English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ S ] / Sable

Sable traduction Espagnol

638 traduction parallèle
... Kılıç ya da tabanca? "
sable o pistola? "
Kılıç mı?
¿ Sable?
- Yaşlı adama bir kılıç ver. - Bir Haydamak ( * ) olacaktır.
¡ Un sable para el abuelo, así se convertirá en un Haydamak!
Rus kürkü gibi duruyor.
Parece un sable ruso.
Bu bir asker. Kılıcını duydun mu?
Es un soldado. ¿ Oyes su sable?
NOVA SCOTlA - SABLE ADASl SlĞLlĞl
NUEVA ESCOCIA ORILLAS DE LA ISLA SABLE
Sable Burnu açıklarında fırtınada boğuldu.
Se ahogó en una tormenta cerca de cabo Sable.
- Hayır, kılıç da değil.
- No es un sable tampoco.
Uyanmak, kafana darbe yedikten sonra kendine gelmek gibiydi.
Parecía que me habían sacado punta con un sable. Parecía que me habían sacado punta con un sable.
Kılıcınızı rica edeceğim, yüzbaşı.
¿ Puede dejarme su sable? - ¿ Mi sable?
İki ay önce, bir Normandiyalı vardı burada. O da övdü seni, üstüne yoktur dedi. Korunma ustalığında, çevikliğinde, hele kılıçta, en çok kılıçta, seni yenmenin bir mucize olacağını söyledi.
Dos meses ha, un caballero normando habló de vos, y elogió de tal manera vuestra destreza en la defensa,... en especial en el empleo del sable,... que dijo : "Digno de ver sería alguien de su talla".
Burada Sabre Dance'i isteyen var mıydı?
¿ Alguien pidió El baile del sable?
- Hiç kimse Sabre Dance'i istemiyor mu? - Hayır.
- ¿ Alguien quiere oír El baile del sable?
KıIıcımı bankta unutmuşumda.
Creo que he olvidado el sable en el banco.
Ve unutma, bir asker kıIıcını asla bırakmamalı.
¡ No olvide que un soldado no debe separarse de su sable!
KıIıç kıIıctır.
¡ Un sable es un sable! Puede irse.
Şu kıIıç!
¡ Este sable!
- KıIıcımı takıyorum.
- Me abrocho el sable.
KıIıcını bırak.
Quítate el sable.
İçeride "Kılıç-Kalkan" oynanıyor sandım.
Desde el piso de arriba parecía la Danza del Sable.
Benim kazanmama izin verdiğini düşünenler kılıcıma cevap vermek durumunda kalacaklar!
El que crea que me han dejado ganar... deberá responder ante mi sable.
Bir çocuktum ve tahtadan kılıcıyla asker olmayı oynuyordum.
Era pequeño y jugaba a los soldados con un sable de madera.
- Onu öldürdün Teğmen Willis! - E... Evet çünkü silahımı almaya çalıştı!
¡ Trató de quitarme el sable, capitán!
İngiliz bayrakları. Hemen aşağıda, bıyığı, kılıcı, silahları ve atlarıyla Vali'nin bir heykeli.
Y debajo esta la estatua del gobernador con sus bigotes, su sable, su fusil, sus caballos.
Ethan Amca'ya süvari kılıcını ne yapacağını soracaktım da.
Sólo quería preguntarle al tío Ethan qué va a hacer con su sable.
Süvari kılıcımı hala saklıyorum Peder.
Todavía conservo mi sable, padre.
- Evladım o kılıca dikkat et!
- ¡ Tenga cuidado con el sable!
Bu senin mi?
¿ Es tu sable?
Kılıcı bir oyuncaktı.
Su sable era un juguete.
Bir kılıç yarasıyla herhalde veya başında bir sargıyla.
Con una herida de sable y una venda en la cabeza.
- Hayır, kılıç yarası yoktu.
- No. No tenía una herida de sable.
Bir kılıcı vardı.
Llevaba un sable.
- Ne ihtiyarı? Tek gözü kısık bir adam. Belinde bir kılıç var.
Tenía un solo ojo y llevaba un sable muy largo.
Hani şu kılıcı olan adam.
Aquel tipo del sable.
- Elinde kılıcıyla onu gördüm. - Nerede?
He visto el destello de su sable.
Bana gerek geri dönmek Taiga'ya. Yürümek, samur avlamak...
Debo regresar a la taiga, para andar, para cazar tigres diente de sable...
Custoza Savaşı'nda bir kılıcın açtığı yırtığı görebilirsiniz.
Se puede ver el desgarrón hecho por un sable en la batalla de Custoza.
Zırh, kılıcı durdurabilir.
Una coraza puede detener un sable.
ve iyi bir süvari kılıcı.
Y un buen brazo para el sable.
Beni kılıcımla Kiev'e gönder, ben de onlara ne bildiğimi öğreteyim.
Envíame a Kiev con un sable, les enseñaré lo que sé.
Çekin kılıçlarınızı ekmekten dışarı.
Saquen el sable del pan.
Bunun gibi bir Kazak kılıcıydı. Fakat bu çok daha güzel.
Era un sable cosaco, pero muy parecido a éste.
Alçakların elinde ölmektense, senin tarafından öldürülmeyi istiyordum.
No quería caer a manos de rufianes, sino morir dignamente por tu sable.
Kazak, elinde kılıcı, başında tüylü kalpağı olan at üstündeki adamdır. Polonyalıları sadece Polonyalı oldukları için öldürürler.
Un cosaco es un hombre a caballo con un gorro de piel en la cabeza y un sable en la mano que mata a los polacos solo por ser polacos.
Her neyse ona güvendim.
Le clavé mi sable.
Efendimiz dün gece sizi ziyaret ettiğinde ona kılıcınızla saldırdınız.
Cuando nuestro Señor le visitó la pasada noche, usted le hirió con el sable.
"Bir Alman askeri gibi Fransızlara karşı savaşmaktan mutluluk duyarım."
" Estoy dispuesto a morir matando franceses con mi sable...
Hangi uçtan tutacağımı bilirim.
- ¿ Qué tal se maneja con el sable?
Kılıcınız bayım.
¡ Déme su sable!
Bu romanlarda, hançer genellikle botta saklanır.
¿ O eso es un sable?
Oğlum, o kılıca dikkat et!
¡ Cuidado con el sable, muchacho!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]