Rı traduction Espagnol
2,128,104 traduction parallèle
Bu saldırılar belirgin, açık ve demokratik bir söylemi olmayan insanlar tarafından işlendi.
Esas agresiones las cometen personas sin un discurso claro, abierto y democrático.
Yorum, insanların bacaklarının arasında ne olduğuna göre yapılır.
La composición se hace en función de lo que hay entre las piernas.
Ve bu beni utandırıyor.
Me hace sentir completamente avergonzada.
Ve sanırım sağ bunun tersi olarak...
Y creo que la derecha se puede reconocer...
Böyle ifadeye dayalı işler sanatçıların, komedyenlerin yazarların ve benzerlerinin kişilikleriyle bağlantılıdır.
Este tipo de trabajo, el trabajo expresivo de artistas, humoristas, escritores y todo eso, está relacionado con cómo es la persona.
İnsanların birbirini küçük düşürme biçimi kendini dayatır.
El modo en que las personas se ofenden, se imponen.
Evet sanırım öyle.
Sí, creo que sí.
Sanırım, ergenlik yıllarımdan beri olan, bir cinsiyet değiştirme arzusuydu.
Es una forma de deseo transgénero de mi adolescencia.
Sanırım insanlar motivasyonlarını da değiştiriyor.
Creo que las personas cambian de motivación.
Laila'nın düğününe gitmek isterim. Ekimde olacak, şimdiden kararlaştırıldı.
Me gustaría ir a la boda de Laila, que será en octubre, estando en forma.
Böyle hayatta kalırız.
Así es cómo se sobrevive.
Çözülmemiş Kaçırılma Vakası Uzun Sürebilir
Secuestro irresuelto podría extenderse
Çocuğum kaçırıldı ama fidye istenmedi.
Secuestraron a mi hijo, pero no pidieron rescate alguno.
Başta kafa karıştırıcı olabilir.
Al principio puede ser confuso.
Sanırım Min-woo'yu bulabiliriz.
Creo que podemos encontrar a Min-woo.
Adamlarım 40 yıldır insanları buluyor.
Mis muchachos llevan 40 años encontrando gente.
Söylemek için biraz erken ama sanırım onların arkasında biri var.
Es muy pronto para saberlo, pero creo que había alguien tras ellos.
Söyleneni yapar ve paramızı alırız.
Hacemos lo que nos dicen y cobramos, es todo.
Bu işi batırırsak ölürüz!
Si metemos la pata, ¡ estamos muertos!
Oğlun 21 Nisan 2012'de kaçırıldı.
A tu hijo lo secuestraron el 21 de abril de 2012.
Sanırım kendime izin vereceğim.
Creó que necesito disculparme.
Tamam, işitme ve hissetme duyularıın kontrol etmemiz gerek hazır şansımız var iken.
Bueno, Se supone que debo revisar su oído y reflejos, cuando tengas una oportunidad.
Travestiler ve cinsiyet değiştirenler insandır. İnsan olarak görülmeye layıktırlar.
Los travestidos y los transgénero son personas dignas de ser consideradas humanas.
Hayır, bu onu çıldırtır.
No, se vuelve loco.
Çoğu trans için dönüşüm oldukça karmaşıktır.
Para la mayoría de las personas trans es una transición complicada.
- Hayır.
- No.
Hayır değil.
No, no es así.
Yerine getirilmesi gereken şartlar vardır.
Es cuestión de cumplir requisitos.
Evet ve hayır.
Sí y no.
Ben bunu 40 yıldır yapıyorum ve hala olgunlaşmamış çizimlerim var.
Llevo 40 años publicando y mi dibujo sigue siendo inmaduro.
Hayır.
No.
Hayır, ben savunma için geldim.
No, vine a exigir una disculpa.
Hayır!
¡ No!
Eğlenceye hazır mısın?
¿ Listo para divertirnos?
Tabii ki hayır.
Claro que no.
Kaldır bakayım kıçını.
Ven para aquí.
Evet, sayılır.
Sí, más o menos.
Bir araba kazası yüzünden iki yıldır komada.
Hace dos años que está en coma por un accidente de auto.
Hazır mısın?
¿ Listo?
Hayır, ama...
No, pero...
Başkan Cho'nun yalnız olduğu bir zaman vardır mutlaka.
El presidente Cho debe estar solo en algún momento.
- Hemen diğerlerini çağır!
- ¡ Llama ya mismo a los demás!
Bir sır daha bilmek ister misin?
¿ Quieres saber otro secreto?
Hazır!
¡ Despejen!
Kazadan beri iki yıldır komadasın.
Hace dos años estás en coma, desde el accidente.
Hayır, henüz değil.
No, no lo hagas todavía.
Oh, standart bir yangındır lanet olası nuclear bir santralin içinden gelen. Kapak.
Tal vez es un fuego regular enorme saliendo directamente del interior de un maldito reactor nuclear ardiendo.
Bunu bilmiyorum, Carol, hayır.
No sabía eso sobre ti, Carol, no.
Oh, hayır, tualet ölçüsünde değildi. Tamam.
No, no era una cantidad tan grade.
Aynı dinazorlar gibi, her güzel şeyin bir sonu vardır.
Pero como el dinosaurio, todas las cosas buenas deben llegar a su final.
Peki, gidip onun kıçını kaldır.
Ella esta durmiendo.