English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ R ] / Rüzgârlı

Rüzgârlı traduction Espagnol

144 traduction parallèle
Burası 19 kat yukarıda ve çok rüzgârlı! "
¡ Son diecinueve pisos muy altos y hace mucho viento! "
Küçük olmalılar çünkü Cod Burnu çok rüzgârlıdır.
Tienen que ser pequeñas, hay mucho viento en Cape Cod.
Rüzgârlı bir nisan akşamında Washington Meydanı'nı asla göremeyebilirim.
Puede que nunca vuelva a ver Washington Square en una noche de Abril.
Rüzgârlıydı.
¡ Claro!
Brittany nasıl bir yer mi? Bir gün yağmurlu, bir gün rüzgârlıdır.
¡ Está siempre lloviendo, y con viento!
Gerçekten rüzgârlı ovanın ötesinde gözden kayboldu mu?
¿ Habría desaparecido realmente, elevándose más allá, a merced de los vientos?
Yaşamın beşiğinin üstündeki bu rüzgârlı tepebaşında bir çift korkuluk gibi.
Como dos espantapájaros en esta cumbre ventosa sobre la cuna de la vida.
- Ama biraz rüzgârlıymış.
- Pero con muchas corrientes, ¿ no?
Rumpletweezer, Dinky Tinky dükkânını işletirmiş. Rüzgârlı çalılığın kenarındaki sihirli kavağın altında Dingly Dell'deki sihirli açıklığın gölgesinde.
Rumpleweezer llevaba la tienda de Dinky Tinky... a los pies del roble mágico, junto a los ondulantes arbustos... a la sombra del claro mágico cerca de Dingly Dell.
Hiç yüksek ve rüzgârlı bir tepede durup meşe palamutlarının düşüp yuvarlanmasını dinlediniz mi?
¿ Han estado en una colina alta y ventosa... oyendo caer las bellotas?
- Rüzgârlı.
Viento.
Çok rüzgârlı galiba!
¡ Qué golpe!
Ve unutmayın, Morrie'nin perukları rüzgârlı kasırgada test edilmiştir.
Recuerde, Pelucas Morrie, a prueba de vientos huracanados.
Hava rüzgârlı.
Ventilando cuando afuera hay tanto viento.
Küçük bir botla rüzgârlı bir havada dışarıda olmaya ne dersiniz?
¿ Y qué tal cuando estáis en un barco en un día de viento?
Rüzgârlı Şehir'de neler oldu, Frank?
¿ Qué te pasó en Chicago, Frank?
Ama Mum Adam bilmiyordu ki Freakazoid, vahşi ve rüzgârlı ormanda, gizlice inanılmaz derecede kalleş bir tuzak inşa etmekteydi.
Lo que Candle Jack no sabe y que deberia saber es que fenomenoide a construido en secreto una terrorifica y traicionera trampa en el salvaje y ventoso bosque.
Chicago ; rüzgârlı şehir.
¿ Chicago, la ciudad ventosa?
Son günlerde çok rüzgârlıydı.
Ha hecho mucho viento últimamente.
Rüzgârlı Şehir'de adettendir yalnız seni evine alana bahşiş bırakırsın.
Eso sí, aquí en la ciudad de los vientos se acostumbra dar propina a la gente que te deja entrar en su casa.
Biraz rüzgârlı...
Un poco de brisa...
Hava rüzgârlı olduğunda, dinleyebileceklerdir!
Sí, ¡ cuándo haya viento!
Evet! Rüzgârlı, güneşli ya da yağmurlu olduğunda. Toplanmamıza izin vermeyip, malzemelerimize el koyduklarında.
Cuando sople el viento, cuando haya sol, cuando llueva cuando no me den permiso de hacer una reunión cuando me secuestren el material.
Buz gibi rüzgârlı ve karlı havayla kurumuş 3 km yüksekte likenler yükseliyor.
Dos millas arriba, aumentan los Liquenes quemados por los vientos helados y nieves de invierno
Hava çok rüzgârlı olacak gibi görünüyor.
Parece que va a estar muy ventoso
Rüzgârlı tepenin üzerinde derin sessizlik ; ağaçları eğen narin rüzgâr.
La brisa trae silencio a la colina. Los árboles se dejan presionar por el viento
Bugünlerde hava çok rüzgârlı.
Hay un viento fuerte estos días.
- Sarı bir rüzgârlığı mı vardı? - Evet. Nereden bildiniz?
Sí. ¿ Cómo lo sabe?
- Ona iyice baktınız mı? - Sayılmaz. - Üstünde sarı bir rüzgârlık mı vardı?
- ¿ Llevaba un chubasquero amarillo?
- Ama hava çok rüzgârlı.
No, hay mucho viento.
Patagonya'nın rüzgârlı ovalarında çok daha büyük bir kemirgen yaşar.
En las llanuras azotadas por el viento de la Patagonia, vive un roedor mucho más grande, con un sistema de reproducción más libre.
Cuma itibariyle hava açık ve rüzgârlı, en yüksek 21 derece.
El viernes, despejado y ventoso con una máxima de 21.
"Rüzgârlı tepelere hafifçe dokundum..." "Kuşların şarkı söylemediği, kartalların bile uçmadığı."
Alcancé la cima de los vientos con una facilidad graciosa donde ningún pájaro, ni siquiera el águila alguna vez voló.
"Kasım'daki rüzgârlı bir gecede, " New York şehrinin sokakları hala buzla kaplıyken, " hatta otobüsler bile hareket etmezken,
" En una noche ventosa de Noviembre cuando las calles de New York estaban cubiertas de hielo y ni siquiera los buses funcionaban...
Her sene Cadılar Bayramı'nda, dolunay çıktığında ve hava rüzgârlı olduğunda Eski Bayır Yolu'nda ruhları arayan George Staub'u görebilirsiniz. Mesela sizinkini!
Cada Noche de Brujas que haya luna llena... podrás ver a George Staub en el camino Oak Ridge... buscando almas como la tuya.
Rüzgârlı. Aradım, gidebileceğimi söylediler.
Hablé por teléfono, me dijeron que vaya.
Rüzgârlı Vadi Bağları
" Viñedos Valle Ventosoïï.
Bugün biraz rüzgârlı, ne dersin?
Hace mucho viento hoy, ¿ eh?
Ceza mıknatısı gibi sadece sigortası son baktığımız üç araba kadar ediyor. Rüzgârlık? * Rüzgârlık da mı bununla geliyor?
Lo multan tanto... que el seguro cuesta lo mismo que los últimos tres que vendimos.
Sadece ona rüzgârlık veya tekne malzemesi almak istersen.
Sólo si quieres un anorak o un equipo de navegar.
Havanın nasıl olduğunu soran olursa, rüzgârlı diyip geçin.
Estuvo genial, y si alguien les pregunta cómo está el tiempo, digan "ventoso".
Bugün hava rüzgârlı.
Creo que hace bastante viento hoy.
O zamana dek bu düşüncesiz yeni bina şehrin rüzgârlı bir köşesinde, takım elbiseli bir zombi gibi duracak. Tuğla kaplaması, yerle bir ettikleri Eaton'a sözde saygı gösterisi olsa da aslında o koca mağazaya da hakaret ediyor bize de hakaret ediyor.
Hasta entonces, este desconsiderado edificio está en esa esquina azotada por el viento como un zombi con un traje barato, con su pared de ladrillo que pretende ser un homenaje al pulverizado Eaton, pero que es más un insulto a los grandes viejos almacenes
- Rüzgârlığımı mahvetti.
- Kent- - - Rompió mi parabrisas.
Sicilya Adası'nda deniz seviyesinden 2.500 metre yüksekteyim. Görebileceğiniz gibi, burası çok soğuk ve rüzgârlı. Ama Fenikeliler buraya "Kazan" diyor.
Estoy a 2.500 metros sobre el nivel del mar en la isla de Sicilia, y, como puedes ver, esto es muy frío y ventoso, pero los Fenicios llamaron a este lugar Caldera.
Burada iki tane rüzgârlık var.
No tiene uno, si no dos rompevientos azules.
Büyük rüzgârlıklı, krom kaplama.
Alerones grandes, mucho cromado.
Çok rüzgârlı bir gün.
Hace muchísimo viento hoy...
Karanlık ve rüzgârlı bir gecede tüccarın oğlu çobanın değerli enstrümanını çalmış.
" El hijo del comerciante robó su precioso instrumento,
Bacaklarını oynatamıyor. Otuzlu yaşlarının sonunda, üstünde sarı bir rüzgârlık olan beyaz bir erkek miydi?
¿ Varón blanco, treinta y largos, con chubasquero amarillo?
Sadece hava soğuk ve rüzgârlı olduğunda.
- Solo cuando hace frío y viento. - ¿ Y vives en Chicago?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]