inandılar. Artık tek yapmam gereken arkama yaslanıp hiçbir şeye karışmamak. Tabii, o hayali fidye bırakma yerine gitmek zorundayım.
Lo único que me resta hacer... es sentarme y no hacer nada... excepto, claro, fingir la entrega del rescate.
Krypton'un enerjisinden geriye kalan her şey senin.
Todo lo que resta de la energía de Kriptón es tuya.
Fakat senin kalbindeki bazı şeyler beni bilinmeze sürüklüyor ve dayanma gücümü tüketiyor.
Pero tu corazón me esquiva y me resta fuerzas.
Çarpma, çıkarma?
¿ Multiplicación, resta?
Gerisini daha sonra anlattıracağım.
Ya te haré recitar luego lo que resta.
Bütün son kullanma tarihlerinden en az iki gün düş.
Resta dos días a todas las fechas de caducidad.
Şimdi ölümden başka bir şey kalmıyor bana.
Solo me resta morir ahora mismo.
Şimdi kalan... Bu sonucun nedenini bulmak.
Ahora nos resta... investigar la causa de este efecto.
Yaşamından kalanlar.
Y todo lo que resta de una vida.
Tek kalan ondan en çok nefret edendi.
Sólo resta el que lo odiaba más.
Eğer...
Si resta...