Sahip traduction Espagnol
47,380 traduction parallèle
Sana sahip olduğu için gurur duymalı.
Debería estar feliz de tenerte.
Sen bir cankurtaransın, Mitch. İşin tüm gün kulenin tepesinde oturmak. Çünkü orası güce sahip olduğun tek yer.
Eres un salvavidas... que pasa todo el día en su torre porque sólo ahí tiene algo de poder.
Yani sahip olduğunuz tek kanıt yok edildi.
La única evidencia que tenían se destruyó.
Evet, elbette. Samsung, tüm işlemci özelliklerine sahip ve...
Samsung tiene todas las virtudes del procesamiento de datos, y...
Uygun niteliklere sahip olup olmadığımı dikkate almalıyım.
Debo considerar si estoy debidamente calificada.
Baban bana annenin yeteneğine sahip olduğunu söyledi.
Tu padre me dijo que tenías su don.
- Sahip olduğum en rahat ayakkabılar.
Son los zapatos más cómodos que tuve.
Çünkü sahip olduğum tek şey sizlersiniz.
Porque... Ustedes son todo lo que tengo.
Bize sahip oldu.
Él es nuestro dueño.
Bam! " Her gece uyurken Ethan'a sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum.
Al irme a dormir cada noche pensaba en lo feliz que era de tener un Ethan.
Yani, bunu bir ATM'ye sahip olmak gibi düşünün Senin de, biliyorsun... Oturma odanız
Quiero decir, creo que es como tener un cajero automático en su, ya sabes... en su sala de estar.
Ünlü üne sahip bu adam Çok şey almış görünüyor Çok akıllı insanlardan temizleyicilere.
Este hombre con una reputación estelar parece haber tenido mucho limpios a personas muy inteligentes.
Sahip olduğum en iyi iş.
El mejor trabajo que he tenido.
Sana saçma gibi mi geldi Sadece lise eğitimine sahip birinin Bu kadar paraya sahip olmalı mıyız?
¿ Te parece absurdo que alguien con solo una educación de escuela secundaria tendría esa cantidad de dinero?
Sahip olduğum tek şey pişmanlıklar.
Lo único que tengo son remordimientos.
Başka kaynaklara sahip olduğum başka insanlar var, Ama bunları içine dahil etmek istemiyorum çünkü onlar değil...
Hay otras personas que hago con otros fondos, pero no quiero incluirlos en esta porque no son...
- Evet biliyorum, Ama o ve Bob'un sahip oldukları her şeyi kaybettiğini göz önüne alarak...
- Si lo sé, pero teniendo en cuenta que ella y Bob han perdido todo lo que tenían...
Ve sahip olsam umurumda değil.
Y realmente no me importa si tengo uno.
Harika bir aşığın tahmin edilemezliğine sahip olmalısın.
La imprevisibilidad de un gran amante.
Sahip olamadığınız içkiye duyduğunuz susuzluk dışında hiçbir şeyiniz kalmaz.
NO QUEDA NADA PARA GANAR O PERDER Bill Oakland No queda más que la sed de la bebida.
- Kendi halinde. - Hiçbir şeye sahip olamıyoruz değil mi?
- Es su propio mundo.
Daha da fazlasına sahip olmanı istedim.
Quería que tuvieses mucho más.
Sence her şeye sahip olabilir misin?
¿ Crees que puedes tenerlo todo?
Bildiğim tek şey her şeye sahip olamayacağın.
Eso es algo que sé. No puedes tenerlo todo.
30 gün güvenlik kursuna gittiysen, bunlardan birine sahip olabilirsiniz.
30 días y un curso de seguridad, puede obtener uno propio.
Köşeyi dönünce otoparkın güzel bir manzarasına sahip oluyorsunuz... Orada tek olan şey Amerika'nın en güzel içeriğidir. Işıklarını bir şeyler yapıyorlar ve etraf parlıyor.
Justo a la vuelta de la esquina hay una hermosa vista del aparcamiento la única cosa que sucede allí es el más fino de América viene adentro, brillan sus luces como si estuvieran haciendo algo.
Ve sahip olduğum en temel sorun, kimin sorumlu olduğunu unutmanızdır.
Y el principal problema que tengo es que olvide quién está a cargo.
Sahip olduklarını bilmiyordum Bir günlük bakım programı otelde.
No sabía que tenían servicio de guardería en el hotel.
- İyi Sahip olacağım Güzel bir akşam Bu gece burada Romanımlarımı okumak.
- Bueno, yo voy a pasar una hermosa velada aquí en el hotel, leyendo mis novelas.
Ve sonra Uyuduğumda geceleyin, Bir imaja sahip olacağım O mızraklardan gidiyor O adamın boğazına.
Y cuando me vaya a dormir en la noche, veré la imagen de ese arpón atravesando el cuello de ese hombre.
Öyleyse canımı harcadığımı söylemeye cesaret edemezsin. Sahip olduğum her şeyi sana verdim.
No te atrevas a decir que desperdicié mi vida. ¡ Les di todo lo que tenía!
Bu dünyada sahip olduğum tek şey annem ve kız kardeşim.
Lo único que tengo en el mundo son mi mamá y mi hermana.
Ve onlara bir şey olursa O zaman sahip olacağım sensin.
Y si algo les pasa a ellas, sólo te tendré a ti.
Bana da sahip olacaksın.
Y me tendrás a mí.
Bu Şirinlerle işim bittiğinde hayalimdeki güce sahip olacağım.
Cuando acabe con estos Pitufos... ¡ tendré todo el poder con el que he soñado!
Sana inansam bile, ki inanmıyorum bana sahip olmadığım ne önerebilirsin ki?
Aunque te creyera, y no te creo... ¿ qué me podrías ofrecer que yo no tenga?
Bunun gibi farklı şekil ve özelliklere sahip yüzlerce yüzüğüm var benim.
Tal vez. Tengo cientos de anillos de distintos diseños y propiedades.
Felix Faust'un istediği zaman Artifakta sahip olabileceği anlamına geliyor.
Significa que Felix Faust tenía acceso al artefacto cuando quería.
Ne zamandan beri FBI Rusya'da yargı yetkisine sahip.
Desde cuando el FBI tiene jurisdicción en Rusia.
Ah? Buna sahip olamazsın
No puedo tener eso.
yardım için sormak. Sahip olduğun cömertlik Ülkemi gösterdim Ezici olmuştur, Ve kesinlikle iyileşme sürecine yardımcı olacaktır, fakat ne yazık ki,
La generosidad que has mostrado a mi país ha sido abrumadora, y ciertamente ayudará al proceso de curación, pero tristemente, todavía no es suficiente.
Bu en ilginç Sahip olduğum detay hakkında bilgi.
Ese es el detalle menos interesante del que tengo información.
Ihtiyacımız olan vitese sahip olacak.
Sólo hay un lugar en la ciudad... que tendrá el equipo que necesitamos.
Sahip olduğum tek kişi o.
Es todo lo que tengo.
Prens, istediği her şeye sahip olmasına rağmen bencil ve acımasızmış.
Aunque poseía todo lo que deseaba su corazón el Príncipe era antipático y egoísta.
İşte bu bizim seninle sahip olduğumuz şey.
Eso es todo lo que queremos tener contigo.
Ancak, bu çiçeğin nektarı ile birleşirse birdebire iyileştirici bir etkiye sahip olur.
Pero combinarlo con el néctar de esta flor, Y de repente contiene increíbles propiedades curativas.
Ben sadece hep sıkıcı ablandım ama... Stuart ile olan ilişkim Senin sahip olmadığın tek şeyimdi.
Siempre he sido tu sosa hermana mayor, pero... mi relación con Stuart era lo único que yo tenía que no tenías tú.
Aslında onlara sahip değil.
En realidad no los posee.
Sahip olduğum her şeyi sana verdim.
Le di todo lo que tengo.
Az önce onu kullandı. Onu aldı Sahip olduğu her şeyi.
Lo tomó por todo lo que tenía.